Kafeste bir hayvanınız varsa ya yiyecek ya da elektrik şoku verirsiniz. | TED | إذن إذا كان لديك حيوان في قفص فقد تعطيه حلوى أو صدمة كهربائية خفيفة. |
Yani, bir şeyi unutmamalısın, büyük şoku. | Open Subtitles | أعني كل ما تتذكر هو شيء واحد إنها صدمة كبيرة |
Şimdi ilk şoku atlattığına göre, ben araya girip işi bağlayabilirim. | Open Subtitles | إذاً تخطّى هو الآن الصدمة الأولى يمكنني التدخل و إتمام الصفقة |
- Zaten hizmetkâr. - Bunu sakın söyleme, o şoku atlatamaz. | Open Subtitles | لكنها خادمة، لا تخبره بذلك وإلا لن يتخطى هذه الصدمة أبداً |
Dinamik yapı şoku emiyor; ama kıkırdakta daha fazla yapı var, | Open Subtitles | البنية الديناميكية باستطاعتها امتصاص الصدمات فالغضروف يحتوي علي العديد من الإنشائات |
Bu, vanaları korur. Elektrik şoku verildi diye oluştu sanırım. | Open Subtitles | هذا يعالج الصمام اعتقد انه حدث بسبب الصدمه الكهربائيه |
Hatırlamanın şoku ile kendini cezalandırabilir. | Open Subtitles | صدمة الاسترجاع يمكن ان تؤدى الى نتيجة اسوأ |
Uzun zaman sonra yemek yemenin şoku sanırım çok uzun zaman sonra enzimlerin çalışmaması... | Open Subtitles | اعتقد ان هذه صدمة الأكل بعد وقت طويل بدون دخول الانزيمات الى جسمي بعد هذه الفترة الطويلة |
Gerçek amnezi çok nadirdir. Büyük bir ihtimalle travma şoku. | Open Subtitles | فقدان الذاكرة الحقيقي نادر جداً، أعتقد أنها صدمة مؤلمة |
Sevgilisiyle kaçan birinin şoku duyması farklı piyangoyu kazanan bir dilenci için farklı olur. | Open Subtitles | صدمة رجل فقد عزيزاً لديه تختلف عن صدمة رجل سمع عن فوز متسول بجائزة يانصيب ضخمة |
Bej, gri bir köşede bir renk şoku olabilir, turuncu bir lamba mesela ya da onun gibi bir şey. | Open Subtitles | رُبَّمَا صدمة اللونِ في مكان ما، مثل مصباحِ برتقاليِ في الزاويةِ أَو شيء ما مثل ذلك، تَعْرفُ؟ |
İşin püf noktasını gerçekten görmen gerekir, şoku atlatmak için vücudun kendini ayarlar. | Open Subtitles | أنظر، الخدعة هي أن تدخل حقاً بسرعة جداً تتجاوز الصدمة وسيتكيف جسدك فقط |
Piyasanın ani çöküşünün getirdiği şoku takip eden artçı sarsıntılarla, her şeyini kaybeden milyonlarca insan açlık sınırına itildi. | TED | فكان هناك الصدمة من انهيار سوق الأسهم فجأة والتي تبعها العديد من الصدمات، بينما أصبح الناس الذين فقدوا كل شيء فقراء. |
Ve düğmeye değdiği anda elektrik şoku kesiliyormuş. | TED | وعندما يضغط الزر بأنفه تتوقف الصدمة الكهربية |
Küçük yaşta olduğundan şoku hala atlatamamıştı, Muhammed yeni vücuduna alışmaya çalışıyordu. | TED | كان لايزال يعاني من الصدمة في تلك السن المبكرة، كان محمد يكافح لكي يتأقلم مع جسمه الجديد. |
"Müşterilerde, yani kültürlü ve nazik kadınlarda oluşturduğun şoku bir düşün." | Open Subtitles | فكر فى الصدمة التى ستسببها للزبائن ولثقافة النساء وسلوكهن |
Programda halüsinojen uyuşturucu maddeler... ve insanları bitkiye çeviren elektrik şoku kullanıldı. | Open Subtitles | .. لقد تضمن البحث الهلوسة .. استخدام الصدمات الكهربائية لاحداث حالة من السكون |
Birden bir kültür şoku yaşadı. Ama her iyi denizci gibi o da uyum sağladı. | Open Subtitles | هناك بضع من الصدمه الثقافية لكن مثل أي بحار جيد, لقد تكيّف |
Savaş şoku kurbanları için hiç kimse ne yapacağını bilmiyordu. | Open Subtitles | لا أحد عرف حقاً ما العمل مع ضحايا صدمات القذائف |
Bir gün iş yerini görmeye gittiğimde babamın orada saygıdeğer biri olduğunu öğrenip yaşadığım şoku bir düşünün. | Open Subtitles | لذا تخيلوا صدمتي عندما زرت والدي في العمل واكتشفت أنه محط إعجاب النساء |
O insanların güvenini hissettiğinde travma ve şoku azalacaktır. | Open Subtitles | بهم يثق الذين الاشخاص مع يكون عندما اقل ورضوضه صدمته ستكون |
Kalp şoku için hazırlanın. Radarı kaldırın. | Open Subtitles | استعد لاحداث صدمه للقلب اوقف الرادار |
Eğer açılma şoku olmazsa paraşütünüz de olmaz -- yeni bir problemler diziniz olur. | TED | وان لم تمر بصدمة فتح المظلة .. لن تفتح المظلة وهنا ستواجهك مشكلة اخرى |
Kendini cezalandırırcasına şoku içine atmış. | Open Subtitles | هو يحتمل عُمقَ الصدمةَ ضمنا كما لو أنّه يعاقب نفسه |
Belki bir şoku daha kaldıramaz. | Open Subtitles | هو قَدْ لا يَستطيعُ تَحَمُّل الصدمةِ الأخرى |
- Tekrar. Ver şoku. - Hazır. | Open Subtitles | مرة أخرى, اصعقه ابتعدوا |
Evden çıkmaya kalkışırsa elektrik şoku yiyor. | Open Subtitles | سيصعق إذا حاول مغادرة الممتلكات |