Asla zaferi tatmamalı, sadece kendi kanının bakırımsı tadını alacak. | Open Subtitles | لا يجب أن يتذوق الإنتصار بل المذاق النحاسي لدماءه فقط |
Bence bu kızlar sigorta parasının tadını ilk o zaman aldı. | Open Subtitles | إذاً أعتقد بأنه هنا أول مرة يتذوق الفتيات أموال التأمين |
Pilav fena değildi, ama şunu bil ki... ahtapotun tadı tavuğa benzemiyor. | Open Subtitles | حسنا الارز كان جيدا لكن فقط للتسجيل الاخطبوط لا يتذوق مثل الدجاجة |
Daha tadına bile bakmadan... kaba bir şekilde benden tuzu istedi. | Open Subtitles | قبل أن يتذوق القليل كانت لديه الرغبة في طلب الملح |
Bu fotoğraf yumurtadan yeni çıkmış, uzun ve tehlikeli yolculuğuna başlarken, tuzlu suyu ilk kez tatmak üzere olan bir yavruyu gösteriyor. | TED | وهذا هو صورة تظهر هذه السلحفة الصغيرة على وشك ان يتذوق طعم المياه المالحة للمرة الأولى لكي يبدأ رحلته الطويلة والمحفوفة بالمخاطر. |
Birazcık tattır çocuğa. | Open Subtitles | إجعليه يتذوق قليلاً |
Baban öldü ama halen iştahın yerinde, ha? | Open Subtitles | أبّيك ميـت، لكنّه ما زالَ يتذوق جيداً؟ |
Çiftleşmeye hazır olan var mı diye havayı tadıyor. | Open Subtitles | و هو يتذوق الهواء ليعرف إذا كانت إحداهم على استعداد للتزاوج |
Güven bana kimse benim yemeklerimde esrarı hiçkimse tatmadı. | Open Subtitles | ثقي بي، لم يتذوق أحداً قط طهواً لي بوعاء |
Chateay Petrus tattığını düşünürken aslında Forcas Dupre içiyordu. | Open Subtitles | ففي الوقت الذي كان متصورا انه يتذوق اشاتو بيتروس كان في الواقع يشرب فوركس دوبريه |
Dev kurt, biraz sonra kurulacağı ziyafetin tadını çıkarırcasına havayı koklamaktaydı. | Open Subtitles | ويشتم الذئب الضخم يتذوق رائحة وجبة الطعام الآتية |
Eğer haddini aşarsa, botumla kıçına öyle bir vuracağım ki deri ayakkabının tadını alacak. | Open Subtitles | . إذا خرج عن الخط سَوف أعيده مرة أخرى إنهُ سوَف يتذوق جلود الأحذية |
Bir kez biri kendi türünün tadını aldı mı diğerlerine de yangın gibi yayılır. | Open Subtitles | حالما واحد يتذوق طعم من جنسه الخاص يستطيع أن ينتشر مثل الحريق الهائل |
Kabarcıkları olmazsa, dilim tadını alıyor ama burnum gıdıklanmıyor. | Open Subtitles | من غير الفقعات، لساني يتذوق النكهة، لكن انفي لا يحصل على الرشة. |
duyusunu da alamaz. Bir şeyin tadı, kokusu ile yakından ilişkilidir. | TED | التي يتذوق بها الآخرون أيضاً. تبين لنا أن مذاق الشيء مرتبط بشكل وثيق برائحته. |
Umarım bu yavaş ve acı vericidir... kendi ilacının tadı. | Open Subtitles | أتمنى أن يقتلوه بطريقة بطيئة ومؤلمة حتى يتذوق ما كان يفعله بالبشر |
Çünkü yulaf ezmemin fahişe ağzı gibi tadı olsun istemiyorum. | Open Subtitles | لأنني لا أريد دقيق الشوفان يتذوق طعم فم عاهرة |
Döndüğü zaman, erik pudinginin tadına bakması için onu iştahlandırdım. | Open Subtitles | وعندما عاد , شجعته علي ان يتذوق فطيرة الخوخ |
Ben onu öldürmeden önce kardeşin de bu acının tadına bir bakmak ister diye düşündüm. | Open Subtitles | حسناً. ظننتُ أنّ أخيك قدّ يتذوق بعضٌ من هذا قبل أنّ أقتله .. |
Babam, huzur içinde yatsın, vefat etti ve ben dünyanın onun yaptığı şeyin tadına bakmasını istiyorum. | Open Subtitles | أبي في ذمة الله العالم يجب أن يتذوق إبداعه |
Evde doktor var gibi gözüküyor hem de kendi ilacından tatmak üzere olan bir doktor. | Open Subtitles | يبدو أن ثمّة طبيبٌ في المنزل... على وشك أن يتذوق دوائه الخاص... |
- Bifteğimi tatmak ister misiniz? | Open Subtitles | أيريد أحدكم أن يتذوق شريحة اللحم خاصتي؟ |
Kanı tattır şuna! | Open Subtitles | ! لتجعله يتذوق الدماء |
Baban öldü ama halen iştahın yerinde, ha? | Open Subtitles | أبّيك ميـت، لكنّه ما زالَ يتذوق جيداً؟ |
Eleştirmen yemeği zoraki tadıyor, sonra garsonu yanına çağırıyor. | Open Subtitles | و لا يكاد الناقد يتذوق الطبق |
Hiç peynir tatmadı. | Open Subtitles | إنه لم يتذوق الجبنة أبداً |
Annem asla benim yiyeceğim yemeği niçin önceden başka birinin tattığını bana anlatmadı. | Open Subtitles | أمّي لم تشرح لي لماذا لم يتذوق أحد طعامي |