| Temel olarak erdem ve ahlâkı alıp daha güçlü olmak için sürekli çalışın. | Open Subtitles | الفضيلة والأخلاق هى قاعدتنا جاهد دائماً لتصبح قوى |
| Test edilmemiş erdem gerçek erdem değildir. | Open Subtitles | الفضيلة الغير مُجربة لا تكون فضيلة أبداً |
| Bilimin bize kazandırdığı en önemli şey şüpheyi erdem olarak görme becerisidir. | Open Subtitles | ما يمكن للناس إعطاءنا إياه هو القدر على تحويل الشك إلى فضيلة |
| Yalnız bir erdem üzerine çalıştım: Güvenilirlik. | TED | وقمت بدراسة فضيلة واحدة وهي الثقة المتبادلة |
| Hoşça kal tutkuyu erdem yapan savaşlar. | Open Subtitles | وداعا للقوات و الحروب الكبيرة التي تجهل الطمع فضيله |
| Siz Nalan hanım, erdem bey'i evliliğe kabul ediyor musunuz? | Open Subtitles | أنتى يا سيدة "نالان" أتقبلين السيد "أردم" زوجاً لكِ؟ |
| Manevi değerlerin hiçe sayıldığı günümüzde, ev emekçisi kadınlar dürüstlük ve erdem pusulamız olabilir. | TED | في مواجهة سوء الأخلاق الشديدة، يمكن أن تشكل عاملات المنازل نبراسنا الأخلاقي. |
| erdem'i onun şeklinde görmek, ne kadar güzel." Bu pornografi. | Open Subtitles | راى العفة فى وجهها كم هو جميل انة مثير |
| Hayatımda ilk defa, erdem kurallarına bağlı değilim. | Open Subtitles | لأول مرة في حياتي، لم أعد متقيدًا بقواعد الفضيلة. |
| O zaman sabırın tek erdem olmadığını da biliyorsundur. | Open Subtitles | إذاً تعلمين أن الصبر ليس هو الفضيلة الوحيدة |
| Adaletten söz ettik. erdem ve doğruluktan. | Open Subtitles | تكلمنا عن العدالة، لقد تحدثنا عن الفضيلة والحق |
| Ayrıl, baştan çıkarıcı, kurnazca yalanlarla erdem düşmanı olup masumlara zulmeden. | Open Subtitles | أرحل أيها المغرور مع كل أكاذيبك و خداعك عدو الفضيلة المضطهد من الأبرياء |
| Aksine doğruluk adına, erdem, mertlik ve ustalık gibi hayati şeyler. | Open Subtitles | بالأحرى قمة في الفضيلة. بسالة وبراعة في أسمى معانيها. |
| Belki günah diye bir şey veya erdem diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | إذن .. ربما ليس هناك أي خطيئة وليس هناك أي فضيلة |
| Belki günah diye bir şey veya erdem diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | إذن .. ربما ليس هناك أي خطيئة وليس هناك أي فضيلة |
| Ya da, siz asiller için hırs, bir erdem sayılırken geri kalanlar için kusur olarak mı addediliyor? | Open Subtitles | أم أن الطموح فضيلة للنبلاء فقط و خطيئة لبقية البشر ؟ |
| Artık duyarsızlığın bir erdem gibi görüldüğü ve çoğaldığı bir yerde yaşamak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أننى سأستمر فى العيش فى مكان 000 يسبب الإحراج ويربى اللامبالاه كما لو كانت فضيله أنت لست مختلفا أو أفضل |
| Siz erdem bey, Nalan hanım'ı evliliğe kabul ediyor musunuz? | Open Subtitles | وأنت يا سيد "أردم" أتقبل السيدة "نالان" زوجة لك؟ |
| Bu doğum sancılarının arasında, erdem anlamını yitirir. | Open Subtitles | , و أثناء هذه العملية المؤلمة الأخلاق تفقد معناها |
| erdem mi? | Open Subtitles | العفة ؟ |
| Fransız, küstahlığı, bir erdem olarak görür, yani orada hoş karşılanırsın. | Open Subtitles | الفرنسيين يرون الغطرسة كفضيلة لذا سيكون مُرحب بك هُناك |
| Hayatını daha önce hiç görmediğin birisiyle harcamak üzeresin... Ne büyük erdem! | Open Subtitles | أنت أوشكت أن تقضّي عمرك مع شخص لم تريه |
| - İnsanların gözünde, Bu adamlar ulusumuzu muvaffak kılan "erdem" unsuru için yaşıyorlar. | Open Subtitles | بالنسبة للشعب، هؤلاء الرجال ناضلوا من أجل الفضائل التي جعلت أمتنا عظيمة |
| Ve tipik olarak canlı olan kurumlar ve yüksek gücü olanlar bir anlamda bunları bir erdem listesi olarak tanımlarlar. | Open Subtitles | وعادة بالمؤسسات التي تكون حيوية ولديها الكثير من القوة وسوف يحدد هذا الدور بشكل ما مثل قائمة من المزايا |
| Öz disiplini manevi bir erdem olarak görmüştür. | Open Subtitles | رأى الانضباط الذاتي باعتبارها فضيلة أخلاقية |
| O yüzden sizler özür dileyip suçunuzu itiraf eder etmez günahınızı bağışlayıp, erdem yolunda yürümeye devam edeceğim. | Open Subtitles | عندما تعتذر قريبا وتضع حدا لتجاوزاتك أنا سَأُبرّئُك وأَستمرُّ على طول طريقِ الصواب |
| Doktor erdem Bey kontrol etmemizi istedi. | Open Subtitles | الدكتور ايردم طلب مني التأكيد عليك |