"يشكل" - Traduction Arabe en Turc

    • teşkil
        
    • oluşturur
        
    • oluşturuyor
        
    • oluşturan
        
    • olabilecek bir
        
    • etmez
        
    • olarak
        
    • olabilir
        
    • için bir
        
    • oluşturduğu
        
    • oluşturmuyor
        
    • oluşturduğunu
        
    Sovyetler Birliği bu dünyadaki özgürlüğe ciddi bir tehlike teşkil ediyor. Open Subtitles بأن الاتحاد السوفيتي يشكل تهديدًا حقيقيًا للحرية في هذا العالم وفي أوروبا، وفي
    Bu karışıma su eklendiğinde, çimento bir macun oluşturur ve agregatları kaplar, hidrasyon olarak adlandırılan kimyasal reaksiyonla hızla sertleşir. TED عندما يضاف الماء لهذا الخليط، يشكل الإسمنت عجينة تغطي الركام تتصلب بسرعة من خلال تفاعل كيميائي يسمى الترطيب.
    Çünkü kolajen kuru ağırlığımızın yaklaşık %25'ini oluşturuyor. TED لأن الكولاجين يشكل نحو 25 في المئة من وزننا الجاف.
    Ama şu anda, hepimiz için büyük bir tehlike oluşturan biriyle uğraşıyorum ve korkarım onu yakalamak için duyduğum aşırı istek sınırlarımı aşmama sebep oldu. Open Subtitles لكن الآن أنا اتعامل مع شخص , يشكل خطر حقيقي علينا كلنا , على الجميع , و اخشى أن رغبتي الملحة للقضاء عليه تجاوزت حدودي
    "Diğerlerine yardım etme yolundaki amacını istismar ettim ve seni her doktorun kabusu olabilecek bir duruma soktum." Open Subtitles التعهد بمساعدة الآخرين و وضعتك في وضع.. يشكل كابوساً لكل طبيب
    - etmez. - Hepsinin bir adı var değil mi? Open Subtitles ـ كلا، لا يشكل فرقًا ـ الجميع ينادوهم باسمائهم، صحيح؟
    Karton levha üzerinde olduğunda, tam tersi olarak, bu oluşuyor. TED حين يكون فوق لوح الورق، والذي هو العكس، يشكل هذا.
    İşte bu yüzden bu makine bizi kurtaracak cevap olabilir. Open Subtitles لهذا السبب ذلك الجهاز يمكن أن يشكل الجواب الذي ينقذنا
    Üzgünüm. Sizi temin ederim, o bizim için bir tehdittir. Open Subtitles أعتذر ، أنا أؤكد لك إنه لا يشكل خطراً علينا
    Viral türleri nelerin oluşturduğu hala çözülememiştir, tabi bizim için açıkçası muazzam bir önem de taşıyorlar. TED ما يشكل عالم من الكائنات ما تزال مجهولة، على الرغم من انهم من الواضح على قدر كبير من الأهمية بالنسبة لنا.
    Son derece değerlidir ve kimse için tehlike oluşturmuyor. Open Subtitles عائد لي قبل أن تولدي إنه ثمين جداً و لا يشكل خطراً على أي أحد
    Çok hap aldığını ve hastane için tehlike oluşturduğunu mu? Open Subtitles أنه يتناول حبوباً كثيرة و يشكل خطورة على المستشفى؟
    Ama bu suç teşkil etmiyor. Open Subtitles أنتما محقين لكن ذلك لا يشكل جريمة جنائية
    Benim burada olmam bir sorun teşkil ediyorsa o zaman gitmeliyim sanırım. Open Subtitles إذا كان حضوري هنا يشكل عائقاً اعتقد حينها أنه يتوجب على المغادرة سأغادر
    Ve bu sadece iyi tedavi edilmediğinde bir risk oluşturur. TED وهذا يشكل خطراً فقط عندما لا يتم التعامل معه بشكل جيد.
    Bu da küp ya da "Frinkahedron" olarak bilinen üç boyutlu cismi oluşturur. Open Subtitles ..وهذا يشكل ..جسم ثلاثي الأبعاد بما يعرف بالمكعب أو "فرنكهدرون" على اسم مكتشفه
    Üçüncü aşamada başlayan mayalanma hâlâ devam ediyor. Daha fazla lezzet oluşturuyor. TED ان التخمر الذي بدأ في المرحلة الثالثة مازال مستمرا حتى الآن عبر هذه المراحل التي تلته .. وهو يشكل النكهة
    Tüm konuyu bilmiyorum ama Siletsky, gerçekten Polonya için bir tehdit mi oluşturuyor? Open Subtitles أنا لا أعرف الكثير عن الأمر برمته , لكن هل يشكل سيلتسكي هذا خطراً حقيقياً على بولندا ؟
    Ve bu konuk evimizin çoğunu oluşturan özel odada çok etkileyici olabiliyor. Open Subtitles ويصادف أن هذه الصحبة معبرة جداً في مخدعها وتعبيرها يشكل معظم منزلنا
    Bu da demokratik bir seçim organize etmek için bilmeniz gereken her şeyin temelini oluşturan 481 terim anlamına geliyordu. TED كان يهدف هذا إلى تعريف 481 مصطلحا والذي يشكل أساس أي شيء تريد معرفته إن كنت ستنظم انتخابات ديمقراطية.
    "Diğerlerine yardım etme yolundaki amacını istismar ettim ve seni her doktorun kabusu olabilecek bir duruma soktum." Open Subtitles التعهد بمساعدة الآخرين و وضعتك في وضع.. يشكل كابوساً لكل طبيب
    Savcı ne kadar batırsa da fark etmez, kesin gidiciler. Open Subtitles لن يشكل فرقاً إذا ثرثر النائب العام إنهم سيذهبون بعيداً
    Bu iplikler fiziksel olarak zıt yönde uzanıyorlar, ve birazdan göreceğiniz gibi bu uzanım yaşayan hücreleriniz için birtakım komplikasyonlar yaratıyor, özellikle de DNA kopyalanırken. TED ولكنها تسير باتجاهين متعاكسين مما يشكل بعض من المضاعفات للخلايا الحية كما سوف ترون عادة عندما يتم نسخ الحمض النووي
    Bu büyük bir sorun olabilir, özellikle yaşam ve ölüm konularında. TED يمكن أن يشكل ذلك مشكلة كبيرة، خاصة عندما يتعلق الأمر بمواقف الحياة والموت.
    Bir yerdeki hastalığın her yerdeki insanlar için bir tehdit olabileceği fikri çok gerçektir. TED فكرة أن المرض في أي مكان يمكن أن يشكل تهديدًا للناس أينما كانوا هو حقيقة واقعة.
    Savcılık makamı Bay Weiland'ın toplum için ciddi bir tehdit oluşturduğu kanaatinde. Open Subtitles لدى مكتبنا دليل دامغ بأن السيد (ويلاند) يشكل تهديدا خطيرا على المجتمع.
    Artık senin dindarlık tekelin için tehdit oluşturmuyor. Open Subtitles إنه لم يعد يشكل خطراً على إحتكارك للورع والتقوى
    Çok hap aldığını ve hastane için tehlike oluşturduğunu mu? Open Subtitles أنه يتناول حبوباً كثيرة و يشكل خطورة على المستشفى؟

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus