Bu yaptığın şey artık bağlanmakla ilgili değil. İzleyicilerle alakalı. | Open Subtitles | هذا الشيء الذي تفعلينه، لم يعد يتعلّق بالتواصل بل بالجمهور |
Bu seninle ve ailene karşı duramayacak kadar korkak olmanla ilgili! | Open Subtitles | بل يتعلّق هذا بك , و بخوفك الشديد من مواجهة عائلتك |
Kardeşimin kaybolmasının diziyle ilgili olduğunu düşünmem için bir sebep var mı? | Open Subtitles | أعني , هل يوجد سبب لأصدق إن إختفاء أخي يتعلّق بالبرنامج ؟ |
Ama bu yemek hakkında endişelerim var, Mesele, müşteriyi olarak almak değil. | Open Subtitles | ولكني حضرت العديد من تلك الحفلات والأمر لا يتعلّق فقط ببيع الشركة |
Konu sanat olunca, makul düşünmek babam için geçerli değil. | Open Subtitles | حين يتعلّق الأمر بالفن , لا تنطبق الحجج العقلانية عليه |
Bunun seninle ilgisi yok, bencil herif. Senden hoşlanıyorum. | Open Subtitles | الأمر لا يتعلّق بك أيها االمصاب بجنون العظمة فأنا معجبٌ بك |
İstediğimden değil. Seninle alakası olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | ليس وكأنني أرغب بهذا فلقد أخبرتك بأن الأمر لا يتعلّق بك |
Kadınların erkeklerle iletişimlerindeki rolü ile ilgili bir oda da var. | Open Subtitles | وهناك أيضاً مجال لاستكشاف دور النساء فيما يتعلّق بتفاعلهن مع الرجال. |
Kan sihriyle ilgili her şeyi al, ama acele et. | Open Subtitles | ابحث عن أيّ شيء يتعلّق بسحر الدم، لكنْ كن سريعاً |
Kanıt zinciriyle ilgili prosedür ve kuralları ihlal etmesi ve... profesyonelliğe uymayan bir davranış olması sebep değil mi? | Open Subtitles | ما عدا أنه يتعارض مع قواعد وممارسات الشرطة القياسية يما يتعلّق بالأدلّة، بالإضافة إلى أنّ هذا غير مهنيّ بالمرّة؟ |
Hastalığa yakalanmanın ahlaki bir bozukluktan çok, erkek egemenliğinin olduğu bir kültürle, zorlanan göçmen işçiliği ve sömürgecilikle ilgili olduğunu göstermeye çalıştım. | TED | ولقد عملت على توضيح بأن الإصابة لا تتعلّق بالانحلال الأخلاقي وإنما يتعلّق ذلك بثقافة التفوّق الذكوري، وعمالة المهاجرين المجبرين على ذلك والاستعمار. |
Bu kendi öz kimliklerimizle ilgili, kendisi için uğraş verdiğimiz, adını sayıklayarak coştuğumuz, uğruna savaş verdiğimiz, sevdiğimiz ya da nefret ettiğimiz her şey. | TED | بل هو يتعلّق بشخصياتنا الذاتية، تلك التي نؤيدها ونوافقها، والتي نهتف لها، والتي نحارب من أجلها، والتي نحبها أو نكرهها. |
Ve bu makine, değişmek için yapılanmıştır. Bu tamamen değişimle ilgili. | TED | وهي مصممة لتتغير. يتعلّق الأمر كلّه بالتغير. |
Başkasını hayatı hakkında atıp tutmak çok kolay, değil mi? | Open Subtitles | إنه سهلٌ للغاية عندما يتعلّق الأمر بحياة شخص آخر، صحيح؟ |
Konu kardeşinin ölümü olunca en iyi sen anlarsın diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | أتوقّعك بالذات أن تتفهّمي إخفاء الأسرار حين يتعلّق الأمر بمقتل شقيق. |
Yani, kovulmanızın yeni geliştirdiğiniz bir şarbon aşısıyla ilgisi yok, öyle mi? O yılın mayıs ayında 140.000 Amerikan askeri üzerinde denediğiniz şu aşı? | Open Subtitles | هل طردك لا يتعلّق بلقاح الجمرة الخبيثة الذى صنعته و أخذه 140 ألف جندى أميريكى؟ |
Piper, bunun bizimle kesinlikle alakası yok masum biriyle alakalı. | Open Subtitles | بايبر، إنَّ هذا الأمر لا يتعلّق بنا نهائياً، بل يتعلّق بالأبرياء فحسب |
Ve iş aşk konusuna gelince güvenebileceğin tek bir şey vardır. | Open Subtitles | عندما يتعلّق الأمر بالحب هناك شيء واحد يمكنك أن تثقي به |
Hazırlanma konusunda zaman kazanmanız için de öncelikli ilgimin Ulysess olduğunu belirteyim. | Open Subtitles | ولكي أمنحك الوقت الكافي للتحضير، إنّ اهتـــمامي الرئيسي يتعلّق بعملك بالقضيب الاصطناعي. |
İstediğin şeye inanabilirsin ama artık yalnızca sen söz konusu değilsin. | Open Subtitles | بوسعكَ الإيمان بما تشاء، لكن لم يعد يتعلّق الأمر بكَ وحدكَ |
- Bu çok-- Bu çok da zor değildi. Her şey zamanlama meselesi. | Open Subtitles | لم يكن بتلكَ الصعوبة يتعلّق الأمر كله بالتوقيت |
Fakat ilgilendiriyor, Majesteleri. Hem de çok ilgilendiriyor. | Open Subtitles | لكنه يتعلّق، فخامتك يتعلّق بي، وبشكل مخيف |
Sana daha önce de söyledim, Önemli olan sözler değil, hisler. | Open Subtitles | ، لقد أخبرتكِ من قبل، الموضوع لا يتعلّق بالكلمـات بل بالمشـاعر |
Konumuz para degil zaten. Patronumuz sadece konusmak istiyor. | Open Subtitles | الامر لا يتعلّق بالنقود إنـما، يودّ رئيسنا التحدُّث إليك |