"من السيء" - Traduction Arabe en Turc

• çok kötü
• kötü bir
• kötüydü
• fena
• yazık
• ne kötü
• kötü oldu
• berbat bir
• çok kötüdür
• üzücü
• da kötü
• yeterince kötü

Gazete parmak izi bulamamamız çok kötü oldu. Sende ne var?
من السيء اننا لم نتمكن من ايجاد اي بصمات على الصحف

Mevcut örneğimizde ekonomiler, şirketler ve şehirler için çok, çok kötü.
من السيء للغاية للأنظمة الاقتصادية والشركات والمدن في نموذجنا الحالي

Onlarla tanışacak zamanınızın olmaması çok kötü. Onlar hoş, endamlı Amerikan centilmenleri.
من السيء جدا ان لا وقت لديك لمقابلتهم شباب امريكي طاهر

Suçlunun bu çocuk olmasını istemem kötü bir şey mi?
هل من السيء أنني أريد أن يكون هو مهما حدث؟

Hatta durum o kadar kötüydü ki atların çoğu gittikleri yere varamadan öldü.
حقيقةً، كان من السيء جداً أن ماتت معظم الخيل التي معهم، حتى قبل أن يصلوا إلى المكان المنشود.

Burada yaşamak fena değil, hiçte fena değil.
ليس من السيء العيش هنا ليس من السيء إطلاقاً

Ne yazık ki, ihtişam kuruntuları yüzünden bir adamı suçlayamazsın.
من السيء انك لا تستطيع محاكمه شخص لمجرد اوهام العظمه

- Bırakamaman ne kötü. - Nasıl yani? Bay Joby...
ـ من السيء للغاية لا يُمكنك فعل ذلك ـ ماذا تقصد؟

Her şeyi bilen kız olmak berbat bir şey ya.
لكن من السيء أن أكون الصديقة الحميمة التي تعرف الكثير

Gerçekte sevdiğin bir insan olmasa bile biri tarafından istenmemek çok kötüdür.
تعلمين ، إنه من السيء أن تشعرين بأنكِ غير مرغوبه حتىى إن كان من شخص أنتِ حقاً لا تريديه

- Bunu TV' de gösteremiyor oluşumuz çok kötü.
من السيء أننا لا نستطيع عرض هذا على التلفاز

Kentin çok kötü geri kalanı burada yanı sıra türbe faring değildir.
من السيء أن بقية المدين لا تأتي إلى ضريحك هنا

Fikrim yok. Günü tekrar yaşamamam çok kötü.
ليس لدي أدني فكرة من السيء أنني لا أُعيد الأيام

Buluşmaya davetsiz gidemememiz çok kötü. Bu her şeyi çözerdi.
من السيء جداً أنه لا يمكننا إقتحام الحفل هذا لن يحل المشكلة

Düzüştüğün bütün kadınların aynı yararları sağlamamaları çok kötü.
من السيء جداً كل النساء التي تخدعهم لا يشاركونك نفس المنافع

Hayatımın çocuk değil de ayakkabıyla dolu olması kötü bir şey mi?
هل من السيء ان حياتي مليئه بالأحذية ولا الأطفال؟

Sanki yeterince kötü bir anda yaralı, ama bunların hiçbiri var sonuna kadar gerekiyordu.
من السيء أن إحداهنّ قد أصابت الآن لكن لم يكن من المفترض أن تبقى إحداهنّ هناك

Annen öldükten sonra seninle görüşmeyi kesmem çok kötüydü.
من السيء أني لم أعد أراكِ بعد وفاة والدتكِ

Gerçi Japonya, Çin'de daha fazla nüfuz sahibi olsa, hiç de fena olmayacaktı.
رغم أنه لن يكن من السيء أن تستحوذ اليابان على المزيد من السيطرة بالصين

Arayabileceğimiz başka birinin olmaması çok yazık. Bu kadar yeter.
من السيء أنّه ليس هناك شخص آخر يمكننا التحدث إليه.

Sadece birkaç günlüğüne kasabaya gelmiş olman ne kötü.
من السيء جداً ستبقين في البلدة لبضعة أيام.

Tüm maillerin ve mesajların sonsuza dek yok olması kötü oldu.
من السيء أن كل تلك الرسائل الإلكترونية و الإتصالات ذهبت للأبد

Ama işlerin kimsenin denetiminde olmadığında, kötü şeylerin olacağını düşünmek berbat bir durum.
من السيء أن تفكّر بأنه لايوجد أحد يتحكّم في حدوث الأشياء السيئة.

Başka birinin aşk hikayesinde dipnot olmak her zaman çok kötüdür.
من السيء أن تتدخل فى قصة حب أحدهم

Hepimizin bunu yapamaması ne kadar üzücü.
من السيء أننا جميعا لا نستطيع ذلك يا حبيبي

Ama aslında, yalnız olmak çok da kötü değil.
ولكن الحقيقة هي ليس من السيء جداً أن تكون وحيداً

Annesinin gitmiş olması yeterince kötü şimdi de babası gözaltında ve zavallı çocuğu sosyal hizmetlere teslim etmek zorundayız.
اتعرف من السيء كفاي ان امه هجرته والآن والده في الحجز و علينا ان نوصل الطفل لخدمات حماية الاطفال