Yani bu baştan sona, tüm filmin genel düşüncesi. | TED | وهذه هي كل الفكرة كل الفيلم من البداية إلى النهاية |
Odaklanmış ultrasonu beyindeki lezyonların tedavisinde kullanma düşüncesi aslında hiç de yeni değil. | TED | هذه الفكرة المتمثّلة في تسخير الموجات فوق الصوتية المركّزة لعلاج الآفات في الدماغ ليس جديدة على الإطلاق. |
400yılönce... bir başka ünlü bir İngiliz, yalnız olmakla ilgili bir düşüncesi vardı. | Open Subtitles | قبل 400 عام كان هناك أيضاً شخص بريطاني معروف لديه رأي حول الوحدة |
Durum şu ki yazılım aracısı düşüncesi yeni bile değil. | TED | والمثير للاهتمام هو أنّ فكرة الوكيل البرمجيّ ليست جديدة أيضاً، |
Ama ağzıma bir tane daha penis sokmak düşüncesi bile içimi karatıyor. | Open Subtitles | لكن مجرّد أن التفكير في وضع قضيب آخر في فمي.. يشعرني بالكآبة.. |
Çocuklarım benim için en değerli şey ve onları yüzüstü bırakıyor olmam düşüncesi kabul edilemez. | TED | أطفالي هم أغلى ما عندي، وفكرة أني ربما أهملهم بأي شكل من الأشكال هي فكرة لا تطاق. |
Aşırı tüketmekten başka bir düşüncesi olmayan iğrenç akılsız piçin tekiler. | Open Subtitles | أوغاد لا يملكون عقل أو تفكير سوى الإلتهام من أجل الزيادة. |
Bizi ne zaman büyük annemlere bıraksalar onları bir daha göremeyeceğim düşüncesi beynime saplanıp kalıyordu. | TED | في كل مرة يتم تركنا في منزل جدنا، أكون عالقةً في الفكرة أنني لن أراهم مرة أخرى أبدًا. |
Bu kendine özgü düşüncesi ile cihad kavramı Hıristiyanların fazilet kavramı kadar önemli bir yere sahiptir. | TED | في هذه الفكرة الأساسية، مفهوم الجهاد هو مهم للمسلمين كأهمية فكرة العفو في المسيحية. |
Yani, bu büyü yapma düşüncesi bizi kuvvetle çekiyor. | TED | ولذا، لهذه الفكرة الكثير من الجذب معنا. |
Bir sorun gördüğünüzde ondan şikayet etmeye değil onu düzeltmeye çalışma düşüncesi. | TED | للقيام بأمر ما. الفكرة هي أنه عندما ترى مشكلة ما، اسعَ لحلها ولا تكتفِ فقط بالشكوى. |
Daima eşcinsel olduğumu söylemenin bir nedeni olmadığını söyledim kendi kendime. ama kendi memleketim olan Kansas'ta bu ayrımcılığı değiştirebilme şansımı çöpe attığımda bu sessizliğimin toplumsal sonuçları olduğu düşüncesi tamamiyle aklımı başıma getirdi. | TED | دومًا أخبرت نفسي بأن ليس هناك داع لمشاركة أنني مثلية، ولكن الفكرة بأن صمتى له عواقب اجتماعية عادت فعلًا هذه السنة عندما فقدت فرصة لإحداث تغيير في جو التمييز في مسقط رأسي ولاية كانساس. |
En iyi dostunun düşüncesi; kim siker takım kaptanın kim olduğunu? | Open Subtitles | رأي أفضل أصدقائك هو من الذي يهتم من هو قائد الفريق |
Hayır, bekle, Darfur'u unut çünkü bu konuda bir düşüncesi olabilir. | Open Subtitles | كلا, أنتظر, آنسى أمر دارفور. لأنها قد تملك رأي حول هذا. |
"Size karşı tamamen dürüst olacağım ve bu yalnızca benim fikrim değil her devrimcinin düşüncesi bu yönde, en azından fikirlerini beyan etme cesaretini gösterenlerin öyle. | Open Subtitles | إيرجيبت هروزوفا مقاتلة هنغارية سأخبرك بصدق تام وذلك ليس رأيي فحسب إنه رأي كل الثوار |
İnsanlar dünyanın düz olduğuna inanırken... yuvarlak bir dünya düşüncesi onları çok korkutuyordu. | Open Subtitles | عندما إعتقد الناس ان الأرض كانت مسطحة فكرة ان العالم مستدير أخافتهم بسخافة |
Senin başka bir kadına dokunman fikri Tanrım, sadece düşüncesi bile çok hoş. | Open Subtitles | مجرد فكرة رؤيتك تلمسين امرأة آخرى.. يا إلهي, مجرد التفكير فى ذلك يُثيرني |
Mezarlık yüzünden hiç ziyaretine gidemedik. düşüncesi bile içime fenalık veriyor. | Open Subtitles | لم نزره أبداً بسبب المقبرة التفكير في الأمر يسبب لي الخوف |
Kafam ve kalbim birbiriyle çelişiyordu ve idam cezası düşüncesi beni hasta ediyordu. | TED | وكان عقلي وقلبي في صراع، وفكرة تمرير عقوبة الاعدام أشعرتني بالغثيان |
Ve hayat döngüsü düşüncesi denen süreç, işte burada ortaya çıkıyor. | TED | و هنا تاتي العمية التي تسمى تفكير دورة الحياة |
Bütün düşüncesi cinayetti! Bütün içgüdüsü cinayetti. | Open Subtitles | فكرته الوحيده كانت القتل غريزته الوحيده كانت القتل |
Yeni tanıştık, ve sen yaralısın, ve düşüncesi aklımdan bile geçmedi. | Open Subtitles | لقد تقابلنا للتو , وكنتى مجروحه و الفكره لم تخطر ببالى |
Dubai'ye Arap düşüncesi Vakfı Konferansı'na gittim ve doğru bir gazeteci ile kahve içmeyi bekliyorum. | TED | وقد ذهبت الى دبي .. الى مؤتمر لمؤسسة الفكر العربي وكنت هنالك انتظر بالقرب من القهوة لأجد الصحفي المناسب |
Sadece düşüncesi bile gözlerimi yaşartıyor. | Open Subtitles | لدرجـة أن عيوني بدأت تتخيل في التفكير بذلك |
Bana iğrenç görünüyorsun. Penisinin düşüncesi bile iğrenç. | Open Subtitles | انا اشمئز منك والتفكير في قضيبك يجعلني اكثر اشمئزازا |
Lawrence'i al aşağı etme düşüncesi Austin'i sertleştiriyor. | Open Subtitles | وفكره الايقاع بلورنس بعد كل هذه السنين تزيد اوستين صرامه حقيقيه |
* Toprağın tekrar temizlendiği düşüncesi üzerinde düşünürüm uzun uzadıya * | Open Subtitles | "أتامل في جمال الأرض التي"" "عادت طاهرة مرة أخرى"" |