Peki, eğer Bu genç adam sıkılırsa, burada bir çok gönüllüye ihtiyacımız olacak. | Open Subtitles | ان ضعر هذا الفتى بالضجر, نحن بحاجه للعديد من المتطوعين في المشفى هنا |
Bu genç adam hayatı pahasına bile olsa bir paradoks yaratmaya kararlı. | Open Subtitles | .. هذا الفتى مصمم على صنع مفارقة حتى ولو كلفه ذلك حياته |
Bu genç adam kesinlikle bu ülkenin düşmanlarında biri değil . | Open Subtitles | ذلك الشاب بالتأكيد ليس أحد بلاده الأعداء. |
Bu genç adamlar da çok farklı hedeflerin taşeronu olmuştu. | Open Subtitles | و هؤلاء الشباب كانو الأداة المستخدمة لتمرير أجندات أخرى مختلفة |
Başta, az bir değişiklik vardı fakat Bu genç adama fazlasını borçluydum. | Open Subtitles | كان هُناك تغييراً طفيفاً في البداية لكني كُنت مدين بالمساعدة لهذا الشاب |
Ancak Bu genç, fırsatı fark eden tek sakallı akbaba değil. | Open Subtitles | لكن لم يكن هذا الصغير بالنسر الملتحي الوحيد الذي رصد الفرصة. |
Gerçek şu ki, Bu genç adam... sigortacılık denen bu çılgın işteki... en iyi risk değerlendirme uzmanıdır. | Open Subtitles | الحقيقة هي ان هذا الشابّ هنا هو أفضل خبير تقدير للخطر في كل ميتشيجون نحن ندعوه عمل تأمين |
Evet, sevgili konuklar, Bu genç adam şimdi size derinliği 2 metreyi aşan bu havuzda herkesin cesaret edemeyeceği nefesleri kesecek bir gösteri sunacak. | Open Subtitles | أيها الناس، هذا الشابِّ الرائعِ سَيُؤدّي لَكم بَعْض المشاهد المدهشة و عمل بطولي مدهش جريئ في الماء على عمق 6 أقدام |
Bu genç hanımlara yaptığın hiç hoş değil. | Open Subtitles | ما تفعله مع هؤلاء الشابات انه ببساطة ليس لائقاً |
Sayın Yargıç, eğer Bu genç tahmin ettiğimi söylerse jüriye dikkate almayın diyemezsiniz. | Open Subtitles | سيدي الرئيس لو أن هذا الفتى قال ما أعتقدة لن يمكنك الطلب من المحلفين تجاهلة |
Beni asıl şok eden şey, Bu genç adamın akordeon çalması ve toplanan halkın alkışlarla müziğe eşlik etmesiydi. | Open Subtitles | ماوجدّته كان صدمة حقاً كان هذا الفتى هو من يعزف على الأوكرديون وهؤلاء الناس كانوا يصفقون |
Mesela, Bu genç adam iyi bir yüzme hocasıdır, ama ehliyeti yokmuş gibi araba kullanıyor... | Open Subtitles | هذا الفتى يمكن أن يكون فتىانقاذطيب. ولكنه الأن يقود عملية مطاردةبدونرخصة. |
Bu genç adam, insanlara nasıl davranması gerektiğini öğrenmeli. | Open Subtitles | هذا الفتى الصغير بحاجة لتعلم أن هذه ليست طريقة لمعاملة الناس |
Bu genç adam, bir baba olarak sorumluluğunu kabul edip, okula döndü. | Open Subtitles | لقد تقبل ذلك الشاب مسؤوليته كأب و عاد للمدرسة |
Çocuklar konusunda bize Bu genç adam yardımcı oldu. | Open Subtitles | كان لطيفاً من قِبل ذلك الشاب أن يساعدنا مع الأطفال |
Bu genç insanları, kontrolden çıkan bir iklim sistemiyle bırakmak ahlaksızca olurdu. | TED | سيكون من غير الأخلاقي ترك هؤلاء الشباب بنظام مناخي خارج عن نطاق السيطرة. |
Bu genç adamlara küçük çiftliklerinden yeterli parayı kazanmayı sağlamalıyız kendilerine bir hayat kurmaları, gelecek sahibi olmaları için. | TED | لابد من أن نتأكد بأن هؤلاء الشباب في مزارعهم الصغيرة يستطيعون جني المال الكافي لبناء حياتهم لصنع مستقبلهم. |
Bu genç için zor bir gün olacak. | Open Subtitles | والآن اصبح اليوم يوماً مختلفاً لهذا الشاب |
Bu genç, aşağıdaki dağın yamaçlarından yükselen hava akımıyla süzülüyor. | Open Subtitles | ينزلق هذا الصغير على تيّارات الهواء المرتفعة من المنحدرات الجبلية بالأسفل. |
Gerçek şu ki, Bu genç adam... sigortacılık denen bu çılgın işteki... en iyi risk değerlendirme uzmanıdır. | Open Subtitles | الحقيقة هي ان هذا الشابّ هنا هو أفضل خبير تقدير للخطر في كل ميتشيجون نحن ندعوه عمل تأمين |
Bu genç adam seninle orta saha savunmasının inceliklerini tartışmak istiyormuş, Rod. | Open Subtitles | هذا الشابِّ يوَدُّ أَنْ يُناقشَ نقاط الضعف في دفاعِ وسط الملعب مَعك، رود |
Bu genç kadınların nasıl götürüleceğini çözmemiz gerek. | Open Subtitles | نحن بحاجة إلى فهم الجوانب المعقدة كيف يجري نقل هؤلاء الشابات |
Çok büyüleyicisin. Bu genç delikanlı da sizin oğlunuz olmadığı belli, sevgili doktor. | Open Subtitles | كم أنت رائعة، وهذا الشاب الوسيم لا بد أنه ليس إبنك عزيزي الدكتور |
Katrina Kasırgası yüzünden ailesinin çektiği onca sıkıntının ardından Bu genç adam Dillon'a iner inmez, cennetin kapılarının açıldığının farkına varmıştım. | Open Subtitles | علمت أن الجنات قد فتحت عندما هذا الشاب اليافع حط الرحال بديلون بعد أن مرت عائلته بدمار مع إعصار كاترينا |
Bu genç adama Irak'ta komuta etme şerefine eriştim. | Open Subtitles | كان لي شرف قيادة هذا الشاب في العراق |
Mary Pat, Bu genç bayan bizimle olmak için buraya gelmiş. | Open Subtitles | مارى بات. هذه الشابة قد سلكت طريق طويل جدا لتكون معنا |
Bu genç hanım gibi yeşil dereceli işçiler kırmızı dereceli bölgelere giremezler. | Open Subtitles | الموظفين من الطبقة الخضراء مثل هذه الشابّة هُنا غير مسموح لهم بالتواجد فى المنطقة الحمراء |
Fakat insanlar Bu genç adamı bilmeli. | Open Subtitles | و لكن يجب أن يعرف الناس عن هذا الشاب المعجزة |
Sizden tek istediğimiz, Bu genç kızı yanınıza alıp kardeşiniz ya da karınız olduğunu söylemeniz," dediler. | TED | كل ما يتوجب عليكم فعله هو اصطحاب هذه الفتاة معكم قولوا أنها شقيقتكم أو زوجتكم. |