- Asıl önemli olan cidden doğru şeyi yapmaya çalışan adam gibi görünüyor. | Open Subtitles | ... كل ما يهم هو أنه يبدو أنه يريد فعل الشيء الصحيح فعلاً |
Yoksa istediğimiz şeyi yapmaya mı çalışıyor ve bir problem mi oluyor? | TED | أم أنه يحاول فعل ما نطلب منه وقد كان هناك مشكلة ما؟ |
Doğru şeyi yapmaya çalıştığımı biliyorsunuz. Bunların ardımızda bırakıp aileyi tekrar toparlamaya yardım edin. | Open Subtitles | أنا أحاول القيام بالأمر الصائب هنا بمحاولة لم شمل العائلة |
Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum ama onu kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırdım. | Open Subtitles | لم أكن أعرف من الذي سأواجهه لكنني كنت مستعدا لفعل ما هو ضروري لأنقاذها |
Hem gerekli hem de imkansız hissettiren bir şeyi yapmaya çalışmanın acısı. | TED | يتلوى ألمًا من محاولة فعل شيء يبدو ضروريًا ومستحيلًا في آن واحد. |
Herkes istediğini almak için yaptığı şeyi yapmaya devam ediyordu, uyuşturucu satıcıları, hırsızlar, kan bankası. | TED | الكل هناك كان يفعل ما يفعله ليأخذ ما يريد، تجار المخدرات، اللصوص، بنك الدم. |
Yaptığınız şeyi yapmaya devam eder miydiniz? | TED | وهل تفكري في الاستمرار في القيام بما كنت تقومين به؟ |
Sanırım Lily şirketle ve senin mahkumla doğru şeyi yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | اعتقد أن ليلي تحاول فعل الشئ الصحيح بالشركة وبصديقك المسجون أيضا. |
- Sadece doğru şeyi yapmaya çalışıyorum. - Çok yanlış yapıyorsun. | Open Subtitles | فقط احاول عمل الشيء الصحيح خاطئه تماماً. |
Yarılmış omurga bel kemiği olan bir adam nasıl kendisini yürümeye zorlayamazsa, o da kendisini doğru şeyi yapmaya zorlayamaz. | Open Subtitles | إنّه لا يستطيِع إجبار نفسه على فعل الشيء الصحيِح مثل الرجُل الذي لديه قطع في العمود الفقري ويجبر نفسُه على المشي. |
Winston Churchill'in bir sözü vardır, gerçi gerçekten söyledi mi bilmiyorum ama söylediği iddia ediliyor. "Amerikalılar bütün olasılıklar tükendikten sonra doğru olan şeyi yapmaya geçer." | TED | يزعم أن وينستن تشيرشل قال، لا أدري إن قال أي شيء لكن يزعم أنه قال أن يمكن التعويل دائما على الأمريكيين في فعل الشيء الصحيح بعد استنفاد كل الطرق الأخرى. |
Sadece inandığınız şeyi yapmaya devam edersiniz, ne kadar çılgınca olduğu önem taşımaz. | Open Subtitles | أنت تستمر في فعل ما يبدو عليك أنك تفعله, مهما بدا الأمر جنونياً |
Sadece inandığınız şeyi yapmaya devam edersiniz, ne kadar çılgınca olduğu önem taşımaz. | Open Subtitles | أنت تستمر في فعل ما يبدو عليك أنك تفعله, مهما بدا الأمر جنونياً |
Doğru şeyi yapmaya çalışıp tamamen berbat eden insanlar hakkında azıcık bilgim var. | Open Subtitles | أعرف قليلاً كيف يحاول الناس القيام بالأمر الصائب و أفساد الوضع |
Doğru şeyi yapmaya çalıştığım için öz kızım benden nefret ediyor. | Open Subtitles | احاول القيام بالأمر الصحيح وابنتي تكرهني |
Buraya, sizin yapmamdan korktuğunuz şeyi yapmaya geldim. | Open Subtitles | جئت الى هنا لفعل ما كنت خائفا منه رئيس تشا |
Çünkü ölümünden sonra, belki bir süre ağlayacaksın ama daha sonra sevdiğin şeyi yapmaya devam edeceksin. | Open Subtitles | لأنه بعد موته تبكي لفترة و من ثم تعود لفعل ما تحب |
Birkaç hafta önce, böyle bir şeyi yapmaya gücünüz yoktu. | Open Subtitles | منذ بضعة أسابيع، ما كنتما لتقدران على فعل شيء كهذا |
Bazılarımız buna yürekten inandı ve istedikleri her şeyi yapmaya başladılar. | Open Subtitles | البعض استغل قدراته و بدأ يفعل ما يريده هو |
Sayın Hâkim, müvekkilim doğru şeyi yapmaya çalıştığını söylüyordu. | Open Subtitles | جلالتك.. لقد كان موكلي يحاول القيام بما هو صحيح |
Baba, Lex doğru şeyi yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | أبي، يحاول "ليكس" فعل الشئ الصواب |
Burada doğru şeyi yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | نعم, انا احاول عمل الشيء الصحيح هنا |
Gün bitene kadar, ...yatak birleştirilmiş ve duvara gizlenmiş olacak. Çünkü hoş kızların yüzyıllardır yaptığı şeyi yapmaya karar verdim. | Open Subtitles | لأنني قررت أن أفعل ما تفعله الفتيات لمدة قرون |
Doğru şeyi yapmaya çalıştığında, kızın size kedisini öldürdüğünüz için bağırması berbat bir şey. | Open Subtitles | أجل صاح . الأمر سيء حينما تحاول فعل الأمر المناسب و بعدها تصرخ في وجهها لقتلك قطها |
Yani araştırma yok, yenilik yok uğruna tıbba girdiğimiz şeyi yapmaya fırsatımız yok. | Open Subtitles | إذا لا أبحاث، أو إبداع، ولا فرصة للقيام بما دخلنا الطب للقيام به. |
Vay be. Bu adamın yaptığı şeyi yapmaya asla cesaret edemezdim. | Open Subtitles | ما كنت لأمتلك الشجاعة لأفعل ما فعله هذا الرجل |
Ve en iyi yaptığımız şeyi yapmaya hırsızları pataklamaya devam ettik. | Open Subtitles | و القيام بفعل ما برعنا في عمله القضاء على الحثالة المجرمين |
Doğru şeyi yapmaya çalıştığını biliyor. | Open Subtitles | أنه يعلم أنك كنت تحاول القيام بالشيء الصحيح |