Artık yeni bir dönemdeyiz ve işler gerçekten de tuhaflaşmak üzere. | Open Subtitles | نحن الآن في عصرٍ جديد، والأمور على وشك أن تصبح غريبةً. |
Şimdi bazı istisnalar bulunuyor fakat bazı istisnaların olması gerekiyor ve umuyorum işler ileride değişecek. | TED | والآن هناك استثناءات، ولكن هناك حاجة إلى أن يكون هناك بعض الاستثناءات، والأمور سوف تتغير، أتمنى ذلك. |
Bu, makinemize sokulan ilk çomaktı, yani işler sarpa sarıyordu. | TED | وذلك كان أول مرة تعزف فرقنتا، والأمور كانت تتقدم. |
Bu da onun, sana değer veriyorum ve jestlerim olabilir deme şekliydi. | TED | وهذه كانت طريقته في إظهار، كما تعرفون، أهتمّ بكِ، والأمور الحسنة ستحصل. |
Uyuşturucuya ve pornoya bağımlısın. Dürüst olmak gerekirse biraz da kaçıksın. | Open Subtitles | أنتَ مدمن على المخدرات والأمور الخلاعية ومجنون قليلاً لأكون صادقاً معك |
İşler çok iyi gidiyor. | Open Subtitles | نعم، لقد أنجزت الكثير من الأعمال والأمور تسير بشكل جيد فعلاً |
"Anne ve Babalar Günü" içinde işler iyi durumda. | Open Subtitles | والأمور تبدو جيدة لمسار هدايا الأمهات والآباء والخريجين |
ve onun için işler şu aralar çok zorlaştığından sanırım bazen onu da vereceğinizi umuyor. | Open Subtitles | والأمور صعبة جداً بالنسبة له الآن لذلك أظنّ أنه أحياناً بتمنّى بأنكما تخلّيتما عنه أيضاً |
Kardeşim iki ay içinde polis şefi olacak. İşler değişecek. | Open Subtitles | شقيق صغيرسيكون رئيس قسم خلال شهرين والأمور ستتغير |
Yani, bu işi sevdin, ve işler daha kolaylaştı. | Open Subtitles | وعندما إبتدءتِ التمثيل .. أعني, فأنتِ أحببتِه والأمور بدت أكثر يُسراً عندما تقومين بعملٍ ما. |
Bir çocuk vardı, işler kontrolümüzden çıktı! | Open Subtitles | لقد كان هناك طفلة والأمور خرجت عن السيطرة |
Bir çocuk vardı, işler kontrolden çıktı. | Open Subtitles | لقد كان هناك طفلة والأمور خرجت عن السيطرة |
İşler kötüye giderse diye yedek planımız olmalıydı, ve var da. | Open Subtitles | أسمعي, نعلم بأن إذا سارت الأمور بشكلٍ خاطئ لدينا خطة بديلة والأمور سارت بشكل خاطئ |
Lütfen kibar prensim ayakkabıyı bana verin ve her şey mutlu sonla bitsin. | Open Subtitles | أرجوك أن تعطيني الحذاء يا سمو الأمير والأمور كلها ستؤدي إلى نهاية سعيده |
İnsanları, yerleri ve bir şey yapamayacağın şeyleri kontrol etmeye çalışmak. | Open Subtitles | تحاولين السيطرة على الناس والأمور لا يمكنك فعل شئ بشأن هذا |
ve bulduğum şu oldu, paralarını gıda desteği ya da diğer şeylere yatırmak yerine, okul beslenme programına yatırmışlardı. | TED | وما وجدته أنهم، بدلاً من الاستثمار في شركات الغذاء والأمور الشبيهة، استثمروا في برنامج غذاء مدرسي. |
Aynı rüşvetler ve para yedirmeler ve masa altında gerçekleşen diğer şeyler hepsi özel sektörde oluyor. | TED | نفس الرشاوي والأمور التي تجري تحت الطاولة، كلها تحدث في القطاع الخاص. |
Alanların ve ekonomilerin bu şekilde katmanlaşması oldukça dikkat çekici ve ilginç. | TED | هذه الطبقية في المساحات والأمور المالية من المثير جداً ملاحظتها. |
Şimdi uygulamanın ilk aşamalarındayız ve işe yarıyor. | TED | الأن نحن في المراحل الأولى من التطبيق، والأمور تعمل على ما يرام. |