| Şimdi, mesele şu ki, bu farklı bir tür büyü. | TED | إذاً الآن، الأمر هو أن هذا نوع مختلف من التهجئة. |
| Dünyanın başka bir yerinden gelmesi, farklı bir türden olması ya da şu endişe verici marmelat alışkanlığı hiç sorun değil. | Open Subtitles | لا يهم إذ أتى من الطرف الآخر للعالم أو أنه كائن من نوع مختلف أو أن لديه عادة مقلقة مع المربى |
| Yani o, farklı bir sonar sinyâl tasarladı, rastgele gibi görünen . | TED | لذا صمم نوع مختلف من نغمات السونار، واحدة تبدو عشوائية. |
| 10 küçük makarna kasesi ve her birinin üzerinde değişik bir spagetti sosu. | TED | عشرة أطباق صغيرة من المكرونة, كل طبق مضافا إليه نوع مختلف من الصلصة. |
| Isıtıcı kablosu farklıydı. Ayrıca başka yerdeymişler. | Open Subtitles | ،سلك سخان من نوع مختلف ولديها حجة غياب أيضا |
| Burada oluşan birkaçı ile birlikte yarasaların, şu anda 18 farklı türü bulunmaktadır. | Open Subtitles | من الخفافيش القليلة التي وصلت, نشأ 18 نوع مختلف |
| Benim de. Bütünüyle farklı biriyle karşılaşmıştım. | Open Subtitles | ولا أنا رأيت فيك نوع مختلف تماماً من الأشخاص |
| Fakat farklı bir cevap, farklı türde bir cevap, aşağı yukarı iki bin yıllık kış uykusuna yatmış, son zamanlardaki en büyük başarıya sahip bir cevap. | TED | لكن إجابة مختلفة، نوع مختلف من الجواب، بقيت في سبات عميق ما يقارب 2000 سنة، حققت نجاحا كبيرًا مؤخرًا. |
| Çekirgelerin farklı bir çeşit solunum sistemi var. | TED | فالجنادب لها الجهاز تنفسي من نوع مختلف. |
| İşte Çin'de insanların ihtiyaçlarına ve düşüncelerine karşı hassaslık gösteren farklı bir tür mekanizma mevcut. | TED | إذن، هناك، في الصين، يوجد آلية من نوع مختلف للاستجابة لمطالب وتفكير الشعب. |
| Bütün o yeni teknolojileri kullanarak farklı bir tür yakınlık yaratmak istedik. | TED | أردنا خلق نوع مختلف من التناغم. مستخدمين كل التقنيات الحديثة. |
| Vebanın ne olduğunu ve neden bir türün hıyarcıklı olduğunu anlamak istersiniz, diğeri farklı bir tür veba ve diğeri de farklı bir tür veba? | TED | تريدون أن تفهموا الطاعون و لماذا يكون طاعون دبلي، والآخر نوع مختلف من الطاعون والآخر نوع مختلف من الطاعون |
| Yani, hayır, Strauss bunu istemiyor. Bu da farklı bir tür kontroldür. | TED | إنه لا يريد ذلك، وهذا نوع مختلف من التحكم |
| farklı bir tarzımız var. Zincirler, bisiklet parçaları arasında söylüyoruz. | Open Subtitles | انها نوع مختلف من الموسيقى ..لدينا سلاسل, أجزاء دراجات |
| Sizinle beraber gülen ya da elinizi tutan biri olmadan dolaşmak farklı bir şeydir. | Open Subtitles | عندما تسير وحيداً , لا أحد لكي يضحك معك أو ليُمسِكَ بيدك إنه نوع مختلف من المسير. أتعلمون؟ |
| Ertesi gün Miranda farklı bir riskli davranışla karşılaşacaktı. | Open Subtitles | وفي اليوم التالي، شهدت ميراندا نوع مختلف من السلوك عالية المخاطر. |
| Bu ama değişik bir tarz liderlik, olağanüstü liderlik dendiğinde aklımıza gelen ile aynı değil. | TED | لكنها نوع مختلف من القيادة، وليس ذلك النوع الذي يخطر ببالنا عند التفكير بالقيادة. |
| Aramızda duygusallık vardı ama farklıydı. | Open Subtitles | كانت بيننا مشاعر متبادلة لكن من نوع مختلف |
| 10.000 farklı türü var. | Open Subtitles | هنالك 10 آلاف نوع مختلف |
| Belki de farklı biriyle çıkmalısın. | Open Subtitles | ربما يجب أَن تواعدي نوع مختلف من الرجال لماذا؟ ماذا تعني؟ |
| farklı tür bir yılanla baglantılı. | Open Subtitles | ولكنها انها مرتبطة إلى نوع مختلف من الثعابين |
| Çünkü Suzanna farklı biri olduğumu, biraz da sana benzediğimi bilmeni istemiştim. | Open Subtitles | لأنني أردت أن أعلمك , سوزانا أنني نوع مختلف من مصاصي الدماء أنني مثلك بعض الشئ |
| Öyleyse farklı türden bir köpekbalığı söz konusu. | Open Subtitles | إذاً لدينا نوع مختلف من القروش |
| 75'ten fazla çeşit zeytin yağı vardı, kilitli bir kutuda satılan bin yıllık ağaçlardan gelenler dahil. | TED | لديهم اكثر من 75 نوع مختلف من زيت الزيتون بالاضافة الى تلك التي كانت في عبوات مغلقة والتي تم جلبها من اشجار زيتون عمرها آلالاف السنين |