SS: Tabi, daha cok diyalog oldu, ki bu harika. | TED | ش س : هناك بالتأكيد حوار مستمر، وهذا أمر رائع. |
Ve insanların gelip, konuştuğu bir dürüstlük ve uzlaşma süreci yoluyla en karmaşık sorunların bazılarını çözerek derin bir diyalog devreye soktu. | TED | وانخرط في حوار عميق عن طريق حل بعض اكثر القضايا صعوبة من خلال عملية الحقيقة و المصالحة حيث اتى الناس وتحدثوا |
O sizinle bu diyalog yoluyla bir işbirliği kurmaya çalışırdı. | TED | و سيكون بناء تحالف عمل معكم عن طريق ذلك الحوار |
Ve ikimiz için de bu diyalog, Kadın Yürüyüşü konusunda hemfikir olmasak da birbirimizin bakış açısını anlamamızı sağladı. | TED | وفي رأينا، سمح لنا هذا الحوار أن نفهم وجهة نظر بعضنا البعض بخصوص مسيرة المرأة على الرغم من اختلافنا. |
Dikkat aralığı yok. Biliyorsun sıradan bir diyalog bile kuramı... | Open Subtitles | لا مدى للأنتباه, تعلمين لا يمكنهم الاسترسال في محادثة عادية |
Bir sefer de çükünü içermeyen bir diyalog kuralım. | Open Subtitles | هل يمكننا أن نحظى بمحادثة بدون أن تذكر فيه موضوع قضيبك ؟ |
Tasarımı kurban ve suçlunun diyalog kurduğu dairesel yapılar içeren yeşil bir kampüs alanı. | TED | هذه المرج الخضراء مليئة بالهياكل الدائرية للحوار بين الضحايا والجُناة. |
Bunun yerine, kendi kültürü, ulusu ve mirası üzerine çok önemli bir diyalog kurmaya çalışıyor. | TED | بدلا من ذلك، أنها تحاول الدخول في حوار مهم جدا حول ثقافة أمتها و تراثها. |
İçinde fikirlerimizin sizinkilerle, sizinkilerin de bizimkilerle paylaşıldığı açık bir diyalog ortamı kurma yoluyla kendimize ait kimliği, kendimize ait üretimi inşa etmek istiyoruz. | TED | نحن نريد أن نبني هويتنا الخاصة، والنسيج الخاص بنا، خلق حوار مفتوح بحيث نتقاسم أفكارنا ويتقاسم الغرب معنا. |
diyalog olmadan da, aynı hataları tekrarlayıp dururuz, çünü yeni olan hiç bir şey öğrenmeyeceğiz. | TED | وبدون حوار سنظل نرتكب نفس الأخطاء لأننا لن نتعلم أي جديد |
SS: Kesinlikle. PM: Kitabinda buna odaklandin -- ve senin de dedigin gibi bunu yazma sebebin bununla ilgili diyalog yaratmak. | TED | ش س : بالتأكيد. ب م : و لقد ركزت في الكتاب و السبب كما قلت في كتابته ، هو خلق حوار حول هذا الموضوع. |
Çevreciler iktisatçılar ile konuştuklarında, ortaya şizofreniğe benzeyen, bütünüyle uyumsuz bir diyalog çıkıyor. | TED | عندما يتحدث أنصار البيئة مع الاقتصاديين، فإن الأمر يبدو مثل حوار مطبوع بالفصام، وغير متماسك تماماً. |
Her şeyin başı bir diyalog kurabilmek ve ortak değerleri besleyebilmek. | Open Subtitles | ومن كل شيء عن الحوار عملية وملء حوض السباحة المعنى المشتركة. |
Kendimi bir diyalog ortamında bulduğumda hızlı yazıp hemen konuşmaya dalmam gerek. | TED | فعندما اكون في محادثة ما فعلي ان اكتب بسرعة كبيرة لكي اندمج في الحوار |
Bütün yanları tamam olsa da bu diyalog ruh bakımından ve bizi biz yapan farklılıklarımız bakımından eksik kalıyor. | TED | وبالرغم من تحقيق كافة المعايير، مازال يفتقد الحوار للروح وتلك المراوغات التي تجعل كل منا ما نحن عليه. |
Gerçekleştiğini hayal ettiğim diyalog gerçekleşmiyordu. | TED | لم يوجد ذلك الحوار الذي تخيلت أنه يحدث. |
Fransızca'dan başarısız olduğumu kabul ettiğimiz göz önüne alındığında, ...davalının bilmediği bir dilde bir diyalog yürütmek de adil olmaz gibi görünüyor. | Open Subtitles | بما أني قد بينت لكم أني رسبت في مادة اللغة الفرنسية، فمن الظلم أن تجروا أية محادثة في لغة لا يتحدثها المتهم |
Ben de giderek mantıklı bir diyalog kurmanın zorlaştığını hissediyorum. | Open Subtitles | انا اشعر ان هذا يجعل الامر صعباً بتناول محادثة عاقلة |
Görünmez dostlarımızla birazcık diyalog kurmaya çabalıyorum. | Open Subtitles | أريد فقط أن أحظى بمحادثة مع أصدقائنا المخفيين! |
Çünkü o eğitimsel tasarımın insanlar için güvenli ve açık bir diyalog olmasını istedim. | TED | لأنني أردت من البيئة التعليمية أن تكون مكانًا آمنا للحوار المفتوح بين الناس. |
Bu farklı düşünen insanların diyalog kurması demek; farklı politik görüş, farklı dünya görüşü ve farklı değerlere sahip insanların. | TED | وبهذا يكون لدينا حوارات بين الناس على اختلاف نظرتهم للسياسة والعالم والقيم. |
Sadece diyalog olmamış. | Open Subtitles | لا، لا، لا، النصّ رائع، سيدى هو فقط الحوار |