Biliyorsunuz ki yeni yasa hepimizi idam cezasıyla tehdit ediyor. | Open Subtitles | ترى، القانون الجديد يهدد كل منا بعقوبة الموت. |
Karşı koyulursa, köyleri yakıp yıkmakla... ve üzerine gönderilen her lejyonu yok etmekle tehdit ediyor. | Open Subtitles | إذا عارضتم فإنه يهدد بنهب و تخريب ريف الدولة و بتدمير أي فيلق يتم إرساله ضده |
Başkan bu silahı kullanmakla mı tehdit ediyor? | Open Subtitles | هل يهدد رئيس الوزراء بتفجيرها إذا نفذت طائرتنا الهجوم ؟ |
Ailesi evlerinden atıldı, ve sosyal sistem çocuklarını ellerinden almakla tehdit ediyordu. | TED | وتم طرد عائلته من شقتهم وكان نظام الرعاية الاجتماعية يهدد بأخذ اطفاله |
Çünkü adamın biri Robert Underhay'i canlı olarak getirmekle tehdit etti. | Open Subtitles | لوجود رجل يهدد بكشف سر وجود روبرت اندرهاى حىً |
Başkan bu silahı kullanmakla mı tehdit ediyor? | Open Subtitles | هل يهدد رئيس الوزراء بتفجيرها إذا نفذت طائرتنا الهجوم ؟ |
Fakat, majesteleri, Bay Poirot, gerekirse bütün gün beklemekle tehdit ediyor. | Open Subtitles | ولكن سموك, السيد بوارو يهدد بانه سيبقى هنا طوال اليوم حتى يقابلك |
Eğer onu dövüyor ve tehdit ediyor olsaydı, yüzü ona dönük olurdu. | Open Subtitles | إن كان يهدد ويضرب زوجته كانت ستواجهه أمام النضد |
Şimdi de, beni tehdit ediyor, nerede yaşadığımı bildiğini söylüyor. | Open Subtitles | الآن انه يهدد لي، يقول انه يعرف أين أعيش. |
Evet, yetenekli bir katil. Ama yaptığım her şeyi tehdit ediyor. | Open Subtitles | -انه قاتل محترف هذا صحيح, ولكنه يهدد كل شىء قمت ببناؤه |
Bu onun hayatının aşkı uzak aldı, ve şimdi hayatının geri kalanından sevgi götürmek için tehdit ediyor? | Open Subtitles | لقد أبعد الحب عن حياتها و الآن يهدد بأخذ الحب من بقية حياتها ؟ |
Evet, şu sıralar beni askeri okula yazdırmakla tehdit ediyor. | Open Subtitles | نعم، الآن هو يهدد بإرسالي إلى المدرسة العسكرية |
Şu boşboğaza bakın. Haksız kazançlarımızı tehdit ediyor. | Open Subtitles | انظروا إلى مثير الشغب هذا، إنه يهدد إرباحنا غير الشرعية |
Marina vatandaş değildi, muhtemelen Hosty onu sınır dışı etmekle tehdit ediyordu. | Open Subtitles | انها لم تكن مواطنة , لذلك ربما كان يهدد بترحيلها إلى روسيا |
Araba çaldığını kanıtlayamam ama.., ...kız arkadaşımı tehdit etti. | Open Subtitles | ليس لدي أي دليل على السيارات المسروقة، ولكنه يهدد صديقتي. |
Duygularım ne olursa olsun dostluğumuzu tehlikeye atacak hiçbir şey yapmam. | Open Subtitles | مهما كانت مشاعري ما كنت لأفعل شيئاً يهدد صداقتنا |
Ya virüs bu insanları gerçekten tehdit ederse? | Open Subtitles | ماذا إذا كان الفيروس يهدد حقا هؤلاء الأشخاص؟ |
ve Ebolanın bizi insan yapan her şeyi nasıl tehdit ettiğini anlattı. | TED | و أوضح لهم أن الإيبولا يهدد الإنسانية بأجمعها. |
diğer yanda, derin bir ataerkilliğin hakim olduğu bir toplum ve erkek-kadın önceliğini tehdit eden herhangi bir şeyi reddediyor. | TED | من جهة أخرى، يعتبر مجتمعا بنظام أبوي صارم. يرفض أي شيء قد يهدد النظام المتبع بين الذكر والأنثى. |
Evlilik dışı çocuğu gerçek mirasını tehdit etmiş olabilir. | Open Subtitles | فطفلٌ غير شرعي ربما يهدد إعتلاء الورثة للعرش |
O aşağılık patronuna söyle kimse, ama kimse beni tehdit edemez. | Open Subtitles | عليك ابلاغ رئيسك في العمل الأحمق أن لا أحد ، لا أحد يهدد لي. |
Onun Milli Güvenliğe zarar verecek bir işe bulaştığını sanıyor. | Open Subtitles | يعتقد أنه متورط في أمر يهدد الأمن القومي |
Ülkeniz için yaklaşan bir tehlike olabileceğini ne zaman anladınız? | TED | متى أدركت أن هناك خطراً مُحدقا يهدد بلدك؟ |
Dijital Dünya Zamanı öğütür ve kanımca, böyle yaparak, tehdit ettiği şey özbenliğimizin bütünlüğüdür. | TED | العالم الرقمي يفكك الوقت، وفي قيامها بذلك، أود أن اقترح أن ما كان يهدد هو الكمال لأنفسنا. |
Bu karşıt görüş birlik olmamız gerekirken ulusun bütünlüğünü tehdit ediyorsa, o halde evet,aynen bunu yapacağım. | Open Subtitles | حسناً، هذا أمر مخالف ولكنه لا يهدد بتقسيم البلاد ويجعلنا متحدون، أليس كذلك ؟ |
O bilim adamıyla yaptığı iş, bütün Hareket'i tehlikeye atıyor. | Open Subtitles | العمل الذى يقوم به مع هذا العالم يهدد الحركة برمتها |
Bu sistem güneye kayarsa tüm Doğu sahilini tehdit eder. | Open Subtitles | إذا تحركت هذه الحالة الجوية جنوبا فسوف يهدد ذلك كل الساحل الشرقى |