Fakat tatmin olmuşluk duygusu yerine kaygılı ve sürüklenmiş hissettim. | TED | ولكن بدلاً من الشعور بالرضا كنت اشعر بالقلق وعدم الهدوء. |
HW: Bu kolektif sorumluluk duygusu bazen kültürde biraz eksik olur. | TED | هيلين والترز: هذا الشعور بالمسؤولية الجماعية أحياناً مفقود في هذه الثقافة. |
Bu suçluluk duygusu, uzun zamandır seni içten içe yiyor. | Open Subtitles | هذا الشعور بالذنب كان بداخلك يسيطر عليك لمدة طويلة جدا |
ve çok benzersiz bir kötümserlik duygusu gelip yerleşti. | TED | ويوجد هناك إحساس نادر جدًا من التشاؤم الذي خيّم على البلدة. |
Ama maalesef bütün öğrenciler böyle bir güven duygusu hissetmiyor. | TED | لكن، لسوء الحظ، لا يشعرُ جميع الطلاب بذلك الإحساس بالأمان. |
Yanlış bir sorumluluk duygusu ile adamın tekinin yanında kalması gerektiğini düşünmesini istemiyorsun annesinin yıkıldığını sonra da toparlandığını görecek. | Open Subtitles | لا تريديها أن تكون مع شخص ليس لديه حس بالواجب سترى أمها تتدمر ومن ثم سترى أمها تعود مرة أخرى |
Ve sende bir sonraki kurbanı TV'de gördüğünde suçluluk duygusu hissetmezsin. | Open Subtitles | ولن يكون عليكِ الشعور بالذنب عندما تري ضحيّته التالية على التلفاز. |
Tehlikeli olmanın hisleri, hep bir tehdit altında, güvensiz hissetmenin duygusu. | Open Subtitles | شعور كونك لست بأمان ، الشعور بغير الأمان مستمر تحت التهديد |
Ama bu kafa karmaşıklığı duygusu modern sanatın içinde var. | TED | لكن ذلك الشعور المحير , هيكلي للفن المعاصر. |
Bu çaresizlik duygusu bana çocukluğumu yeniden hatırlattı. | TED | وكان هذا الشعور بالعجز يذكرني جيدا طفولتي. |
Etrafımda olan biten bütün bu şeyleri değiştirecek gücüm yoktu ve o duygu, o çaresizlik duygusu çok boğucuydu. | TED | كان هناك القليل جدا يمكن أن أفعله للسيطرة على ما يحدث من حولي، هذا الشعور بالعجز كان ساحقا. |
Her ne kadar bu mücadelemiz imkansız gibi gözükse de tutup savaşacağımız şey bu umut duygusu olacak. | TED | ذلك الشعور بالأمل، سنتمسك به، وسنحارب من أجله، مهما كات تبدو هذه المعركة مستحيلة. |
Şiddetli sahtekarlık duygusu insanların harika fikirlerini ortaya koymasını ya da çok iyi oldukları program veya işlere başvurmaya engel olabilir. | TED | الشعور الشديد بالاحتيال يمكنه أن يمنع الناس من مشاركة أفكارهم الرائعة أو التقدم للأعمال والبرامج حيث بإمكانهم التفوق. |
Fakat bu eşitsizlik duygusu, çok daha karmaşık hâle gelecekti. | TED | وكان الشعور بالامساواة يزاد تعقيدا مع الوقت. |
Kızlar cinsel organlarına dair bir utanma duygusu sergilediler. | TED | أعربت الفتيات عن إحساس الخجل حول أعضائهن التناسلية. |
Yapmaya ihtiyacınız olan şeyi yapmanızın mümkün olduğunu biliyorsunuz, zor da olsa, ve zaman duygusu yok oluyor, kendinizi unutuyorsunuz, daha büyük bir şeyin parçası gibi hissediyorsunuz. | TED | وتعرف أن ما عليك أن تفعله ممكن رغم أنه صعب ويختفي الإحساس بالزمن، وتنسى نفسك وتشعر بأنك جزء من شيء أكبر |
Bu mekânda onların yaşadıkları anla yakından ilgili bir tarih duygusu var. | TED | وهناك حس بالتاريخ في هذا المكان وارتباطه بواقعهم. |
Neden öyle cömert bağış yaptığı belli oluyor. Suçluluk duygusu. | Open Subtitles | لا عجب انه تبرع بهذا الكرم ، احساس بالذنب |
Bu boğucu bir belirsizlik ve endişe duygusu yaratıyor ve geleceğin bize gelmesine izin veriyoruz. | TED | ويولّد ذلك شعوراً عميقاّ بالتوتر وعدم الاستقرار يدفعنا لترك المستقبل يأخذ مجراه |
Bende orantı duygusu yoktur. Bana daha önce de söylendi. | Open Subtitles | ليس لدى شعور بالنسبية لقد أشير لى بذلك من قبل |
Gururu ve suçluluk duygusu ona bir hava değişimine ihtiyacı olup olmadığını soruyordu. | Open Subtitles | إن كبرياءه و شعوره بالذنب قد دفعا به لخلق جو من اللامبالاة |
Öz çocuğunun ona yük olmasının yarattığı suçluluk duygusu onu kemirecek. | Open Subtitles | شعورها بالذنب لاستياءها من طفلها سيأكلها حية. |
Açıkça sen derin bir adalet duygusu olan bir adamsın. - Sorun? | Open Subtitles | يبدو أنّك رجل تحظى بشعور عميق من العدالة. |
Dünyadaki bütün karışıklıklardan uzaklaşmış, muhteşem bir özgürlük duygusu. | Open Subtitles | أحساس مدهش بالحرية عندما أكون بعيدا عن كل الضوضاء التى بالعالم |
Bu size değersizlik duygusu veriyor. Siz hayattasınız, ama, onlar değiller. | Open Subtitles | تأتيك أحاسيس بأنك لاتستحقين العيش بينما هم أموات |
Ailesine hiç yaşamadıkları bir güvenlik duygusu verdi. | Open Subtitles | لقد منح عائلته إحساساً بالأمان لم تعرفه قط. |
Katolik olur olmaz ezici bir suçluluk duygusu beraberinde gelir. | Open Subtitles | لأنه يوجد تأنيب الضمير الذي يرافق الكاثوليكي |
Diğeri inanılmaz bir suçluluk duygusu. | TED | وكان الاحساس الآخر هو شعورا غير معقول بالذنب. |