Bir dolandırıcının, hayır kurumunun başkanıyla evlenmesinin yanızca tesadüf olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب تصديق ان فنانة احتيال تتزوج رئيس جمعية خيرية بمحض الصدفة |
Pete Garrison'ın böyle bir işe bulaştığına inanmak zor, biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنه من الصعب تصديق أن بيت غاريسون يمكن أن يكون تورط بأمر كهذا. |
Bir kaç saat önce burda olmadığına inanmak çok zor. | Open Subtitles | من الصعب تصديق أنه لم يكن موجودا منذ ساعات قليلة |
İnanmak çok zor. Bu yaşta bir kız ve bunca erkek... | Open Subtitles | لكن من الصعب تصديق فتاة بعمركِ مع كل هؤلاء الرجال. |
İnanması zor ama gerçek. | Open Subtitles | من الصعب تصديق ذلك، ولكنها الحقيقة ولا شئ غير الحقيقة |
İnanması zor. Bütün yaşamım burada sanırdım. | Open Subtitles | من الصعب تصديق هذا، ظننت أن حياتي بأكملها تدور حول هذا الكأس |
Sadece evet demesine inanmakta zorlanıyorum. | Open Subtitles | أنا فقط وجدت بأنه من الصعب تصديق بأنها سوف توافق |
6 kişinin kimse görmeden haklanmasına inanmak çok güç. | Open Subtitles | إنه من الصعب تصديق 6 أشخاص لحصولهم على معلومات لم يطلع عليه الناس. |
Dünyada ki en gelişmiş teknolojinin burada bulunduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب تصديق أن هذه الوسيلة . تعتبـر الأكثر تقدمـاً في الأرض |
Bu plan kusursuz, matematiksel. Senin sadece bir bulaşıkçı olmana inanmak zor. | Open Subtitles | كل شيء محسوب بدقة مثل الرياضيات من الصعب تصديق أنك مجرد غاسل صحون |
İnsan iskeletine bu kadar et bağlanabileceğine bile inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب تصديق أن يتصل كل هذا اللحم على الهيكل العظمي |
Ara sıra onu düşünmediğinize inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب تصديق انك لم تفكري به من حين لآخر |
Etna gibi yıkıcı yanardağların yaşamla bir ortaklık geliştirebileceğine inanmak zor olabilir. | Open Subtitles | لربما أنه من الصعب تصديق أن براكين مدمرة كـ إتنا يمكنها عقد شراكة مع الحياة. |
Bombanın buraya atıldığına inanmak çok zor. | Open Subtitles | بالنظر لناجازاكي من الصعب تصديق أن هذا هو المكان حيث أسقطت القنبلة |
Buna inanmak çok zor. Ama Jules Verne'e de gülmüşlerdi. | Open Subtitles | من الصعب تصديق هذا لكنّهم ضحكوا على جولز فيرن |
O kızın ırkçı bir not yazacağına inanmak çok zor. Nedenmiş o? | Open Subtitles | اجد انه من الصعب تصديق انها ستكتب رسالة عنصرية |
Biliyorum inanması zor ama yemin ederim bu gerçek. | Open Subtitles | أعرف أنه من الصعب تصديق هذا لكن أقسم إنها الحقيقة |
İnanması zor ama, bu mesaj aniden bütün filoda yayınlandı. | Open Subtitles | , أعلم أنه من الصعب تصديق ذلك لكن الرسالة تم إمرارها للسفينة كلها |
İnanması zor ama sanırım doğru. | Open Subtitles | من الصعب تصديق ذلك لكنني أعتقد أنّها الحقيقة |
Adamla olan şahsi bağlantının ışığında buna inanmakta zorlanıyorum. | Open Subtitles | لم نعرف هويته أجد أن من الصعب تصديق هذا في ضوء اتصالكِ الشخصي به |
Burada ekolojik bir felaket olduğuna inanmak çok güç. | Open Subtitles | من الصعب تصديق أن كارثة بيئية قد حدثت هنا |
- Yüzlerce kişiden herhangi biri. - Bizden biri olduğuna inanmak güç. | Open Subtitles | أى واحد من مئات الناس من الصعب تصديق أنه واحد من بيننا |
Tamam, bak, bu gece yaşananlardan sonra inanması güç biliyorum ama aynı taraftayız, tamam mı? | Open Subtitles | حسناً، أعلم بأنه من الصعب تصديق ما أقوله بعد كل ما مررتَ به الليلة لكننا إلى جانبك، مفهوم؟ |
Buna inanman zor biliyorum ama, seni sevmekten asla vazgeçmedim. | Open Subtitles | أعلم أنه من الصعب تصديق ذلك. لكني لم أتوقف عن حبك. |
Yani kitapları bizden çaldığına inanmakta güçlük çekiyorum. | Open Subtitles | لذلك فأنا أجد من الصعب تصديق أنها كانت تسرق كتب منا |