Bu gece diline hakim ol yoksa cankurtaranlık rozetini alamazsın. | Open Subtitles | راقب لسانكَ اللّيلة وإلاّ فلن تحصل على شارة الإنقاذ، أسمعتني؟ |
Diğer odada oldukları için çok şanslılar. yoksa kıçlarını dondururdum. | Open Subtitles | إنهم محظوظين لكونهم في غرفة أخرى وإلاّ لجمّدت مؤخراتهم جميعاً |
Bir dilek tut bebeğim. Ama kimseye söyleme. yoksa gerçekleşmez. | Open Subtitles | تمنّي أمنيةً يا عزيزتي لا تخبري أحداً وإلاّ لن تتحقّق |
Yani saldırgan her kimse merdivenleri kullanmış olmalı. yoksa kameraya yakalanırdı. | Open Subtitles | إذن من هاجمها، لابدّ أنّه إستخدم الدرج، وإلاّ فإن الكاميرا ستصوّره |
Sadece kitaplarda olduklarını düşünürdüm. ya da otel koridorlarını gözetleyen şişman adamlar olduklarını. | Open Subtitles | لم أكن أعلم بوجوده خارج الرّوايات، وإلاّ لكان شخصاً بديناً يتلصّص على الفنادق. |
Söyleyecek bir şeyin varsa söyle. yoksa beni rahat bırak. | Open Subtitles | إن كان عندكم ما تقولوه لي فقولوه وإلاّ فاتركوني وشأني |
Kampüsten ayrılmak için 30 saniyeniz var, yoksa arkası geliyor. | Open Subtitles | حسناً. لديكم 30 ثانية للخروج من المكان وإلاّ أشبعتكم ضرباً |
Mutlu olurum, üzülürüm ve lafı dolandırma sürtük yoksa oraya gelirim. | Open Subtitles | أعرف السّعادة، والحزن، وأعرف من يتلاعب بي أيّتها السّاقطة وإلاّ سألاحقكِ |
Ailenin ne kadar önemli olduğunu anlıyorsun yoksa burada olmazdın. | Open Subtitles | أنتَ تدركَ الآن أهمّية العائلة وإلاّ ما كنتَ لتصبح هنا |
Ben de yumruk attım ve ona, arkadaş ya da değil, hemen o parayı hesaba geri yatırmasını yoksa bir daha yürüyemeyeceğini söyledim. | Open Subtitles | لذا قمتُ بلكمه، وقلت له صديق أو لست صديق، من الأفضل أن تُعيد تلك الأموال إلى حسابي، وإلاّ فإنّك لن تمشي من جديد. |
yoksa sonrasında göreceğiniz şey bir rehinenin pencereden aşağı düşmesi olur. | Open Subtitles | وإلاّ الأمر التالي الذي ستراه يحدث هو رهينة تسقط من النافذة. |
Egonu bu işe bulaştırmamalısın, yoksa bir yıl içinde ölmüş olursun. | Open Subtitles | يجب أن تتخلصي من غرورك وإلاّ ستكونين ميتة في غضون عام. |
- Aynısını kızınıza da yaptı yoksa neden kimse hasta değil? | Open Subtitles | فعل الأمر نفسه مع ابنتك، وإلاّ لمَ لا أحد آخر مريض؟ |
yoksa, kirayı ödememek için yaşlı kadın yaptı sanarlar. | Open Subtitles | وإلاّ فإنّهم بأنّ المرأة العجوز تطرده بسبب الإيجار |
Ama bir ekip bulmalıyız yoksa bu işi halledemeyiz. | Open Subtitles | ولكن علينا الحصول على طاقم وإلاّ لن نتمكن من إنجاز العمل |
İzin ver de amcamı ben uyandırayım, yoksa inme inip ölebilir. | Open Subtitles | إسمح لي بأن أحرّض عمّي المسكين ! وإلاّ سيموت بالسكتة القلبية |
Onun hakkında birşey söylemememi, yoksa beni öldüreceğini söylemişti. | Open Subtitles | لقد أخبرني ألاّ أخبر أحد عنه وإلاّ سوف يقتلني |
Basın toplantısında öyle. yoksa elleri hep kürsüde durur. | Open Subtitles | يفعل ذلك في المؤتمر الصحافي وإلاّ فإنّه يضعهما دائماً هكذا |
Hayır, bahse girerim kızı çok iyi tanımıyordu yoksa bu kadar cesur olamazdı. | Open Subtitles | لا، أنا أراهن بأنّ هو لم إعرفها الجيّدة جدا، وإلاّ هو ما كان يمكن أن يكون جريئ جدا. |
Çık elması, çiçekçi güzeli yoksa seni gübreye çeviririm. | Open Subtitles | أعطني الماسة يا فتاة الحديقة وإلاّ سوف أحولك إلى جليد |
Ya derhal kim olduğunuzu söylersiniz ya da polisi arıyorum. | Open Subtitles | إمّا أن تخبرني من أنت الآن، وإلاّ فإنني سأتّصل بالشرطة. |
- Birisi Şerif olmalı, Aksi halde hepimiz sadece hayvanız. | Open Subtitles | يجب أن يمثّل أحدٌ دور الشريف , وإلاّ فكلّنا حيوانات |
aksi takdirde bir silah sahibi olmak için gereken zamana ve dikkate sahip miyim diye kendimize ciddi bir şekilde sormalıyız. | TED | وإلاّ علينا أن نسأل أنفسنا بجديّة إذا كان لدينا بالفعل الوقت والاكتراث لامتلاك سلاح ناري. |
Böyle olmak zorunda Aksi taktirde insanların hayatı tehlikeye girer, benimki de dahil. | Open Subtitles | يجب أن يبقى الأمر هكذا وإلاّ تعرضت أرواح الناس للخطر بما فيهم أنا |
Diğer türlü, inanın bana, o yaralarla 12 saat önce ölmüş olurdu. | Open Subtitles | وإلاّ بإصاباته، صدّقنني، لكان ميّت قبل 12 ساعة. |
Aksi hâlde aklınız umuda tutunacak ve sizi geriye götürecek. | TED | وإلاّ سيغذي عقلكم الأمل لديكم ويمنعكم من المضي قدمًا. |