Bu yüzden "doğal olarak" bu sıkıcı dersten çıkmayı seçsem nasıl olur? | Open Subtitles | ما رأيك أن أنتقي الخروج من هذا الدرس الممل وأذهب لكي أتمشى |
Bu ailenin içinde, ortaya çıkmayı bekleyen, daha iyi bir aile olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | عجبًأ، كنت أعلم أن بداخل هذه العائلة أن هناك عائلة أفضل تحاول الخروج |
Ben hala, nasıl oldu da buradan sapasağlam çıkmayı başardık, onu düşünüyorum. | Open Subtitles | ما زلت لا أعرف كيف أستطعنا الخروج من هناك في وقت قصير |
Ernie, yetişkinler, diğer yetişkinlerle çıkmayı sever. | Open Subtitles | الكبار البالغون يحبون مواعدة البالغون أمثالهم |
Düşünün ki partidesiniz ve arkadaşınız veya eşinizin partiden erken çıkmayı istediğinizi fark etmediğine inanamıyorsunuz. | TED | تخليوا أن أحدكم في حفلة، لن تصدق أن صديقك أو شريكك لم ينتبه على الفور بأنك تريد مغادرة الحفلة مبكرًا. |
Fakat kendisi herhangi bir sınırlama altında sahneye çıkmayı reddetmiş. | Open Subtitles | و لكنه رفض الظهور في ظل هذا النوع من الاعتراض |
En son onlardan içtiğimde sanat tarihi dersimdeki bir kızla çıkmayı kabul etmiştim. | Open Subtitles | عندما تناولت واحداً من هذه في المرة الأخيرة وافقت على الخروج بصحبة فتاة |
Defalarca teşebbüs etmeme rağmen sana yemeğe çıkmayı teklif edememiştim. | Open Subtitles | لم أستطيع أن أطلب منك . الخروج معي لتناول الفطائر |
- Dışarıda içebilir miyiz? Tabii. Şehrin biraz dışına çıkmayı çok isterim. | Open Subtitles | حسنا، ربما يمكننا تناولها بالخارج أحب الخروج من هذه المدينة لبعض الوقت |
Dünyada ve cennette yaptıklarımdan sonra oradan çıkmayı hak etmiyordum. | Open Subtitles | ،بعد الأشياء التي فعلتها بالسماء والأرض .لم أكن أستحق الخروج |
En azından buradan çıkmayı bir kez daha denemeye yetecek kadar. | Open Subtitles | على الأقل غاضبة بما يكفي لتحاول لأخر مرة الخروج من هنا. |
Dur bir dakika. Seninle randevuya çıkmayı kabul etmedim ben. | Open Subtitles | و من قال اني موافقة علي الخروج معك بموعد غرامي؟ |
O'na dışarı çıkmayı teklif etsen güzel bir jest olur bence. | Open Subtitles | أعتقد أنها ستكون بادرة طيبة إذا طَلبتَ الخروج معها |
Mağaradan çıkmayı dilememiştim ben aslında. | Open Subtitles | أه.. لا.. أنا لم أطلب أبدا الخروج من الكهف |
"Ya bir mucize olur da, burada kalır ve çıkmayı başarırsak?" | Open Subtitles | ماذا لو بواسطة بعض المعجزات.. بقينا و فعليا نحاول الخروج من هنا؟ |
Asıl sorun, bir körle mi çıkmayı tercih edersin, sağırla mı? | Open Subtitles | السؤال هو, هل تفضّل مواعدة العمياء أم الصمّاء؟ |
Şirket politikası 'şutlanan'larla çıkmayı yasaklıyor. | Open Subtitles | أوه, سياسة الشركة تعتبر مواعدة العملاء خرقاً للقانون. |
O zaman bırak ülkeden çıkmayı, yataktan bile çıkamaz. | Open Subtitles | ولن يغادر الفراش, ناهيكِ عن مغادرة البلاد |
Moda endüstrisindeki insanlar bana, bırak bir derginin kapağına çıkmayı dergilerde bile yer alamayacaksın dediler. | TED | ولكن، أتعلمون؟ أخبرني العاملون في مجال صناعة الموضة أنّني لن أظهر في المجلات، ناهيك على الظهور على الغلاف. |
Daha kısa erkeklerle çıkmayı sorun etmeyen uzun kadınlar olur ya? | Open Subtitles | أتعلم أن هنالك نساء طويلات لا يمانعن بمواعدة الرجال القصر ؟ |
Bir daha onunla çıkmayı düşünmüyorum. | Open Subtitles | و لا أعتقد أني سأستمر في مواعدته |
Seninle çıkmayı kabul ettiğimde beklediğim tam olarak bu değildi. | Open Subtitles | أجل حينما قبلت بالخروج معك ليس هذا بالضبط ما توقعته |
Fok minik bir buzun üstüne çıkmayı başarıyor. | Open Subtitles | بطريقة ما، نجحت الفقمة في بلوغ طوف جليدي صغير |
Yakında mücadelenle o kadar meşgul olacaksın ki; biriyle çıkmayı bile düşünemeyeceksin. | Open Subtitles | على كل حال ستكون قريباً مشغول بأمرك الخاص حتى تفكر في المواعدة |
Oradan çıkmayı nasıl başardın? | Open Subtitles | كيف خرجتَ من هناك؟ |
Şu anda özel bir çalışmada terapistim. Oh? Ama seninle çıkmayı analiz etmeye tercih ederim. | Open Subtitles | أنا معالجة نفسية متدربة خاصة لكني أرغب في مواعدتك أكثر من تشخيصك |
çıkmayı bıraktıktan sonra bile beraber çalışıyorsunuz. | Open Subtitles | بعد الانتهاء من المواعده لا تزالون العمل معا |
Jackson'a "Bunları kaldır" demek için nezaretten çıkmayı bekledim. | Open Subtitles | فتعين أن أنتظر حتى خروجي من السجن لأخبر "جاكسون"، "يجب أن تزيل الفخاخ." |