Kendisini oldukça ilginç bir duruma düşürmüş, değil mi Roz? | Open Subtitles | انها حقا في موقف مثير للاهتمام الا تظنين هذا ياروز؟ |
"Senden faydalandım, her doktorun kabusu olabilecek bir duruma soktum." | Open Subtitles | لقد قمت باستغلالك ووضعتك في موقف يمثّل كابوساً لأي طبيب |
Bacaklarımı da takmış olsaydın böyle gülünç bir duruma düşmezdik. | Open Subtitles | لو أنك ركبت ساقى لما كنت فى هذا الموقف السخيف |
Belki biraz daha açık sözlü olsaydın bu duruma düşmezdin. | Open Subtitles | ربما اذا كنت أكثر صراحةً لما وجدت نفسك بهذا الموقف |
Doktorlar duruma el koydu... ve bir tedavi yöntemi bulmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | الأطباء يسيطرون جيداً على الوضع ويعملون على إيجاد علاج ليلاً نهاراً |
Her şeyi bildiğimizi sanıyorduk ama birkez daha, çok karmaşık bir duruma bakıyorduk. | Open Subtitles | إعتقدنا بأنّنا عرفناه كلهّ لكن ثانية ، كنّا ننظر في حالة معقّدة جدا |
Bu duruma presbiyopi diyoruz ve dünya çapında iki milyar insanı etkiliyor. | TED | ندعو هذه الحالة مدّ النظر الشيخوخي، وتؤثر على ملياري شخص حول العالم. |
Bay Gondo zor duruma düştü... ama herkes onu çok takdir ediyor. | Open Subtitles | .. السيد كوندو في وضع مالي صعب و لكن الجميع معجب به |
Kendini tekrar bu çeşit bir duruma sokmaya hazır olduğuna emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أنك مستعد لتضع نفسك في موقف كهذا مرة أخرى؟ |
Kayınpederim hastalandığı için kafa karıştırıcı bir duruma mahsur kalacaksın. | Open Subtitles | ، حيث أن حماي إنهار فستكونين في موقف محير وصعب |
2004'e girerken yeni ekibini daha da dezavantajlı duruma soktu. | Open Subtitles | واضعا فريقه الجديد في موقف حرج آخر حتى عام 2004 |
Bu bilimi hep sevdim ve onu böyle bir duruma getirmiş olmamızın bir mazereti yok. | TED | أنا أحب هذا العلم، وأعتقد أن هذا الموقف الذي وضعناه فيه غير مبرر. |
Kopya çekmediler, ama yaptıklarını söyleyen bu formu imzalamayı bırak duruma bir ebeveyni dahil etmeye çalışmadılar bile. | TED | وهم لم يغشوا، ولكنهم وقعوا هذا الاعتراف بالغش بأي حال، ونادرًا ما حاولوا إشراك الآباء في الموقف. |
Bilge insan, kağıttaki notaları kullansa da aynen tekrarlamayıp kendi yorumunu yapan caz müzisyeni gibi karşısındaki duruma ve insana uygun şekiller icat eder. | TED | والشخص الحكيم مثل عازف الجاز.. يقرأ من النوتة لكنه يحوم حولها، مبتكرًا مزيجًا من الألحان تتماشى مع الموقف والحضور. |
Peki tamam. Ama onu soktuğu şu duruma baksana bir. | Open Subtitles | حسنا ، لكن انظرى الى الوضع الذى تضع روس فيه |
- Albay. Senin bu duruma bir ışık tutabileceğini umuyordum. | Open Subtitles | كنت أتمنى أنه يمكنك تسليط بعض الضوء على الوضع هنا |
Ben de az önce seninle diğer tayfa arasındaki duruma ağlayan arkadaşımızı bıraktım. | Open Subtitles | لقد تركت لأصدقائك, الابن يبكى من الحزن على الوضع بيننا و جماعتك هنا |
Beni en kötü duruma hazırlamak için en kötü senaryoyu söyledi. | Open Subtitles | كان يحاول أن يُجهزني للأسوأ لذلك أطلعني على أسوأ حالة ممكنة |
Ve bu duruma kendini hazırlamış... bir iki aday hep olmuştur. | Open Subtitles | وكان هناك دائماً مرشح أو إثنان منتظرين للحصول على وضع الحالة |
Bak, bana kızgın olduğunu biliyorum ve seni bu duruma sokmayı asla istemedim ama bundan kimseye bahsetmezsen çok sevinirim. | Open Subtitles | أعلم أنك مستاءة أكثر مني و لم أنوي وضعك بموقف محرج لكنني سأقدر لك تفهمك إن كتمت ما أخبرتك به |
Örneğin, kaba yöneticilerle, güçsüz bir duruma düşünce ya da bir şeye ihtiyaç duyunca bu onlara acıtarak döner. | TED | كمثال، مع المديرين التنفيذيين الأفظاظ، يعود ذلك ليؤذيهم عندما يكونون في موضع ضعف أو بحاجة لشيء ما. |
duruma bakılırsa, daha sağlam adımlar atmanın zamanı geldi. | Open Subtitles | بالنظر للوضع,أعتقد أنه الوقت لقيام بأمر متطرف |
Hayır! Hayır, kendimi o zor duruma sokamayacak kadar önemliyim. | Open Subtitles | لا، لا اني اهم من اضع نفسي في هذا المأزق |
Broadway ve Marcy'deki duruma bakarsak bu politik olarak elverişli. | Open Subtitles | في ضوء الحاله في مفترق برودواي ومارسي انه مفيد سياسيا |
Eminim Upper Sandusky harika bir kasabadır, ama oralı bir kızın böyle bir duruma hazır olduğunu sanmam. | Open Subtitles | انا متأكد ان سانداسكى العليا هى مدينة مبهجة ولكنها بالكاد تهيء فتاة لموقف كهذا |
Fikir şu: Bir yıldız gölgeleyici ile teleskop birlikte hazırlanır; taç yapraklar kapalı durumdan açık duruma geçer. | TED | والمبدأ هو أنه يمكن إطلاق ظل النجم والتلسكوب معا مع تمدد البتلات من الموضع المخفي |
Ev sahibim çıkmamı istedi. Beni zor duruma düşürdü. Uzun süre kalmayacağım. | Open Subtitles | بلدي صاحبة طلب مني أن ترك، وضعني في مأزق. |