"ويعيش" - Traduction Arabe en Turc

    • yaşayan
        
    • canlı
        
    • yaşamak
        
    • yaşıyormuş
        
    • yaşadığı
        
    • yaşa
        
    • yaşayıp
        
    • yaşıyordu
        
    • hayatta kalamaz
        
    • yaşamaz
        
    • yaşayacak
        
    • yaşamaktadır
        
    • yaşaması
        
    • yaşıyor
        
    Çok zengin olan ve büyük bir evde ailesiyle yaşayan yaşlı bir adamla ilgili. Open Subtitles إنها عن ذلك العجوز، وكيف أنه غني جداً، ويعيش وحيداً في ذلك المنزل الكبير.
    Kanalizasyonda yaşayan, konuşan bir kaka parçası. Open Subtitles إنه قطعة بُراز ناطقة ويعيش في مياه المجاري
    Onu hayatta tutmanız gerekiyordu ve nefes aldırmanız, canlı tutmanız ben kemikleri yapana kadar. Open Subtitles لقد كان يفترض بكم أن تبقوه آمناً يتنفّس ويعيش حتّى أنتهي من العظام
    İsmimi bile bilmiyorsun benimle taşınıp yurt dışında yaşamak mı istiyorsun? Open Subtitles أنت فقط تطلب من شخص أنت لا تعلم أسمه الحقيقي أن يذهب ويعيش معك بالخارج
    Buralarda yeniymiş, şurada yaşıyormuş, Open Subtitles سطحية في أحسن الأحوال: كان جديدا لبناء ، ويعيش هنا.
    Belki de haftasonları yaşadığı evi Malibu'da falandır. Open Subtitles ربما ماليبو لإجازات نهاية الأسبوع ويعيش في مكان آخر
    Bir yerlere git ve ölü biriymiş gibi yaşa. Open Subtitles الذهاب إلى مكان. ويعيش كما لو كنت ميتا.
    Tekrar sokakta yaşayıp trafik lambalarıyla konuşmaya başlamış. Open Subtitles وأُجبرت على التوقف عن رؤيته لذلك هو توقف عن تناول أدويته ويعيش في الشارع يتحدث مع اشارات المرور
    Kurbanı bulduğumuz yerin birkaç blok ötesinde yaşıyordu. Open Subtitles ويعيش قريباً جداً من المكان الذي وجدنا فيه الضحية
    Kimse o kadar yüksekten atlayıp da o hızla hayatta kalamaz, anlıyor musun? Open Subtitles لا أحد يقفز من طائرة (بوينغ) 747 ومن هذا الإرتفاع ويعيش -أتفهم ذلك؟
    Demek istediğim, sonuç olarak 50 yaşında kedisiyle yalnız yaşayan bir adamdan söz ediyoruz. Open Subtitles إنّ النقطةَ، في نِهَايَة اليَوْمِ، لقد كان بعمر 50 سنة ويعيش وحيد مع قط
    Okuldan kaytardığı için sadece takma ismini veren ailesi olmayan ve teyzesiyle yaşayan bir çocuğa. Open Subtitles والذي يأبى التصريح بإسمه لأنه تغيّب عن المدرسة أبواه ميّتان ويعيش مع خالته
    Yani bana söylediğin şu ki 35 yaşında hiç evlenmemiş ve büyükannesiyle yaşayan bir adamın sorunları mı var? - Beni çok iyi anlıyorsun değil mi? Open Subtitles اذن ماتقوله ان رجلا ذو ال 35 عاما والذي لم يسبق له الزواج ويعيش مع جدته يعاني من عقد؟ انت ترينني على حقيقتي اليس كذلك؟
    Şu an canlı yayında Uzakdoğu coğrafyasıyla ilgili soruları cevaplayan kişi ise onun özel şoförü. Open Subtitles وسائقه ويعيش حاليا على الرد الهواء أسئلة حول الجغرافيا السياسية في الشرق الأقصى.
    Josef her seferinde onu çok sevdiğini söylerdi, birlikte bir hayatı yaşamak kaçtıklarını ve Open Subtitles قالت جوزيف إذا كان يحبها حقا انه سيرشح نفسه ويعيش الحياة لكلا منهم
    Michael Elliot bekarmış ve tek başına Dupont Circle'da yaşıyormuş. Open Subtitles مايكل إيليوت كان أعذب ويعيش بمفرده فى ضاحيه دوبونت.
    Cep telefonu sinyalinden Hoffman'ın hayatta olduğu ve Moskova'da yaşadığı öğrenildi. Open Subtitles يُثبت أن "هوفمان" على قيد الحياة وبصحة جيدة "ويعيش فى "موسكو
    Öyleyse defol git ve süslü bir evde Joe Wade'le yaşa! Open Subtitles آمن أن يخرج للجحيم ويذهب ويعيش في منزل ( جو ويد) المبهرج ذلك!
    Eğer mahkeme celbi çıkartabilirsek New York'ta yaşayıp bu üründen satın alan herkese ulaşabiliriz. Open Subtitles لو أستطعنا أستحضار مذكرة ربما يمكنهم أعطائنا قائمة بكل شخص أشترى هذه "ويعيش بمدينة "نيويورك
    İflas etmişti, sokakta yaşıyordu, Hammer pantolonun sol paçasında uyuyordu. Open Subtitles لقد كان مفلساً ويعيش في الشارع ينام علي الجانب الأيسر من سرواله
    Kimse benimle aşık atıp, hayatta kalamaz. Anladın mı? Open Subtitles فلاأحديعبثمعي ويعيش ,هلتسمعينني؟
    Her birinci sınıf öğrencisi bir troll'le karşılaşıp bunu anlatacak kadar uzun yaşamaz. Open Subtitles ليس هناك كثير من طلبة الفرقة الأولى يستطيعون التغلب على الترول ويعيش حتى يوم الأجازة.
    Ama birçoğu kalacak ve sonsuza kadar yaşayacak, yaşayacak ve yaşayacak. Open Subtitles لكن اكثرهم سيبقى ويعيش للابد والابد والابد
    Bugün, Çin dünyadaki en büyük ikinci ekonomiye, güç santralına sahiptir. Ayrıca insanları artan bir refah içinde yaşamaktadır. TED اليوم، هي ثاني أكبر اقتصاد في العالم، وتمثل قوة صناعية، ويعيش شعبها في رخاء متزايد.
    Ya da belki babanın bizimle yaşaması için bir konuşma yapardın. Open Subtitles أور ربما محادثه نخوضها عن أبيك ليأتي ويعيش معنا
    Adam 21 yaşında, ailesiyle yaşıyor, ve bir önlük giyiyor. Open Subtitles يبلغ الـ 21 ويعيش مع والديه ويرتدي مئزراً ليكسب عيشه

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus