Bu da yetmezmiş gibi, su yoluna çıkacak kadar şanssız olan her türlü şeyi , ve oluşturduğu enkazı , sürükleyerek geri çekilir. | TED | وكأن هذا ليس كافيًا، بعد ذلك سيتراجع الماء، ساحبًا معه الحطام الذي أحدثه، وأي شيء، أو أي شخص، لسوء الحظ وقع في طريقه. |
Fakat o çoktan Güney Afrika'da şanssız bir kaç plastik cerrahın hayatını karartıyor. | Open Subtitles | لكنّه في أمريكا الجنوبية يعمل حياة بائسة له بعض الجرّاح البلاستيكي السيء الحظ. |
Dünyanın en şanssız adamıyla ilgili olan hikâyeyi duydun mu? | Open Subtitles | هل سبق وأن سمعتِ بقصة أسوء الرجال حظاً في العالم؟ |
Bu işi senin için yapsaydım, hayatının geri kalan günleri şanssız geçecekti. | Open Subtitles | واذا فعلت لك ما تريده الان سوف ينتهى حظك عند هذة النقطة |
Sen deli misin? şanssız insanlar, hastaneleri kaydetmelidir. | Open Subtitles | الأشخاص الغير محظوظين يذهبون إلى المشافي |
Hediye paketlerini daha şanssız serserilere dağıtmak için. | Open Subtitles | لكي نوزع الهدايا للذين اقل حظا منا المتشردون |
Yakınlarda olacak kadar şanssız her türlü gezegenin felâketi olacak kadar fazla. | Open Subtitles | إشعاعات كافية للتأثير على أي كوكب تعيس الحظ بما فيه الكفاية ليقترب |
Beni o şanssız kemancı gibi aynı deliliğe sürüklemek istiyor. | Open Subtitles | ليغوص في نفس حماقة عازف الكمان الذي لم يحالفه الحظ. |
yani konaklarının ürüme yeteneğini ortadan kaldırmada uzmanlaşmış küçük solucanlar. Tıpkı bu şanssız salyangoz gibi... | TED | والشائعة على وجه الخصوص كانت الديدان المثقوبة، وهي ديدان رفيعة تختص بإخصاء حاضناتها كالحلزون سيء الحظ. |
Bazı insanlar şanslıdır, bazıları ise şanssız. | Open Subtitles | بعض الرجال سعيدين الحظ ,وبعضهم ذو حظ سيىء. |
Kanatlarında, şanssız bir genç kızın, titremeleri var... | Open Subtitles | حيث ارتعشت أوصالي يا لها من بنت سيئة الحظ |
Ve ek olarak, şu anda Londra'daki en şanssız adamım. | Open Subtitles | وبالاضافة لهذا,انا فى هذه اللحظة, اكثر رجل سئ الحظ فى لندن. |
Sanırım o alanda en şanssız olan adamı... Başkan olarak seçtiniz. | Open Subtitles | و أنتم قد إنتخابتوا رجل كرئيس الذي يكون على الأغلب ؛ أقل الرجال حظاً في العالم في هذه النقطة. |
Dünyadaki en şanssız kadın bu olmalı. | Open Subtitles | يجب أن تكون الامرأة الأسوأ حظاً في العالم |
Bazen bu dünyadaki en şanssız kişi ben olduğumu hissediyorum. | Open Subtitles | أحياناً أشعر بأننى أقل فتاة حظاً فى هذا العالم |
'Liverpool At Yarışları'nda sizden şanssız.. kimsenin olmadığını duydum. | Open Subtitles | انا لم ادرك بحياتي حظ سيء مثل حظك مع المسابقة الوطنيةى ر |
Yani bazı çocuklar şanssız doğar. Onlar için özel okullar vardır. | Open Subtitles | بعض الأطفال غير محظوظين وقد بنيت لهم مدارس خاصة |
Senin gibi adamlar, şanssız olduğunuzu düşünürsünüz ama dünyanınbütünşanslarısizinelinizdedir. | Open Subtitles | الناس امثالك يعتقدون انهم ليسوا لهم حظا فى الحياة ولكنك عندك حظ الدنيا كلها |
Yarın mahkemede sana "şanssız Tucky" desem vazgeçmene yardımcı olur mu? | Open Subtitles | و أعتقدت بأنني سأستمتع بها حسناً هل سيكون واضح إذا دعوتك تاكي غير المحظوظ |
O çirkin, şanssız savaşın çalkantılarının ardından öyle sakin ve durgunum ki. | Open Subtitles | لذا الفراغ والهدوء كأنهما معركة ضارية لا حظّ فيها. |
Bana göre Valerie'yi bulmanın tek yolu sezgileri sayesinde ipuçları bulan ve ... en az onun kadar şanssız birini işe almamız., Bu bir şaka falan mı ? | Open Subtitles | الطريق الوحيد لايجاد فاليري هو بارسال شخص سيء الحظ مثلها بسوء حظه سيرسم الطريق الى ايجادها |
Sen de şanssız bir dansçısın. | Open Subtitles | فتاة عرض, حظها ليس بالرائع |
Ben o kadar şanssız değilim ki bu salakla evlenmek zorunda kalayım, baba. | Open Subtitles | أنت لست منحوساً إلى هذا الحد.. أنا الغير منحوسة إلى هذا الحد.. |
Araba kazası, motorsiklet, ...beyin ameliyatı komplikasyonları, ...felç, kafaya tekme, şanssız, ...ve iskeleye ilerlerken bir kum setine çarpmış. | Open Subtitles | حـادث سيـارة , ودراجة نــاريه مضـاعفات بعد جـراحه في المخ جـلطة دماغية , ضـربة في الرأس , غير محظوظ |
Baloya gitmeye karar verdiğin şanssız adam kim? | Open Subtitles | من المنحوس الذي قررت الذهاب للحفل معه؟ |