azıcık şöhret, Geçersiz ve Hükümsüz'e neler yapıyor, görüyor musunuz? | Open Subtitles | أتري ماذا تفعل القليل من الشهرة علي الفارغ الضحل ؟ |
Ve bazen azıcık bir sihir aptalca bir kararı bambaşka bir şeye dönüştürebilir. | Open Subtitles | وأحياناً القليل من السحر يمكنها إتخاذ قرار غبي وتحوّله إلى شيء مختلف تماماً |
Ama kuralları azıcık dahi olsa zorlamış adamları PPD'nin başına geçirmezler değil mi? | Open Subtitles | لكنهم لا يضعون أشخاص يخالفوا القواعد،و لو قليلا. فى مثل هذا المنصب،أليس كذلك؟ |
Sahip olduğun rahatsı edici bir şeyden azıcık bahsetmek istiyorum. | Open Subtitles | انا منزعج قليلا من الطريقة التى تعبر بها عن نفسك |
İnsanlar tabii ki semtindeki dükkanlara gitmeyi sever ama çok iyi bir alışveriş bölgesi olursa azıcık uzağa gitmeye de hazırsınızdır. | TED | بالطبع يفضل الناس الذهاب إلى المتاجر المحلية، لكنهم على استعداد للذهاب إلى مكان أبعد قليلًا إذا كان موقع المتجر جيدًا جدًا، |
azıcık tükürük. Bir parça tırnak. Hatta saç bile olurdu. | Open Subtitles | نقطة لعاب, أو ظفر منهم أو حتى القليل مِن الشعر |
- daha sen gitmeden bitmişti. - azıcık daha zaman olsa | Open Subtitles | ـ قبل دخولك للتحدث معه ـ مع القليل من الوقت الإضافي |
azıcık yetenekleri var diye çatıya çıkıp bunu dünyaya duyuruyorlar. | Open Subtitles | فهم يملكون القليل من المواهب، ويجهرون بها من على الأسطح. |
Onlar hakkında yalnızca azıcık bir şeyler öğrenmedim, bana kendi hikâyelerini anlatma fırsatı buldular, her gün anne olarak karşılaştıkları zorlukları. | TED | ليس فقط أنني تعلمت القليل حولهن ولكن كنّ قادرات على أن يحكين قصصهن الشخصية وما واجهنه كل يوم كأمهات شابات |
Ve azıcık şeker yemek, daha fazlasının yenmesine yol açıyor mu? | TED | وهل تناول القليل من السكر يجعلك تطلب المزيد؟ |
Karbon dioksit, azıcık güneş ışığı, ve elinizde iyi rafine edilmiş bir yağ oluyor. | TED | ثاني اكسيد الكربون مع القليل من اشعة الشمس ويصبح لديك دهناً نقياً |
Bu yarışın azıcık önünde olmak istiyorsunuz, ama çok önünde değil. | TED | تريد أن تكون متقدّما قليلا في منافستك مع الآخرين، لكن ليس متقدّما بعيدا جدّا عنهم. |
Birazdan, bu karakteri çok azıcık iteceğim ve ne olduğunu hep birlikte göreceğiz. | TED | الآن ، ماذا سأفعل الآن ، بعد لحظة ، هو مجرد دفع هذا الطابع قليلا وسنرى ما سيحدث. |
İnanın bana, o sırada zannettim ki onu azıcık hırpalayacaklar. | Open Subtitles | صدقنى عندما اقول اننى ظننت انهم سيضغطون عليه قليلا لم اعتقد انه سيقتل |
- azıcık eğleniyorduk işte, peder. | Open Subtitles | فى الواقع انه فقط قليلا من المرح ، ابت مرح ؟ |
Kapıyı azıcık aralayacağım, oradan dışarı yapacaksın. | Open Subtitles | حسنا، تبدو. نحن ذاهبون لفتح هذا بابجوست قليلا الكراك، حسنا؟ كنت تبول الحق خارج هنا. |
Onun kurabiyesi benimkinden azıcık olsun büyükse, kuşkulanırdım. | TED | فإذا كانت كعكته أكبر قليلًا من كعكتي، كانت لدى بعض التساؤلات. وكما هو واضح، لم أكن أتضور جوعًا. |
Ve bu da, esasında Richard'ın söylediği derin şey: Bir şeyi anlamak için, küçük parçalarını anlamak lazım. Etrafındaki her şeyden azıcık anlamak lazım. | TED | ولذا، فأنه شئ عميق أن تحدث ريتشارد حول: لفهم أي شئ، يتوجب عليك فهم قليل من القطع. شئ قليل عن كل شئ يحيط به. |
Pek tabii ki gizli kimliğiniz silah tüccarlığı olunca yani katillerle çalışacak kadar kafadan kontak olunca azıcık delilik yapmanızın zararı olmaz. | Open Subtitles | وطبعاً عندما تكون تغطيتك أنك مورد للأسلحة مجنون بما يكفي للتعامل مع عصابات القتلة لن يضر أن يتصرف بقليل من الجنون أيضاً |
Eee, dün gece ödünç aldım ve azıcık kirlendi. | Open Subtitles | لقد استعرتها البارحه و لقد اتسخت بعض الشيء |
espresso, Scotts, Turf Builder ve az, azıcık miktarda kokainden oluşuyor. | Open Subtitles | الإسبريسو .. الخمر باني العشب ومقدار ضئيل ضئيل جداً من الكوكايين |
Her neyse, bu yüzden gidip onu azıcık bile olsa tanıyan insanlarla konuşuyorum. | Open Subtitles | على كل حال، لهذا السبب أنا أبحث بالجوار أحاول التفكير في شخص يعرفه و لو حتى بشكل طفيف |
ADAM: azıcık daha. azıcık daha bakmalıyız. | Open Subtitles | لفترة أطول قليلاً فحسب عليها أن تبدو فترة أطول قليلاً فحسب |
Zor bela toparladığımız azıcık et ve hindistan cevizi getirdim. | Open Subtitles | لقد وفرنا معاً بصعوبة قليلاً من اللحم وجوز الهند |
Gitmeden önce, azıcık yoga yapmak ve esnemek için 30 dakikamız var. | Open Subtitles | ليس بعد حسنًا ، لدينا 30 دقيقة للقيام بالقليل من اليوغا و حركات التمدد |
Fazla benzin var. azıcık oksijen ver. | Open Subtitles | المزيج مازال غنياً أضغط على الصمام الخانق قليلاً فقط |
Madem yapmayacağız hiç değilse azıcık ucundan göster. | Open Subtitles | إذا لم نسـتطع فعل هذا على الأقـل أسمح ليّ بالقـاء نظرة ، فقط قليلاً |
Hele de gece boyunca okul müsameresi için kostüm diktiğin için uyuduğun o azıcık uykuya direnip çocuğunu okula yetiştirmeye çalıştırmak ve sabah da işe gitmek zorunda olduğunda. | Open Subtitles | عندما تحاولين ان توصلي إبنك الى المدرسة و انت تنجين على مقدار قليل من النوم لأنك سهرت الليل بأكمله و انت تحيكين ملابس من أجل مسرحية المدرسة |
Balo kralı ve kraliçesi olduğumuzda, tıpkı azıcık ucundan gibi hissettirecek. | Open Subtitles | عندما نكون ملك و ملكة حفلة التخرّج سنشعر بنفس جودة شعور الشيء الخفيف |