Suratında sakal, ayağında sandalet, tüm parasını sokaktaki evsiz alkoliklere vermeye başladı. | Open Subtitles | إلتحى, ولبس نعلاً, شرع في وهب أمواله للمُشرّدين مُدمني الخمور في الشارع. |
Her kapımıza gelene bir şeyler vermeye başlarsak hiçbir şeyimiz kalmaz. | Open Subtitles | إن بدأنا في وهب الأشياء لكل من طرق بابنا لن يتبقى لنا شيء |
Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi. | Open Subtitles | حتى أبنأكم ، أتو للدنيا ليس ليكونوا وزراء لكن ليكون وزير ، عليه وهب حياته كفدية للناس |
Bir takım kurup, intikam almak için babasını gözlerini mi vermiş. | Open Subtitles | لقد وهب عينا والده لكي يشكل فريق للإنتقام؟ |
Böbreğini Pittsburgh'ta Kiki yaşlarında küçük bir kıza vermiş. | Open Subtitles | وهب كليتيه لفتاة صغيرة في بتسبرغ بعمر كيكي |
Tanrı erkeklere, kadınlara bakma arzusunu vermiş. Böyle giyinmelerini sağlayan şeytan. | Open Subtitles | وهب الربّ الرجل شهوة النظر إلى النساء، لكن الشيطان هو من جعلهنّ يلبسن هكذا |
Daha da önemlisi 2000 hektarlık verimli araziyi size vermeye hazır çiftçilik için huzur içinde. | Open Subtitles | اكثر من ذلك فهو موافق على وهب خمسة آلاف آكر من الارض الخصبة للزراعة |
Daha da önemlisi 2000 hektarlık verimli araziyi size vermeye hazır çiftçilik için huzur içinde. | Open Subtitles | اكثر من ذلك فهو موافق على وهب خمسة آلاف آكر من الارض الخصبة للزراعة |
Sadece sana bir bebek vermeye çalışıyor. | Open Subtitles | أنه يحاول وهب طفل لك |
Kurban bütün parasını bu çılgın cemaate mi vermiş? | Open Subtitles | وقد وهب ضحيتك أمواله بأكملها لطائفة المخابيل هذه؟ |
Yakın bir arkadaşım dedi ki, Tanrı onu bir sebepten ötürü bana vermiş. | Open Subtitles | قال لي صديق مخلص أن الرب وهب هذا الطفل لي لسببٍ ما |
Red Skelton yerimi başkasına vermiş. | Open Subtitles | ريد سكيلتون) وهب مقعدي لأحدٍ آخر) ** كوميدي أمريكي مشهور ** |
- Birisi bunları anneme vermiş. | Open Subtitles | أحدهم وهب هاتان لوالدتي |