İkisi Fransızmış... üçüncüsüyse Danimarka pasaportuyla yolculuk eden bir öğretmenmiş. | Open Subtitles | إثنان منهم فرنسيين والثالث كان معلم يسافر بجواز سفر دانماركي. |
Yaratıklar yüzünden burada kimse geceleri yolculuk yapmıyormuş. Yarını beklemek zorundayız. | Open Subtitles | لا أحد هنا يسافر بالليل بسبب المخلوقات ،لذا سنتابع فى الغد. |
Pekâlâ, tek yön bilet, yalnız seyahat ediyor bagaj yok. | Open Subtitles | حسنا, رحلة ذهاب فقط, يسافر بمفرده, لا يوجد فحص للأمتعة. |
Bu ışık güneşin yüzeyinden yaklaşık 150 milyon km boyunca seyahat eder. | Open Subtitles | يسافر الينا هذا الضوء قرابة الـ 150 مليون كم من سطح الشمس |
Cumberland'e Hindley Malikanesi'ni incelemeye gidiyor. Paradine'in sayfiye evini. | Open Subtitles | سوف يسافر الى كمبرلاند للتحقيق فى بيت منشأ بارادين الريفى |
Kamyonda. Ama tebdili kıyafetle dolaşıyor. | Open Subtitles | انه فى الشاحنة , كما ترى بأنه يسافر تحت اسم مستعار |
Sürekli seyahat ederdi. Bütün bu gereksiz bilgileri hafızamda tutuyorum ama babam hakkında sana tek bir şey bile söyleyemiyorum. | Open Subtitles | أعني؛ انه كان يسافر دائما وغائب في كل وقت |
Kendine hikâyede kahraman rolü veren Dante sonsuz cehennem çukurunun en derinine yolculuk ediyor. Dokuz diyarın her birine özel olan açık seçik eziyetlere şahit oluyor. | TED | وناصبًا نفسه بطل الرواية، يسافر دانتي أعمق وأعمق في هاوية الجحيم، ويشهد عقوبات فاحشة ومختلفة لكل من العوالم التسعة. |
Calthrop, Paul O. Duggan adına düzenlenmiş... sahte bir pasaportla yolculuk ediyor. | Open Subtitles | كالثروب يسافر بجواز سفر مزيف يحمل اسم بول أوليفيردوجان. |
Bu bakan, sınırın hep yanlış tarafında mı yolculuk eder? | Open Subtitles | هذا الوزير، هل يسافر دائماً في الجانب الخاطىء للحدود؟ |
Sağlık görevlilerimiz güneş enerjili bir sırt çantası ile seyahat ediyor ve bu da telefonu şarj edip yedekliyor. | TED | يسافر عمال الرعاية الصحية لدينا بحقيبة ظهر تعمل بالطاقة الشمسية والتي تحافظ على الهواتف مشحونة ومخزنة احتياطيا. |
Evet ama bu aralar muhafızıyla seyahat ediyor. | Open Subtitles | أوه ؟ ، نعم، هو يسافر مع حارس هذه الأيام |
Ama çok seyahat ediyor ve neredeyse hiç evde yok. | Open Subtitles | لكنه يسافر دائماً. لذا سيكون هنا نادراً. |
Daima ordusunun önünde, güvendiği birkaç şövalyesiyle seyahat eder. | Open Subtitles | إنه يسافر دائما في مُقدمة جيشه بقليل من الفرسان الموثوق بهم قربه |
Nasıl bir kız mumyalaşmış ceset ile seyahat eder ama yanına ruj almaz? | Open Subtitles | ، أيّ نوع من الفتيات يسافر مع جثة محنّطة ولم تحزم حتى أحمر شفاه ؟ |
Prensim çağırıyor. Yurduna doğru buzlu denizlerde gidiyor o. | Open Subtitles | أميري يدعوني، إنه يسافر عبر البحار المتجمدة إلى وطنه |
Bütün dünyayı dolaşıyor, mankenlerle çalışıyor. | Open Subtitles | إنه يسافر حول الـعالم يعمـل مع عارضات ازياء |
Babam her zaman seyahat ederdi. Kardeşlerim ve ben alışmıştık. | Open Subtitles | والدي كان يسافر طوال الوقت أنا و أشقائي تأقلمنا |
Sonra da küçük emoji uçağa biniyor ve o ülkeye uçuyor. | Open Subtitles | و من ثم رمزك الصغير يركب الطائرة و يسافر الى البلد. |
Her erkeğin rüyası sevgilisi ile seyahate çıkmak. | Open Subtitles | انها حلم اي رجل ان يسافر مع المرأة التي يحبها |
İç mekanlarda geziyor, otobüs ve araç kullanıyor. | Open Subtitles | انه يسافر داخل الداخلية، وقال انه يستخدم الحافلات والميض والسيارات. |
Muhtemelen pazarlamacı olan ve dolayısıyla oldukça fazla seyahat eden, tertipli, insanların güvenini kazanabilen birini, aradığımız sonucuna varmıştım. | Open Subtitles | استنتجت أننا ربما نبحث عن مندوب مبيعات, شخص يسافر كثيراً, ويستطيع كسب ثقة الناس بسهولة, شخص عادي. |
Kısaca şöyleydi, Narcissus dünyada sevecek birini bulmak için dolaşan yakışıklı bir adamdı. | TED | فى إحدى الروايات، كان نارسيسيوس شخصا وسيما يسافر حول العالم بحثاً عن شخص ليحبه، |
'30'lar sonrası, yol şebekesi genişledi, kamyonlar demiryolunun yerini aldı, taze gıda daha çok seyahat etmeye başladı. | TED | ومنذ الثلاثينات، توسعت الطرق، أحتلت الشاحنات مكان القطارات، أصبح الطعام الطازج يسافر لأماكن بعيدة. |
Apex'in baş danışmanı, sürekli koruma ile gezer, ama, hepimiz gibi, bir zaafı var. | Open Subtitles | هو رئيس المستشاريين لشركة "أي باكس" دائماً يسافر مع رجال أمن لكن,مثلنا جميعاً,لديه نقطة ضعف |
Son zamanlarda çok sık seyahat ediyordu. "İş gezisi" diyordu. | Open Subtitles | .لقد كان يسافر كثيراً مؤخراً، رحلات عمل على حد قوله |
Ve her hafta bu televizyon şovunda Dhani dünyanın farklı uluslarını dolaşır. | TED | وفي كل أسبوع من هذا البرنامج يسافر دهاني لشعب مختلف من العالم. |