Savaş bittikten sonra bile hayatının bir parçası olmuştu. | Open Subtitles | و استمر الحال على ما هو عليه و أصبحت جزءاً من حياته حتى بعد الحرب |
Bu hayatının bir sonraki evresi, ve hayranlarıyla bağlantı kuruyor. | Open Subtitles | هذا هو مرحلة جديدة من حياته. لديها علاقة خاصة مع جمهوره. |
Kalan hayatını uzun bir cehenneme çevirecek vaktim var daha. | Open Subtitles | لكي أحيل ما تبقى من حياته إلى جحيم طويل مستعر |
Onun sonraki hayatını şimdikinden daha az önemsiyorum. | Open Subtitles | إنني أهتم بحياته الحالية أكثر من حياته اللاحقة |
O izotopların sana sadece, onun hayatının... son iki üç yılını nerede geçirdiğini söyleyeceğini de biliyor musun? | Open Subtitles | أنت تدركين أن تحديد هذه النظائر سيخبرك أين أمضي ضحيتك آخر ثلاث سنوات فقط من حياته |
onun hayatının büyük bir kısmı benim içimde bir kasada. | Open Subtitles | جزءٌ كبير من حياته مدفونة بسرداب في داخلي |
Birisine özel hayatında iyi yönde yaptığı değişim kararlarını sorduğunuzda genelde ne kadar enerjik olduklarını fark ettiniz mi? | TED | هل لاحظتم ، عندما تطلبون من شخص ما أن يتحدث عن تغير ما يقوم به للتحسين من حياته الشخصية، أنه يبدو حقاً مليئا بالحيوية؟ |
Bırak bu adam hayatı boyunca yaptığıyla yaşamak zorunda kalsın. | Open Subtitles | دع هذا الرجل يعيش مع ذنبه لما تبقى من حياته |
yaşamının son yıllarında ne işle meşgul olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | لستُ متأكداً من طبيعة عمله في السنوات الأخيرة من حياته. |
Çünkü herkes hayatının bir yerlerinde kötü bir şey yapmıştır, siz bile. | Open Subtitles | لان كل شخص قام بعمل سيء في مرحلة ما من حياته حتى أنت |
Annelik yapmasam bile çocuğumun hayatının bir parçası olmayı isterim. | Open Subtitles | حتى ان لم اكن انا الأم سابقى راغبة ان اكون جزء من حياته |
- Dün gece hayatının bir parçasının yanışını izleyen adamla konuşuyorsun! | Open Subtitles | انتي تتحدثين للرجل الذي الذي رأى جزء كبير من حياته في النيران ليلة البارحه ويستحق ان يعرف لما؟ |
Bu çocuğun hayatının bir parçası olmayacağıma rağmen tek anne olma fikrini seviyorum. | Open Subtitles | رغم إنني لا أمثل جزءا من حياته, أنا أحب فكرة أن أكون الأم الوحيدة |
Oldukça dolu hayatının bir çok noktasında hâlâ başlangıç zihniyetine, sıfır noktasına dönmek istiyordu. | TED | في مناسباتٍ عديدة من حياته الحافلة، كان دائمًا ما يسعى للرجوع إلى عقلية المبتدئ، أي إلى "الصفر". |
O araştırma için, babam, hayatını feda etti. | Open Subtitles | وقضى والدي الأيام الأخيرة من حياته في تطويرها |
Kadın, erkeğin hayatını değiştiremeyeceğini anlar. | Open Subtitles | تأخذ ذلك ملاحظه عليه وهو لا يستطيع التغير من حياته |
Peki, ama beğensen de beğenmesen de bu onun hayatının ve işinin büyük bir parçası. | Open Subtitles | حسنا , اعجبك الأمر ام لا هذا جزء كبير من حياته وعمله |
onun hayatının son dakikalarının anlamını saptıran bariz bir yalan bu. | Open Subtitles | إنها كذبة فاضحة، تحرّف معنى اللحظات الأخيرة من حياته |
Bir adam, onun hayatında olması için herşeyini verebileceğini söylediği zaman onun için birşeyler ifade ediyor olmalı. | Open Subtitles | حينما يقول رجل أنه مستعد للتضحية بأي شيء مقابل أن تصبح هذه المرأة جزء من حياته لابد أنها تعني الكثير بالنسبة له |
Senin onun hayatında olmanı istiyor ve bende bunun mükemmel olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | ارادهم جزء من حياته و يبدو إليّ ليكون جدير بالإعجاب |
hayatı çöküşteyse, Ne yapabilirim bilmiyorum. | Open Subtitles | ان كان مكتئبا من حياته انا لا اعرف ماذا يجب على ان افعل |
İnsan, sonunun geldiğini görünce... yaşamının bir amacı olduğunu bilmek istiyor. | Open Subtitles | عندما يرى الرجل نهايته، يريد أن يعرف أنه كان هناك هدف من حياته |