"يعيشون" - Traduction Arabe en Turc

    • yaşadıklarını
        
    • yaşamak
        
    • yaşadığını
        
    • yaşayan
        
    • yaşıyor
        
    • yaşayıp
        
    • oturuyorlar
        
    • oturan
        
    • yaşamıyorlar
        
    • yaşıyorlar
        
    • yaşarken
        
    • yaşamaya
        
    • yaşıyordu
        
    • yaşıyorlarmış
        
    • yaşadılar
        
    İnsanlar sokaklarında pedofililerin yaşadıklarını öğrendiklerinde ne yaparlar biliyor musun? Open Subtitles تعرف مايفعله الناس عندما يعرفون أنهم يعيشون في حيهم، صح؟
    Biz yaşamak için yeriz, onlar ise yemek için yaşarlar. Open Subtitles إن دائما لديهم طعام نحن نأكل لنعيش وهم يعيشون ليأكلوا
    Pittsburgh Üniversitesi araştırmacıları iyimser insanların daha uzun yaşadığını ispatladı. Open Subtitles الباحثون في جامعة بيتروسبيج اثبتوا ان المتفائلون يعيشون مدة اطول.
    Ya da Samanyolu’nda bir yerde yaşayan uzaylılar var mı? TED أو هل الفضائيون يعيشون في مكان ما على درب التبانة؟
    o sınıfta bulunduğunuz için mutlu olurdunuz, ben de böyle hissediyordum. Ama orada bulduğum şey, bazıları şu an bunu yaşıyor, TED سوف تكون سعيدا لمجرد وجودك في ذلك الفصل,وهو ما شعرت به. لكن ما وجدته هناك أنه بينما يعض الناس يعيشون ذلك
    Geri kalanımız karantina altında yaşayıp bir tedavi bulmak için dua ediyor. Open Subtitles بقيتنا يعيشون في محاجر صحية ندعو من أجل أن يتم كشف علاج
    Zaten yeterince uzakta oturuyorlar. Open Subtitles ؟ حسنا، يعيشون بعيدا عنا بما فيه الكفاية
    Yakınlarda oturan ve suç geçmişi bulunan üç tane merhum yakını tespit ettim. Open Subtitles لقد تعرفت على ثلاث ورثة يعيشون محلياً و لديهم تاريخ من جرائم العنف
    Hepsi de saldırı yapacakları yerde yaşamıyorlar mıydı? Open Subtitles أعني، هل هم جميعاً يعيشون في نفس الأماكن مثل المنشأت التي يهاجمونها؟
    Amerikalıların yarısının gelecekteki eşleriyle 30'lu yaşlarında evlendiklerini, beraber yaşadıklarını ya da sevgili olduklarını biliyoruz. TED نحن نعلم أن أكثر من نصف الأمريكيين. قد تزوجوا أو يعيشون مع أو يواعدون شريكهم العاطفي المستقبلي بحلول سن ال30.
    Sahiden de bu insanların ölü akrabalarıyla yaşadıklarını mı söylüyor? TED هل هي حقا تقول إن هؤلاء الناس يعيشون مع جثث أقاربهم الأموات؟
    Ju, sevgilisinin eski arkadaşıyla yaşamak ister mi emin değilim. Open Subtitles ولا اعلم ان كانوا يعيشون الأن مع حبيب امهم الجديد
    Ayrıca ortalıkta vampir avcıları dolaşıyorken ana üslerinin dibinde yalnız yaşamak da pek iyi bir fikir değil diye düşünüyorum. Open Subtitles أيضًا كنت أفكّر إن كان هناك صائدو مصاص دماء طلقاء يعيشون بمفردهم لدى بيوتهم، فعلى الأرجح مغادرتي ليست فكرة صائبة.
    Amacımız, dünyanın kimbilir neresinde olan kızkardeşini bulmak ve içinde yaşadığını söylediği cemaatin neyin nesi olduğunu anlamak, tamam mı? Open Subtitles مبينة للعثور على أختك في منطقة نائية من العالم، لنرى ما هذا المجتمع هي الذين يعيشون في وحقا كل شيء.
    Ayrıca, gezegenimizde yoksulluk içinde yaşayan 1 milyar çocuk var. TED أيضًا، هناك مليار طفل على هذا الكوكب يعيشون في الفقر.
    Kaç tane mucit ve sayısız girişimci bu olguyu yaşıyor? TED كم من المخترعين و رواد الأعمال المغمورين يعيشون هذه الظاهرة؟
    Burada yaşayıp haftanın altı günü okula giderler ve yalnızca Pazar günleri boştur. Open Subtitles يعيشون مع بعضهم ستة ايام في الاسبوع واليوم الوحيد الاجازة هو يوم الأحد
    Yolun karşısında oturuyorlar. Ne diye arasınlar ki? Open Subtitles انهم يعيشون عبر الشارع لماذا يجب أن يتصلوا؟
    Coral Reef yakınlarında oturan biri değil. Doğru. Open Subtitles حسناً دعيني أحزر إنهم لا يعيشون قرب الشعب المرجانية
    Çocukların sadece yarısı okula gidiyor, yani insanlar çok kötü koşullarda yaşıyorlar. TED فقط النصف من الأطفال يذهبون للمدارس، ما يعني أنهم يعيشون معيشة مضنية.
    Herkes hayatını yaşarken, ben tüm vaktimi televizyon karşısında geçirdim. Open Subtitles عندما كان الآخرون يعيشون حياتهم، أهدرت حياتي على مشاهدة التلفاز.
    Ve bu, onları siyahi ve özgür bir vatanda yaşamaktansa ezici bir beyaz yönetimi ile yaşamaya ikna etmek için yapıldı. TED وكان هذا يتم لأقناعهم بأن حالهم أحسن بكثير تحت حكم البيض المدمر من حاله لو كانوا يعيشون في بلد أسود و حر.
    Vakaların neredeyse tümünde hastalar depremin merkezinde yaşıyordu. TED تقريباً في كل حالة، كان المرضى يعيشون بالقرب من مركز الزلزال.
    " Bir varmış bir yokmuş küçük yaşlı bir adam ve küçük yaşlı bir kadın birlikte yaşıyorlarmış." Open Subtitles كان ياما كان كان هناك أمرأة صغيرة بالعمر ورجل كبير بالعمر قليلا وكانوا يعيشون معا في منزل صغير وقديم
    Onlar Küçük Asya'da yaşadılar ve yaklaşık yüz yıl önce olan bir soykırımdan sonra Yunanistan'a kaçtılar TED كانوا يعيشون في آسيا الصغرى، ثم هربوا إلى اليونان بسبب الإبادة الجماعية التي حدثت قبل مئات السنين

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus