Çocuk hazırdı zaten, hiç zorlamadım bile. | Open Subtitles | الطفل كان مستعداً للاعتراف كان عليك الضغط عليه فقط |
Beni öldürmeye hazırdı! Belki avukatlarına da yalan söylüyordur. | Open Subtitles | كان مستعداً لقتلي ربما يكذب على المحامين |
Yani, köpek ne yapılması gerektiğini biliyordu ve en büyük fedakârlığı yapmaya hazırdı. | Open Subtitles | لذلك علم الكلب ما الذي عليه فعله وكان على استعداد لتقديم التضحية الكبرى |
Eğer Mitch bir ucubeyse, Charlotte onunla kaçıp sirke katılmaya hazırdı. | Open Subtitles | إذا كان ميتش مهووس، كان شارلوت جاهزة الهرب والانضمام الى السيرك. |
Üç yıl sonra -- çok uzun süren programlama, diğer öğrencilerle laboratuvarda yapılan çalışmalar -- Kismet insanlarla etkileşime hazırdı. | TED | و هكذا بعد ثلاثة سنوات الكثير من البرمجة العمل مع طلاب اخرين في المختبر كيسميت كان مستعدا للتفاعل مع الناس |
Ancak kim ölmüş olursa olsun senin mazeretin hazırdı. | Open Subtitles | لكنك كنت تملك عذراً جاهزاً بصرف النظر عن من قتل |
Sözümü tuttum. hazırdı, ama albay aldı onları. | Open Subtitles | لقد وعدتك ,انه كان جاهزا لكن الكولونيل اخذه |
Risk almaya hazırdı çünkü inancı vardı. | Open Subtitles | وكان مستعدّاً للمخاطرة لأنه كان يعتقد بها |
Jared Addison, profesyonel hayatının kontrolünü almaya hazırdı. Aşkı buldu ve evi terk etmeye hazırdı. | Open Subtitles | كان على إستعداد لتولي السيطرة على حياته وجد الحب وكان مستعداً لمغادرة منزلها |
Yarışa hazırdı. Çarpışan arabalar oynamaya hazır değildi. | Open Subtitles | كان مستعداً للسباق, هو فقط لم يكن مستعدً للعبة سيارات التصادم |
O her zaman bir kahramandı. Hayatını insanlarını korumak için vermeye hazırdı. | Open Subtitles | لطالما كان بطلاً، مستعداً لبذل حياته لحماية قومه |
Yani Trump bu temel meselede haklıydı, insanlar bunun için bir çok şeyi gözardı etmeye hazırdı. | TED | ولذلك فهو محق فما يخص محور النقاش، وكان الناس على استعداد للتغاضي من أجل تحقيق ذلك. |
Bu teknoloji konusunda oldukça şanslıyım: birden herkes hazırdı, tüm dünya bunu kabul etmeye hazır. | TED | لقد كنت محظوظا حقا مع هذه التكنولوجيا فوجئ الجميع أن هذا الأمر تم والعالم على استعداد لقبول ذلك |
Ve diğer tarafta ise kardeşimin tüm oyuncak atları süvari hücumuna hazırdı. | TED | وفي الجانب الآخر وضعت أختي جميع عرائسها جاهزة لبدأ المعركة |
Bu topluluk tarafından desteklenen Faith, öğrenmeye hazırdı. | TED | وبدعمٍ من هذا المجتمع، كانت فايث جاهزة للتعلم. |
39 yaşında öldüğünde O'nunla karşılaşmaya hazırdı. | TED | لقد كان مستعدا لمواجهته عندما توفي عن عمر يناهز 39 |
Tesla, West Point, New York'a 80 km mesafeden bir sinyal göndermeye hazırdı. | Open Subtitles | كان تيسلا مستعدا ليرسل اشاره 50 ميلا لنقطه غرب نيويورك |
Sınırlı bir incelemenin ardından Ajan Mulder, cesedin dünya-dışı biyolojik bir varlığa ait olduğunu kabul etmeye hazırdı; sonunda hep istediği kanıtı bulmuştu bu sadece dünya-dışı yaşamın varlığını kanıtlamakla kalmayacak, aynı zamanda kızkardeşi Samantha'nın uzaylılarca kaçırıldığını da kanıtlayacaktı. | Open Subtitles | بعد إجراء فحص فيزيائي محدود, العميل مولدر كان جاهزاً للتصديق.. أن الجثة هي كيان بيولوجي من الفضاء الخارجي, |
Tutankhamen ahiret için hazırdı. | Open Subtitles | وهكذا أصبح توت عنخ آمون جاهزا لحياته الجديدة بعد الموت |
O ölmeye hazırdı. Bunun onun için olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | كان مستعدّاً للموت، فقد علم أن ساعته قد حانت. |
Brick lisedeki ilk öğle yemeğine hazırdı. | Open Subtitles | كان بريك مستعدًا لمواجهة أول غداء له في المدرسة الثانوية |
Sonunda şirket, uzun dönem yeniden yapılanma hakkında açık bir biçimde konuşmaya hazırdı. | TED | شركة المرافق كانت مستعدة أخيرًا للتحدث بثقة حول إعادة التطوير على المدى البعيد. |
Everest Dağı'na bir tırmanışa daha hazırdı. | Open Subtitles | كانت "سامانثا" مستعده لتأخذ محاوله أخرى مع جبل إيفريست |
Bunu biliyordu. Irkını korumak için kendi insanlığını yok etmeye hazırdı. | Open Subtitles | لقد كان يعرف ذلك، كان مُستعداً لتدمير أنسانيته الخاصة بهِ، |
Phillipe, kral olmaya hazırdı. | Open Subtitles | فيليب كان مؤهلاًَ ليكون ملكاَ |
Tommy'nin kafasındaki herşey hazırdı. | Open Subtitles | كل شيء حول تومي كان مُعداً و حاضرا |
Morpheus bir şeye inanıyordu. Bunun için hayatını vermeye hazırdı. | Open Subtitles | (مورفيوس) أعتقد في شيء وهو مستعد ليضحي بنفسه من أجله. |
Çünkü her zamankinden daha hazırdı ve Milliken'a karşı konuşmaya razıydı. | Open Subtitles | لأنه كان أكثر من مستعد وكان ينوى الشهادة ضد (ميليكن) |