Okulu yas tutalım diye kapadılar ama herkes alışveriş merkezinde. | Open Subtitles | أقفلوا المدرسه لكي يحزن الجميع و لكنهم توجهوا إلى المول |
Yoldaşlarımız olan kedi ve köpeklerin yas tuttuklarını belgeledim. Ama köpeği yas tutmuyor diye son derece rahatsız olan bir kadınla da iletişime geçtim. | TED | لقد وثقت قططًا وكلابًا تحزن، حيواناتنا الأليفة. ولكني أيضًا تفاعلت مع امرأة كانت منزعجة للغاية لأن كلبها لم يكن يحزن. |
Bu toplantıdan çıkan en üzücü şey atılan adımların, sorunun büyüklüğüyle baş edemeyecek gibi görünmemesidir. | Open Subtitles | ربما أكثر ما يحزن في كل هذا هو أن وتيرة التغيير لا تبدو أنها متماشية مع حجم التحدي |
üzücü olan ne biliyor musun yapabileceğine gerçekten de inanmıştın. | Open Subtitles | أكثر ما يحزن هو... اعتقادك أنّ بإمكانك فعلاً القيام بذلك |
Bu sırada baban da gittikçe daha mutlu ve sonra da gittikçe daha üzgün olsun. | Open Subtitles | بينما يسعد أبيكِ أكثر وأكثر من ثم يحزن أكثر فأكثر |
Ben ne zaman üzgün olsam orada da üzgün olan bir şey varmış gibi. | Open Subtitles | و كأنّ شيئاً هنالك يحزن عندما أحزن. |
Katil, sebep olduğu şeyin fiziksel olarak yasını tutabilmek için orada olmaya ihtiyaç duyabilir. | Open Subtitles | قد يشعر المجرم بالحاجة للتواجد هناك لكي يحزن عما فعله |
Bu sadece insanları üzüyor ve bir ofis bu şekilde işlevini yerine getiremez. "Ko-vul-dun!" | Open Subtitles | إنه يحزن الناس و لا يمكن أن يسير المكتب بهذا الشكل مستحيل "أنت مطرود" |
Ama en azından senin durumunda benimkinin aksine, ölümüne gerçekten üzülecek bir kişi olacak. | Open Subtitles | ولكن على الأقل حالتك ليست مثلي ستكون أنت من يحزن بشدة، |
Ama onun için yas tutacağına onu tekrar diriltti. | Open Subtitles | ولكن بدلا من أن يحزن عليه بعث فيه الروح. |
Hayır, sadece herkes farklı şekilde yas tutar ve bu ekip de istisna değil. | Open Subtitles | كلا، الامر فقط ان كل شخص يحزن بشكل مختلف و هذا الفريق ليس استثناء |
Ne yas tutacak, ne de soru soracak kimseleri vardı. | Open Subtitles | ولا أي شخص كي يحزن عليهم أو يسأل الأسئلة |
Herkes farklı şekilde yas tutar. Bazıları çiçek bırakır. | Open Subtitles | الكلّ يحزن بطريقة مختلفة، البعض يقدّم الورود. |
Tek fark o bir uçak gemisi değil.. O bir insan ve yas tutabilir. | Open Subtitles | إلا أنه ليس حاملة طائرات، إنه بشري ويحق له أن يحزن |
üzücü olan şey ne biliyor musunuz Bay Zuckerman? | Open Subtitles | أتعرف ماذا يحزن يا مستر زوكرمان ؟ |
Buraya seni iyileştirmeye gelmiştim ama bu gerçekten üzücü oldu! | Open Subtitles | أتيت لأعالجك، لكن هذا حقاً.. يحزن |
Canavarı kafese kapatmaktan daha üzücü bir şey olamaz. | Open Subtitles | لا شيء يحزن أكثر من إحتجاز وحش في قفص |
üzgün oldukları zaman herkes sinemaya gitmek ister. | Open Subtitles | الجميع يحب أن يذهب للسينما عندما يحزن. |
Biz karıncalar, üzgün olduğumuzda, böyle yaparız. | Open Subtitles | عندما يحزن النمل نفعل هذا |
Çünkü Turk üzgün olduğunda boxer giymemi sever. | Open Subtitles | أعلم أنه عندما يحزن (تورك) يجب أن آتي بسروالي القصير الداخلي |
Sadık vatandaşlarım tüm dünya sevgili Kral'ımızın ölümünün yasını tutuyor. | Open Subtitles | أتباعيالموالين،العالمبأسره يحزن في وفاة ملكنا المحبوب. |
Bu şekilde ağladığını görmek beni çok üzüyor. | Open Subtitles | يحزن قلبي حينما أراكِ تبكين |
Prenses ormanı gördüğü zaman çok üzülecek. | Open Subtitles | منضر غابتنا سوف يحزن اميرتنا |
Evet, adamın oğlu. Sende biliyorsun ki... herkes bu konuda üzüntü duyuyor. | Open Subtitles | نعم، ابن الرجل، كل شخصٌ يحزن على طريقته، صحيح؟ |