Dahası, bu durumdaki her hayvanın yaşamda ikinci bir şansı hakettiğine inanıyorum. | TED | كما أؤمن أن كل حيوان غارق في النفط يستحق فرصة ثانية للحياة |
Avukatının savunmasından etkilenmiş ve senin bir şansı daha hak ettiğine inanıyor. | Open Subtitles | لقد أبهره جدال محاميك و هو يظن أنك تستحق أكثر من فرصة |
En küçük bir şansı bile yok ve hastalığı hepimize bulaştıracak. | Open Subtitles | لم يعد لديه خيال فرصة ، قال انه سوف يلوثنا جميعا |
Benim gibi bir adamın, nasıl, ikinci bir şansı olabileceğine inanmaya başladım. | Open Subtitles | بدأت فى الإعتقاد أن شخصاً مثلى قد يمكنه الحصول على فرصة ثانية |
Programımı aşağılamak, formumu öne sürerek hazırladığın dokümanlarla beni aşağılamak için en ufak bir şansı kaçırmıyorsun. | Open Subtitles | أنت لا تفوت فرصةً واحدة لتصغير برنامجي وجذب كتاب من الرف لمساعدتي للحاق بما فاتني |
Pekâlâ, bana göre herkes ikinci bir şansı hak eder. | Open Subtitles | نعم ، حسناً ، في رأيي الكُل يَستحق فرصة ثانية. |
Burda çocukların bir şansı var. Şimdi, herkes için aynı. | Open Subtitles | الفتى تسنح له فرصة واحدة هنا والآن، الأمر سيان للجميع |
Yani hiç bir şansı yoktu. Biri onun ölmesini istiyordu | Open Subtitles | إذاَ لم تكن له أي فرصة شخص ما أراده ميتاَ |
Eğer bir adamın yeteneği varsa, âdil bir şansı hak eder, hepsi bu. | Open Subtitles | الرجل الشجاع يستحق الحصول على فرصة اخرى . هذا كل ما فب الامر |
Çaldığını duyduğumda seni gördüğümde bir şansı daha hak ettiğini düşündüm. | Open Subtitles | عندما سمعتك تعزفين الليلة, عندما نظرت هناك ورأيتك, أنت تستحقين فرصة. |
Hemen kendine gelmez ama kan basıncını düşüreceğinden bir şansı olur. | Open Subtitles | لن تستيقظ في حينه، لكنّه أقلّها سيخفّض ضغط دمها وسيعطيها فرصة. |
Takımda bir yeri haketmediğim bir şansı da haketmediğim anlamına gelmezdi. | Open Subtitles | لأنني لم أستحق مكاناً فحسب لم يَعنِ بأنني لم أستحق فرصة |
Eskiden olduğu şeye dönmesi için bir şansı olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | لقد ظننت بأنّ تلك فرصة لعودة المكان لما كان عليه |
Çünkü halkın sizden daha iyi bir şansı olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | لأنني أعلم أن الشعب لايملك أي فرصة أفضل بالنجاة سواكِ. |
Peki bu sorunun 5 yılda değişebilmesi için gerçekçi bir şansı var mı? | TED | هل هناك فرصة حقيقة لأي شيء فعلي يمكنه تغيير الوضع في السنوات الخمس التالية؟ |
Aslında, bu şansın, hiç bir şansı hak etmeyeceğini düşünebileceğimiz bir adama, ikinci bir şans vermek için O'na yapılan bir çağrı olduğuna inanmaya başlayacaktı. | TED | قد يؤمن، في الحقيقة، أن هذه الفرصة جاءته لتمنح فرصة أخرى لشخص ربما نعتقد إنه لا يستحق أي فرصة على الإطلاق. |
Basitçe söylemek gerekirse eğer yoksulluğu azalttığımızda çocuğun beyin gelişiminin nasıl geliştiğini gösterebilirsek ve bu politikayı değiştirebilirsek bugün yoksulluk içinde doğmuş olan çocuğun daha parlak bir gelecekte daha iyi bir şansı olur. | TED | يمكن القول ببساطة، لو أظهرنا أن تقليل الفقر يغير من النمو العقلي للأطفال وأدى ذلك إلى تغيرات سياسية ذات معنى إذاً يمكن لطفل مولود اليوم في حالة فقر أن يحصل على فرصة لمستقبل أفضل. |
Affını dilemeye geldim umarım hayatımızın birlikte bir şansı daha vardır. | Open Subtitles | جئت أطلب سماحك وأتمنى أن نمنح حياتنا معاً فرصة أخرى حياتنا معا ؟ |
Çok da güzel değil. Benim gibi birinin nasıl bir şansı... | Open Subtitles | ليست جميلة جداً أى فرصة سينالها رجل مثلى |
- Ne demek istiyorsun? Çocukları vuran Iraklı bir işkenceci o. İkinci bir şansı kesinlikle hak ediyor. | Open Subtitles | خبيرُ التعذيبِ العراقيّ ذاك الذي يُطلق النار على الأطفال، يستحقّ بالتأكيد فرصةً ثانيةً للحياة |
Artık duruşmayı yönetmekten başka bir şansı kalmadı. | Open Subtitles | ليس لديها خيار ألان الا الذهاب قدما في المحاكمة الآن |
Danny'nin büyük ödül için bir şansı var, onu alacak. | Open Subtitles | حسنا ، داني لديه الفرصة ليمسك بالحلقة النحاسية سوف يأخذها |
Benim gibi bir adamın, nasıl, ikinci bir şansı olabileceğine inanmaya başladım. | Open Subtitles | لقد كنت أعتقد أن شخصاً مثلي يمكنه أن يحظى بفرصة ثانية |
Eagles'ın bugün bir şansı olacaksa... hemen şimdi, hemen burada bunu göstermeleri gerek. | Open Subtitles | اذا النسور حصلوا على اى طلقة اليوم سيحتاجون لإعطاء تصريح هنا والآن |
Her kadının bu piyangoda bir şansı varmış gibi hissetmesini sağlayalım. | Open Subtitles | لندع كل امرأة تحظى بفرصة لتكون ام |
Artık sahne almak isteyen her çocuğun bir şansı vardı. | Open Subtitles | وكل طفل كان يرغب في ذلك حظى بفرصة لتقديم عرض |