Tablet, dakikalar içerisinde midenizin asitli sıvısı içerisinde ayrışmaya başlar. | TED | يبدأ القرص بالذوبان في السوائل الحمضية خلال دقائق داخل المعدة. |
Bir makine, dakikalar içerisinde milyonlarca makale okuyabilir veya milyonlarca göze bakabilir. | TED | الآلة يمكنها قراءة ملايين المقالات أو تشخّص ملايين العيون في غضون دقائق |
Bilmiyorum, efendim, ben bir volkanbilimcisi değilim. Günler de olabilir, dakikalar da. | Open Subtitles | لا اعرف سيدي، لست عالمة براكين يمكن ان تكون ايام او دقائق |
dakikalar içinde acı çığlıklar tüm ormanda duyuluyor. | TED | وخلال لحظات تندلع نداءات الاستغاثة في جميع أرجاء الغابة. |
100 metre kelebek yarışına dakikalar kaldı. | Open Subtitles | أيها المشاهدين ، نحن على مقربة لحظات من بدء سباق سباحة الفراشة بطول 100 متر |
Kabul töreni iki gün içinde ve son konuştuğumuzda dakikalar sayıyordu. | Open Subtitles | القبول سيكون خلال يومين واخر مرة تحدثنا بها كانت تعد الدقائق |
O havuza atlamadan dakikalar öncesinde ne yapardın? | Open Subtitles | ماذا تفعلين قبل ان تقفزي في البركة بدقائق ؟ |
Sonraki aşamaya geçmen ne kadar vakit alır? dakikalar mı saatler mi? | Open Subtitles | كم من الوقت ستستغرقى للدخول الى مستوى اعلى ، دقائق ام ساعات |
Oğlun sana karşı büyük jüriye ifade vermekten dakikalar uzağındaydı. | Open Subtitles | كان ابنك دقائق من تشهد ضدك في هيئة المحلفين الكبرى. |
dakikalar önce ilk kızakların geçtiği yerler artık geçilemez durumda. | Open Subtitles | حيث عبرت الزلاجات أولاً قبل بضعة دقائق يتعذر عبوره الآن |
Rodney Garrett'ın infazının uygulanmasından dakikalar sonra kendi dairesinde öldürülmüş. | Open Subtitles | التي قتلت في شقتها بعد دقائق من اعدام رودني جاريت |
Benim büyük lazer silahım dünyanızı dakikalar içinde yok edecek. | Open Subtitles | محول الليزر الخاص بى سيقضى على عالم فى غضون دقائق. |
Ama çölün kavurucu derece sıcak zemininde kertenkele dakikalar içerisinde çalışma ısısına ulaşıyor. | Open Subtitles | و لكن فوق رمال الصحراء الملتهبة يصل الضب للحرارة اللازمة خلال بضع دقائق |
Yangın kolonlara vardığında burası dakikalar içinde yerle bir olabilir. | Open Subtitles | حالما تستمر تلك النيران، المكان بأسره سيكون الأمر مجرد دقائق. |
dakikalar içinde sis çöküyor ve kendilerini buzların içinde kör gibi ilerlerken buluyorlar. | Open Subtitles | خلال دقائق غشّى الأرضَ ضبابٌ ووجدوا أنفسهم يتنقّلون على جليدٍ وعر دون هداية |
Ufak bir radyo yayını ve panik dakikalar içinde yayılır. | Open Subtitles | قلّة يستمعون إلى البثّ الإذاعي، لكن الذعر ينتشر خلال دقائق. |
dakikalar içinde, nefretimi tüm dünyaya kusmak için internete girdiğimden emin olabilirsin. | Open Subtitles | أطمئنك بأني بعد لحظات دخلت على الإنترنت، لأعبّر عن اشمئزازي على مستوى العالم. |
Hiç daha önce sana benim ve mürebbatımın bir süper volkan tarafından kavrulmasından dakikalar önce bir Kadim Hipersürücü sistemini devreye soktuğumu söylemiş miydim? | Open Subtitles | لحظات من إحتراقي أنا و طاقمي ببركان عظيم؟ أجل. |
All Star, Ruh Şampiyonası'nın ikinci gününde final yarışlarına dakikalar kaldı. | Open Subtitles | ونحن فقط على بعد لحظات من الجولة النهائية في اليوم الثاني لبطولة الروح لفرق كل النجوم |
Eğer ulaşılırlığın kesin süresini hesaplarsanız, günde dakikalar şeklindedir, yani bu nasıl olduğunu göstermiyor. | TED | إذا حسبت عدد مرات الوصول الحقيقية، ستحسب عدد الدقائق لليوم، لكن ليس كذلك يحدث. |
Ev arkadaşı ölmeden dakikalar önce 911 çağrısı yapmış. | Open Subtitles | اتصال بالنجدة أجراه زميله بالسكن قبل موته بدقائق |
dakikalar sanki sonsuz uzunlukta gibi hissettim. | Open Subtitles | شعرت و كأنها الأبدية, حتى تمضي الدقيقة تلو الأخرى |
dakikalar geçmeden yanıma geldiğinde, seninle gelmem için yalvardığında. | Open Subtitles | لمّا جئتني بعدئذٍ بلحظات تتوسّلني أن أغادر معك |