Diyelim ki, örneğin, astım yüzünden hastaneye gidip gelen çocuklara yardım etmeye çalışalım. | TED | ولنقل، على سبيل المثال، لنحاول أن نساعد الأطفال الذين يرتادون المستشفى بمرض الربو |
- Hayır ama korkunun neden olduğu astım krizi öldürebilir. | Open Subtitles | ولكن يمكن أن تموت من نوبة الربو الناجمة من ذلك |
Yakın zamanda astım şikâyetiyle doktoruma gittim çünkü nefes almakta zorlanıyordum. | Open Subtitles | وقصدتُ الطبيبة مؤخراً بسبب الربو لأنني مررتُ بتجربة ضيق تنفس عصيبة، |
astım hastası olup her gün etrafı hamam böcekleriyle sarılı bir şekilde uyanan kızların anneleri bize geliyordu. | TED | كان لدينا امهات كن يأتين, ابنتي لديها ربو, تستيقظ كل صباح مغطاة بالصراصير, |
Ancak şunu söyleyebilirim ki sizin bekar bir avukat, bir farmason ve astım olduğunuz her hâlinizden anlaşılıyor. | Open Subtitles | ولكنى استطيع ان اجزم, بالمشاهدة انك عازب ومحامى ومن الماسونيين ومصاب بالربو, |
Ama bir sabah, bu yazıyı bu Vincent Van Gogh resminin üstüne astım. | TED | ولكن في صباح يوم ما، علقت نفس العلامة الصغيرة على لوحة للفنان فنسينت فان جوخ |
astım, kötü kokulu nefes, sarı dişler iğrenç bir cilt. | Open Subtitles | مثل مرض الربو رائحة النفس الكريهة وإصفرار الأسنان بشرة مقرفة |
astım hastalığının ekonomik yükü HIV ve tüberküloz hastalıklarının toplamından daha fazla. | TED | و العبء الإقتصادي الناجم عن مرض الربو .تجاوز الأعباء الإقتصادية الناتجة عن فيروس نقص المناعة البشرية والسل مجتمعة |
İlk olarak, bu dört maddeden hangisinin astım hastalarının akciğer sağlığı üzerinde en fazla etkiye sahip olduğunu çözmek istedim. | TED | في البداية, كنت أريد أن أعرف أي من هذه الملوثات الأربع لها الأثر الصحي السلبي الأكبر .على صحة الرئة عند مرضى الربو |
Eğer hedefi iyileştirmenin bir yolunu bulabilirsek, astım hastalarını daha etkili bir şekilde tedavi etmenin de bir yolunu bulmuş olacaktık. | TED | لأنني أدركت ,أننا إذا وجدنا طريقة لاستهداف المعالجة يمكننا أيضاً أن نجد طريقة .لمعالجة مرضى الربو بفعالية أكثر |
Sizden kendinizi Julie'nin yerine veya astım hastası veya bir başka akciğer bozukluğu çeken bir yakınınızın yerine koymanızı istiyorum. | TED | لذلك أريدكم أن تتخيلوا أنكم في مكان جولي أو أي شخص قريب منكم .يعاني من الربو أو من أي اضطراب في الرئة |
Julie astım tedavisi olmak üzere doktorunun muayenehanesine gidiyor. | TED | جولي ذهبت إلى عيادة طبيبها .لتعالج مرض الربو الذي تعاني منه |
Kısaca bahsetmek gerekirse, bu ülkede astım problemimiz var. | TED | نذكر بإيجاز، لدينا وباء الربو في هذا البلد. |
Advil aldım. 15 dakika sonra, bütün gücüyle saldırmış bir astım kriziyle acile doğru gidiyordum. | TED | لقد تعاطيت دواء الأدفيل. و بعد 15 دقيقة، كنت في طريقي نحو غرفة الطوارئ و أصبت بنوبة ربو حادّة. |
Kız kardeşim Toby, 1 yıl boyunca hafif bir astım hastalığı geçirmişti de. | Open Subtitles | تبدو وكأنها تنفس حالة ربو اختى توبى كانت تعانى من حالة معتدلة من الربو منذ عام |
Son kış ziyaretimizden beri astım krizi hiç olmadı ve doktor durumundan gayet memnun. | Open Subtitles | منذ زيارتكم لنا الشتاء الماضي لَمْ تحدث لها نوبة ربو والطبيب مسرور جداً لذلك |
Oğlum astım hastası. O ilaca ihtiyacım var. Ben geceleri çalışıyorum, eczacının işi bu saatlerde bitmiş oluyor. | Open Subtitles | لم يقل لي هذا أبي مصاب بالربو أريد الدواء |
Oraya vardığımda, portresini hediye olarak astım. | Open Subtitles | عندما وصلت إلى هناك، علقت . صورتها كتذكار |
astım veya alerji öyküsü yok ve akciğer filmi de temiz. | Open Subtitles | بدون تاريخ للربو او التحسس و صورة صدره بالأشعة السينية سليمة |
Herkes. Dün gece senden sonra panoya astım. Döneceğini tahmin ettim. | Open Subtitles | الجميع لقد وضعتها هنا البارحه بعد أن غادرت فكرت باحتماليه عودتك |
Reçetesini bile yazdırdım çünkü Tommy'deki astım spreyi bitmek üzere. | Open Subtitles | استمع، لقد قمت للتو بإعادة تعبئة دواءه لأن المستنشق الذي مع تومي شارف على النفاذ |
astım değil, Gastroözofageal reflü. Nissen fundoplikasyonu yapılmalı. | Open Subtitles | إنه ليس ربواً , إنه "جيرد" إنه بحاجة إلى تدريب أفضل |
Havalı çocuklar astım spreyimle ortada sıçan oynuyorlar." | Open Subtitles | الأطفال هنا يلعبون لعبة ابتعد عني باستعمال جهاز الاستنشاق الخاص بي |
Bu isyanda en çok suçu olanları ve liderlerini astım. | Open Subtitles | لقد شنقت قادة التمرد والملامون على تحريض الشغب |
Ve çorap konusuna gelince, rakun pisliğine bastıktan sonra onu oraya astım. | Open Subtitles | اما الجوري , حسنا , لقد علقته بعد ان علقت في فخ راكون |
Ne düşünüyorsunuz? Bu sabah astım. Çok güzel, öyle değil mi? | Open Subtitles | ما رأيك ,لقد علقتها هذا الصباح ,اليست جميلة ؟ |
Şu araba kokularından astım ama hiçbir halta yaramıyorlar. | Open Subtitles | علّقت واحدة من ملطفات الجو، ولكن هذه التراهات لا تعمل بصورة جيدة. |
Birini ortak çalışma alanımıza astım. | Open Subtitles | لصقتها فوق مكتب كل واحد منا |
Onu hiç beklenmedik anların eğer hazırsan nasıl hayatını değiştirebileceğini bana hatırlatsın diye dolabıma astım. | Open Subtitles | علّقتها في خزانتي لتذكّرني بأن اللحظات غير المتوقعة يمكنها أن تغيّر حياتك إذا كنت مستعداً لها |