Şövalyenin öyküsünün doğru olduğunu kanıtlıyor ama eksik. | Open Subtitles | و هذا يثبت أن قصة الفارس حقيقية و لكن كما أشرت أنت إنها غير مكتملة |
Kaynak kayıtları Kıbrıs kaydının sahte olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | الملف الاصلي للتسجيل الذي يثبت أن تسجيل قبرص مزيف |
Bu da Aschen'in onurlu olduğunu kanıtlar. | Open Subtitles | الأمر الذى يثبت أن الأستشن شعب يستحق التقدير |
Kıbrıs kaydının sahte olduğunu kanıtlayacak bir ses dosyası içerdiğine inanıyoruz. | Open Subtitles | التي تحتوي الملف الصوتي الذي يثبت أن تسجيلات قيرص مزيفة |
Bu da şunu kanıtlıyor ki, bu tip bir sırt çantasına sahip bir kişi, anahtarını, Chris'in... yani Bay Lopez'in çantasını açmak ve maymuncuğunu çalıp suçu işlemek için kullanmış olabilir | Open Subtitles | مما يثبت أن أى شخص لديه هذا النوع كان يمكنه إستخدام المفتاح ليفتح شنطة كريس أقصد السيد لوبيز |
Bakalım Gavin' in masum olduğuna dair bir kanıt bulabilecek miyiz. | Open Subtitles | نرى إذا كان بإمكاننا إيجاد أي دليل يثبت أن غافين بريء |
Hula dansımız sevginin ölümden daha güçlü olduğunu kanıtlayan eski bir arkadaşlık hakkında. | Open Subtitles | مسرحيتنا ستكون عن الصداقات القديمة. وهذا يثبت أن الحب أقوى بكثير من الموت. |
Komployla onu öldüren bir arkadaşı olduğunu kanıtlamaz. | Open Subtitles | هذا لا يثبت أن لديه شريك الذي لفق له التهمه وقتله |
Alâkası var çünkü bir yargıcın bir davada kararını verirken, savunma avukatı hakkındaki şahsi fikirlerini tamamen bir yana bırakabilme yetisinin olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | بل هنا علاقة لأن هذا يثبت أن باستطاعة أي قاضٍ أن يقصي مشاعره الشخصية تجاه محامي الدفاع عندما يبت في قضية ما |
Yine de bulunacak çok şey olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | ومع ذلك، يثبت أن هناك الكثير التي يمكن العثور عليها. |
Bu, arkadaşının dijital isimler üretmekte berbat olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | هذا يثبت أن صديقك سيء في تخيل الأسماء الإلكترونية الحركية |
Evet. (Gülüşmeler) Ve şunu demem lazım, aslında bu, hikaye anlatımının temel bir ticari ürün olduğunu kanıtlıyor. | TED | أجل . (ضحك) وعلى أن أقول , أن هذا يثبت أن سرد القصص , هو سلعة , إنه غذاء رئيسي. |
Pekâlâ Profesör Wilder'a sarılmış olman gerçeği en azından hala senin için bir umut olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | حسنا، حقيقة أنه يمكنك على الأقل عناق أستاذ وايلدر... -... يثبت أن هناك أمل بالنسبة لك بعد. |
Tüm bunlar ancak onun hatasını kabul edebilecek cesarete sahip olduğunu kanıtlar. | Open Subtitles | كل ذلك يثبت أن الرجل يملك الشجاعة للإعتراف بمدى أخطائه |
Gabriel'den ne haber? Hiç bir yerde bulunamıyor. Bu da bu kasabanın iki tane hayalet görebilen kişi için ufak olduğunu kanıtlar. | Open Subtitles | مما يثبت أن هذه البلدة صغيرة جداً لشخصين يريان الاشباح |
İlk krizin tiroidine bağlı olduğunu kanıtlar. | Open Subtitles | مما يثبت أن السكتة الأولى كانت بسبب الدرق |
Biri var bu söylediklerimin hepsinin gerçek olduğunu kanıtlayacak biri. | Open Subtitles | هناك شخص بإمكانه أن يثبت أن كل شيئ أقوله هو الحقيقة |
Bu kesinlikle Zeyna'nın masum olduğunu kanıtlayacak. | Open Subtitles | هذا بالتأكيد سوف يثبت أن (زينا) بريئة |
Bu kanıtlıyor ki bu ülkenin genç kesimi Abhimanyu Kaul'a katılıyor. | Open Subtitles | هذا يثبت أن الشباب جزء من هذا البلد ... الانضمام أبهيمانيو ... كول بأعداد كبيرة. |
Kiliseden biri olduğuna dair kanıtımız var, belki de Margus'taki mezarları yağmalayan basit bir rahiptir. | Open Subtitles | نحن لدينا دليلاً يثبت أن شخصا من كنيستك، ربما كاهن بسيط، انتهك القبور التى لأسلافنا في مارجوس. |
Ama kimbilir, belki de bu büyük bilimadamlarının tamamıyla yanlış olduğunu kanıtlayan deliller vardır elinizde! | Open Subtitles | ...و لكنك ربما وجدت الدليل الذي يثبت أن رجال العلم هؤلاء . مخطئين تماماً |
Evet, bu benim müvekkilimin orada olduğunu kanıtlamaz. | Open Subtitles | أجل، ذلك لا يثبت أن موكلي قاــ... |