"يتأكد" - Traduction Arabe en Turc

• kontrol
• emin olmak
• sağlamak
• baksın
• garantiye
• emin olurdu
• garanti
• sağlıyor

Tek yaptığı teftiş, öğle yemeğimin yeterince sıcak olup olmadığını kontrol etmek.
عمله الوحيد هو أن يتأكد من غدائى مازل ساخنا عندما أذهب هناك

Ama birileri yinede uyumlu mu diye kontrol etmek zorundaydı.
لكن مازال على شخصاً ما أن يتأكد من انها متطابقة

Şu an en önemli şey etrafımızdaki herkesten emin olmak.
لذا الشيء الأكثر أهمية أن يتأكد من كل شخص حولنا.

Kardinal, bu yerin dini kuralla yakışan saygının gösterildiğinden emin olmak istiyor.
الكاردينال يريد أن يتأكد .. أن الواجهة الدينية للعملية تحظى بالإهتمام الكافي

Sonra iyice anlamamı sağlamak için ölmemi yeğleyeceğini söyledi.
ومن ثم، لكي يتأكد من أني فهمت كلامه جيداً قال إنه يفضّل لو أنني مت

Eğer bu sizi heyecanlandırmadıysa biri nabzınıza baksın, çünkü ölmüş olabilirsiniz.
.. حسناً، لو لم يهزّكم هذا الكلام فاجعلوا أحداً يتأكد من نبضكم

Dreyfus içeri girmemenizi garantiye almak istemiş gibi.
رايفوس أراد أن يتأكد أنه لن يمكنك أن تدخل

Bob, haftada 6 defa oraya uğrayıp, annenle ilgileniliyor mu bundan emin olurdu.
بوب كان عندها ست مرات في الأسبوع يتأكد من العناية بها

Bunu yazı işleri müdürüne göster. Bir dahaki sefer kaynağını kontrol etmesini söyle.
أرها لرئيسك، قل له أن يتأكد من مصدره المرة القادمة

Kızlarının üstünde mutlak bir kontrol sahibi olduğunu bilmelerini istiyordu.
إنه يتعلق بالاباء ريرد أن يتأكد أنهم أنه يتحكم بالأمر كله ومتمكن منه

Aizawa epeyce inatçı birisi, otelin içini ve dışını kontrol ediyor.
آيزوا يعمل بكامل طاقته ، و يتأكد من غرف الفندق

Bunu yazı işleri müdürüne göster. Bir dahaki sefer kaynağını kontrol etmesini söyle.
أرها لرئيسك قل له أن يتأكد من مصدره المرة القادمة

Kefaletin kontrol edilmesi gerekiyor, sonra da parayı gönderecekler.
إنه من دواعي سروري قال صاحب الكفالة أنه يجب أن يتأكد من الإئتمان

Kim gerçekten bunu yaşadığıma emin olmak için benimle birlikte gitmek ister?
مَن يريد أن يذهب معي حتى يتأكد أنني سأنجز المهمة حتى النهاية؟

- Belki de geri dönmek için hiçbir şeyim kalmadığından emin olmak istemiştir.
أو ربّما أراد فقَط أن يتأكد أنه ليَس لديّ شيء للعودة من أجله.

Kimi, doktorunun tarafsız olmasını ve onlara ödeme yapanlara değil kanıta ve bilime dayalı kararlar aldığından emin olmak istiyor.
والبعض أراد أن يتأكد من أن طبيبهم غير متحيّز ويتخذ قرارته بناءً على الدليل والعلم، وليس بناءً على من يدفع له.

Sadece onu adil bir yargılama için yakalayacak yasal bir korucu ekibinin oluşturulacağından emin olmak istiyor.
يريد أن يتأكد أن فرقة المطاردة ستقسم أن تعود باللص ليتلقى محاكمة عادلة

Çavuş Schumaker'in görevi yerli halkın gündelik işlerine gidebilmesini sağlamak.
وظيفة الرقيب شوماخر هو أن يتأكد مِن ذهاب السكان المحليون الى أعمالهم اليومية

Shabazz, Reed'in takım elbiselilerin araca erişebilmesini sağlamak için ona ödeme yaptığını söyledi.
قال شاباز بأن ريد كان يدفع له لكي يتأكد من أن السترات تصل الى شاحنة الطعام الخاصة به

Herkes paraşütü var mı baksın.
الجميع يتأكد أن لديه المظلة

Böyle bir şeyin olmamasını garantiye almak kimin işi?
وظيفة من أن يتأكد أن شيئ مثل هذا لا يحدث ابداً

George Sr, çalışanlarını kovmadan önce ofisin değerli eşyalardan arındırıldığına emin olurdu.
قبل ان يقوم بطرد موظفينه كان (جورج الأكبر) يتأكد من إخلاء المكتب من حاجياته

bu cinayetin nasıl işlendiğini asla bulamamamı garanti altına almak.
حتى يتأكد أني لن أعرف الحقيقة أبداً عن الكيفية التي ارتكبت بها الجريمة

Şüpheli Riley'nin konuşmasından korkuyor, düşünüyor ve asla konuşmamasını sağlıyor.
رمزيا ذلك يرمز لخوف الجاني من تحدث رايلي شعر بالذعر و حسب خياراته قرر أن يتأكد من أنه لن يتحدث أبدا