Benim için yaptığın ve hiç bilmediğim bütün o güzel şeyleri. | Open Subtitles | كل الأشياء الجيدة التى فعلتها معى والتى لم أكن أعلم بها. |
Hayatın bütün güzel şeyleri. Hepsi benim. | Open Subtitles | كُلّ الأشياء الجيدة في الحياةِ شعار النبالة |
Evet, senin gibi bütün gün oradan buraya koşuşturan güzel şeyleri yakalamalı... ve böylece maaşımı almalıyım. | Open Subtitles | . نعم. أقوم بتفتيش أشياء جميلة مثلك طوال اليوم. |
Ne zaman kendimi mutsuz hissetsem, güzel şeyleri düşünmeye çalışırım. | Open Subtitles | عندما أشعر أنني غير سعيدة فقط أفكر في أشياء لطيفة. |
Yavanız. Küçük ve güzel şeyleri görmekte çok zorlanıyoruz. | Open Subtitles | بلا روح , نحن نعمى تماما عن الأشياء الصغيرة الاشياء الجميلة |
Sadece güzel şeyleri çalış hatırlamaya. | Open Subtitles | قبل أن تصبح فقط تذكر الاشياء الجيدة التى فعلتها من أجلك الاشياء الجيدة فقط |
iPhone'daki devrimci alışılmışında düşünülen güzel şeyleri kimin para sağladığını sorun. | TED | تساءلوا من موّل هذه الأشياء الرائعة جدا، الثورية والمبدعة، الموجودة في الآيفون. |
Her şeyi hatırlamanı istiyorum. Bütün güzel şeyleri hatırlamanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أنْ تتذكّر كلّ شيء كلّ الأمور الحسنة التي لدينا |
Neden bütün güzel şeyleri sansürlüyorlar? | Open Subtitles | ماذا بحق الجحيم؟ إنهم يحجبون كل الأشياء الجيدة |
Ah, sonunda. Galaksideki güzel şeyleri takdir eden birisi. | Open Subtitles | أخيراً، أحدهم يقدر الأشياء الجيدة في المجرة |
Bütün güzel şeyleri bize toprak verir. | Open Subtitles | الأرض تعطينا كل الأشياء الجيدة |
Ama lemuru gibi o da şu anda bulunduğu yerde ki güzel şeyleri keşfetti. | Open Subtitles | أدركت أنها تستطيع أن تجد أشياء جميلة في المكان الموجودة فيه |
Bunu almanı istiyorum. güzel şeyleri hak ediyorsun. | Open Subtitles | أريدكِ أن تأخذي العقد أنتِ تستحقين الحصول على أشياء جميلة |
Böyle güzel şeyleri anonim olarak göndermek cesaret ister. | Open Subtitles | يجب ان تكون شجاعة كبيرة لنشر أشياء جميلة بدون أســــم |
Basının yaptığın şeyle ilgili söyleyecek güzel şeyleri var. | Open Subtitles | زيارتها الصحافة بالتأكيد أشياء لطيفة ليقوله عن عملك. |
- Sonra, New Dawn'ın, toplum için yaptıkları güzel şeyleri kutlamak için büyük bir sömestr sonu partisi yapacaklarından bahsetti. | Open Subtitles | - وذكر لي ان فرقة الفجر الجديد ستقوم بحفلة كبيرة لنهاية السنة للاحتفال بكل الاشياء الجميلة اللتي قاموا بها للمجتمع. |
Daire. Müzikle birlikte düşün, bütün güzel şeyleri. | Open Subtitles | حاول ان تتعايش مع الموسيقى واللعب وكل الاشياء الجيدة. |
Bunu dene: eğer ilacı yaparsan olabilecek güzel şeyleri düşün ve eğer ilacı yapmazsan olabilecek kötü şeyleri. | Open Subtitles | جربهذه: فكر في كل الأشياء الرائعة التي سوف تحدث إذا قمت بصنع المخدر |
Onunla ilgili güzel şeyleri hatırlamak zorundasın bunun gibi. | Open Subtitles | عليك أن تتذكر الأمور الحسنة بشأنه... مع هذه |
Bir yandan da üzülüyorum... ..güzel şeyleri, zengin olmayan birine almak da hoş olabilirdi. | Open Subtitles | اننى آسف بطريقة ما لأنه سيكون مرضيا لشراء اشياء جميلة بلا معنى لأحد لم يملكها من قبل |
Doğru. güzel şeyleri taklit ettim tabii ki. Sen öyle öğretmiştin. | Open Subtitles | صحيح ، بالطبع الأشياء الجيّدة تُقلّد ، هذا ما علمتني إياه |
Yani dansta beni öyle nasıl savunduğunu ve söylediğin... o kadar güzel şeyleri düşündüm de. | Open Subtitles | لقد فكرت كيف دافعت عني في الحفلة و كل الأشياء اللطيفة التي قلتها |
Bazen insanlar öldüğünde kötü olan her şeyi unutup yalnızca güzel şeyleri hatırlarız. | Open Subtitles | ببعض الأحيان، عندما يتوفى أناس ما، ننسى كل الأمور السيئة بشأنهم، ولا نتذكر سوى الأمور الجيدة. |
İşte, bunları bir web sitesinden aldım yanından ateşli bir hatun geçerken söylenebilecek güzel şeyleri yazmışlar. | Open Subtitles | جلبت هذه من مواقع التي تقول لك أشياء جيدة لتقوله لأمرأة عندما تمشي بقربك |
Bütün bu güzel şeyleri bana kim öğretti dersiniz. | Open Subtitles | خمنوا من هو الشخص الذي علمني كل هذه الأشياء الجميلة |
Oh, unuttum. Dünyadaki bütün güzel şeyleri görmem gerekiyordu. | Open Subtitles | لقد نسيت المفروض علي رؤية كلّ الأشياء الجميلة في هذا العالم |