Seymour'un 1970'lerde gösterdiği gibi sinekler, muhabbet kuşları gibi öğrenme yeteneğine sahiptir. | TED | كما أظهر ذلك سيمور في السبعينات الميلادية الذباب ، تماما كالطيور المغردة قابل للتعلم |
Ve öğrencinin videosunun gösterdiği gibi, insanları etkileyebilir ve duygulandırabiliriz. | TED | وكما أظهر مقطع الطالب، يمكننا التأثير والتحريك |
Ve bu kalabalığın yardımıyla oldu, bu yabancıların bana gösterdiği incelikler yoluyla oldu, ve ben beni kovalayan geçmişimin üstündeki perdeyi kaldırmayı başardım. | TED | وقد كان عن طريق التعهيد الجماعي، عن طريق العطف الذي أظهره الغرباء لي، أن استطعت أن أكشف أجزاء من ماضيي كانت تطاردني. |
Daha sonra takip eden verilerin bile yanılgımızı gösterdiği gerçeğiyle yüzleştim. | TED | وكان عليّ مواجهة الحقيقة أنه حتى بيانات المتابعة أظهرت أننا كنا مخطئون. |
Rahibin eli İncil'i gösterir, gösterdiği yerde yazan: | Open Subtitles | :أشار الراهب بيده إلى الإنجيل و الذي مكتوب فيه |
Tabi tarihin bizlere gösterdiği gibi, hiçbir şey değişmeyecekti. | Open Subtitles | ,حَسناً . كما أرانا التاريخ ، لا شيء أبعد عنْ الحقيقةِ |
Bugün gösterdiği merhamet için Tanrı'ya ve Majestelerine teşekkür ederim. | Open Subtitles | أشكر الرب وجلالتك على الرحمه التى أظهرتها اليوم |
Eğer oğlum, kocam olacak olsaydı onur kazandığı sürece, sevgisini en çok gösterdiği yatağında beni kucaklamasındansa yokluğundan sevinç duyarak daha özgür olurdum. | Open Subtitles | لو كان إبنى هو زوجى لعشت معه فى متعة هذا الغياب أى شخص كان ليفعل فإن إفتقاده يبرهن على الحب |
Araştırmanın gösterdiği, bazılarının korkudan dolayı kör olduğu. Misillemeden korkuyorlar. | TED | ما يظهره البحث هو أن الناس أعمياء بسبب الخوف. خائفون من الأنتقام. |
Ama gelin Darwin'in gösterdiği gibi dört milyar yıllık evrimin sonucu olarak nasıl ortaya çıktığımızı hatırlayarak başlayalım. | TED | ولكن لنبدأ بتذكر أن داروين أظهر أننا نتاج أربع ملايين سنة من التطور |
Profesör Becquerel'in bize gösterdiği kayayı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل نتذكر أن أستاذ بيكريل أظهر لنا أن الصخور |
Yeni patron, benim ilgilenmem gereken şeylere bu kadar ilgi gösterdiği için çok heyecanlandım. | Open Subtitles | أنا سعيد أن المدير الجديد قد أظهر هذا الاهتمام النشط لكل المسؤوليات التي علي القيام بها. |
Gerçekte gösterdiği, herhangi bir sistemi benimsediğinizde bir bakıma zihin içinden çıkarılmıştır, çünkü, | Open Subtitles | ما أظهره بالفعل، أنه لكى تتبنى أي نظام والذي جرّدنا العقل عنه |
Özellikle de son defasında gösterdiği kaba tutuma rağmen. | Open Subtitles | خاصة بعد السلوك الوقح الذي أظهره بالمرة الماضية |
Özellikle son gösterdiği kabalıktan sonra. | Open Subtitles | خاصة بعد السلوك الوقح الذي أظهره بالمرة الماضية |
Ama Unique'in bana gösterdiği gibi umudunuzun olması, korkunun sizi kenara bastırmasından çok daha radikal ve tehlikeli. | TED | ولكن يونيك أظهرت لي، أن امتلاك الأمل هو شيء أهم وأخطر من العيش مُحاصرًا بالخوف. |
Son 24 saatin baha gösterdiği bir şey varsa bu da görevlerinize geri dönmeye ne kadar hazır olduğunuzdur. | Open Subtitles | لو أظهرت لي الـ24 الماضية أيّ شيءٍ، فهو مدى إستعدادكم لإستئناف واجباتكم. |
Dün gazeteci adamın bize gösterdiği kadın var ya... kocasını kaybetmiş. | Open Subtitles | المرأة التي أشار إليها الصحفي البارحة فقدت زوجها |
Belgeleri bize gösterdiği anda haberi yapmamız gerektiğini biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعلم أن علينا نشر القصة منذ اللحظة التي أرانا إياها. |
Sonuçların bana gösterdiği şey, şaşırtıcı olsa da değişebilecek durumda olduğum. | Open Subtitles | النتائج التي أظهرتها لي أدهشتني كثيرا بأنّي قادر على التغيير |
Eğer oğlum kocam olsaydı, şan şeref kazandığı sürece yokluğunda neşeli olmak, yatağında beni kucaklayıp sevgisini en çok gösterdiği zaman olduğundan çok daha kolay gelirdi bana. | Open Subtitles | لو كان إبنى هو زوجى لعشت معه فى متعة هذا الغياب أى شخص كان ليفعل فإن إفتقاده يبرهن على الحب |
Bunun gösterdiği şey, bunun ampirik olarak gösterdiği şey GSYİH'nın kader olmadığı. | TED | والذي يظهره هذا، ويدل عليه تجريبيًا، هو أن الناتج الإجمالي المحلي ليس مصيريًا. |
Aktarıcı'nın gösterdiği hiçbir şey kafamın içinde dur diye bağıran sese hazırlamamıştı beni. | Open Subtitles | لا شيء مما أراني إياه المُتلقي جهّزني لمواجهة الأصوات داخل رأسي تصرخ وتطلب منّي التوقف |
Helena'nın gösterdiği şeyleri asla unutmayacağım. | Open Subtitles | انا لن انسى الاشياء التي ارتني اياها هلينا |
Bay Rodman... müvekkilinizin ne ekeceğini seçerken gösterdiği özeni... avukatını seçerken göstermemesi... çok utanç verici. | Open Subtitles | -الذي ولائهم إلى الحقيقة مشكوك فيه في أحسن الأحوال -سيد رودمان إنه لشيء مؤسف أن موكلك لم يستعمل نفس قدر الإحساس |
gösterdiği çabalarla Cesaret Ödülü aldı. | Open Subtitles | إستلمَ حاجز على جائزة الشجاعةِ للجُهودِ في قرارِ قمعِ العمليةِ. |
Yüzüne taktığı asıl maske dünyaya gösterdiği, aklı başındalığı ve iyiliği gösteren bu surattı. | Open Subtitles | هذا الوجه الذي أظهرهُ للعالم وجه الصحة العقلية والنزعة إلى الخير كانَ ذلكَ قناعهُ الحقيقي |
Bize gösterdiği şeyler hakkında düşünüp duruyorum onca anı. | Open Subtitles | ولا أنفكّ أفكّر بكلّ ما أرتنا إيّاه وكلّ تلك الذكريات |
Bir evde. Çocuğun gösterdiği anıdaki evle aynı. | Open Subtitles | في الشقّة ذاتها التي أرانيها الفتى في الومضات. |