Hilal ay, kırmızı dünya, solan gök, solan yer, yeşil köksüz otlar, yakında. | Open Subtitles | هلال , أرض حمراء سماء باهتة وأرض باهتة أعشاب مقلوعة , إنه قريب |
Şu anda takım kaptanıyla koştuğuma göre, kesinlikle Hilal şeklinde! | Open Subtitles | أنا أهرول مع كابتن أفضل فريق فيمكنني القول أنه هلال |
Oğlumla aynı kış doğduklarından haberim var Hilal şeklinde bir yarası olacak. | Open Subtitles | أعرف أنّه سيولد في الشتاء نفسه مثل ابني مع ندبة بشكل هلال |
Günümüz ev kedisinin evcilleştirilmesinin izleri Bereketli Hilal bölgesinde 10.000 seneden evvele, Neolitik Çağ'ın başlangıcına kadar sürülebilir. | TED | إن ترويض القطط المنزلية الحديثة يعود إلى أكثر من 10000 عام بمنطقة الهلال الخصيب في بداية العصر الحجري الحديث. |
öndeki Hilal şeklindeki ay ise Enceladus. Yaklaşık Britanya adası büyüklüğünde bir uydu. | TED | و هذا الهلال هناك هو القمر إنسيلداس و الذي يقارب حجمه حجم أرخبيل الجزر البريطانية. |
Hilal ay diye bir fikri varmış. | Open Subtitles | كانت هناك تلك الفكرة التي تراوده عن الهلال |
Önce, Güneş'in kenarında tırtık varmış gibi göründü ve ardından o tırtık daha da büyümeye başladı, Güneş Hilal şeklini alana kadar. | TED | لذا بدت الشمس في البداية وكأن في طرفها أخدود صغير، ومن ثمّ نما هذا الأخدود أكثر فأكثر، ليحوّل الشمس إلى هلال. |
"dağın içinden, Hilal Ayın Kanyonunda." | Open Subtitles | عبر الصحراء و داخل الجبل بوادى هلال القمر |
Ama bu operasyonun adı bile bu duvarların dışında anılmayacak Hilal. | Open Subtitles | لكن لكن حتى اسم هذه المهمة لا يجب أن يغادر هذه الحوائط يا هلال |
Hilal'i arayan Necibullah'ın adamları işkence etti. | Open Subtitles | لا. رجال نجيب الله عذبوه كانوا يريدون هلال |
Durun, yoksa Hilal'in beynini göle dağıtırım. | Open Subtitles | توقفوا و إلا سأقتل هلال و ألقى به في البحيرة |
Daha da örtüyor, daha da, yavaşça sadece Güneş'in ufak Hilal parçası kalıyor, göz kamaştıran Hilal. | Open Subtitles | وبينما يزداد حجم الظل ببطئ. لا يتبقى من قرص الشمس الا هلال ضيق يحيط بالفجوة المظلمة هلال مبهر للأبصار. |
... sonraYürüyenBuffaloYolundan doğuya bir Hilal çizip... | Open Subtitles | ثمّ وارد شرق طريق الجاموس المتنقّل هلال إلى العبور |
Sahneye büyük bir Hilal ay üzerinde giriş yapmak istiyormuş. | Open Subtitles | و الذي أراد أن يصنعه ليكون كطريقة ظهوره الأولى في المسرح على هذا الهلال الكبير |
Altın Hilal için eroin taşıyordum. | Open Subtitles | أقوم بتهريب المخدرات لجماعة الهلال الذهبى |
Kolunun altındaki koyu Hilal şeklindeki şablon, bunu iyi gizlemiş. | Open Subtitles | .شكل الهلال المظلم الذي يتزخرف تحت يديك يستبعد ذلك تماما ً |
Bu yere çizdiği Hilal sembolüne benziyor. | Open Subtitles | ذلكَ هو رمز الهلال الذي احرقتهُ في الأرض |
Eski Bereketli Hilal'in buğday gibi tanecikleri Amerika'yı beslemeye başlıyor. | Open Subtitles | محاصيل الهلال الخصيب القديم كالقمح بدأت تُطعم الأمريكتين. |
Avrupalı istilacılar Bereketli Hilal'in tarımının, hayvanlarının ve eski dünyanın uçsuz bucaksız ağlarına yayılmış ticaretin vârisleri atlara binip silahlar ve bulaşıcı hastalıklar taşıyarak geliyorlar. | Open Subtitles | الغزاة الأوربيون، وارثو الزراعة والحيوانات من الهلال الخصيب، والتجارة المنتشرة عبر شبكة مسارات العالم القديم |
Hayır, hayır. Bu gece ay, büyüyen Hilal. Ve sen aptal falan değilsin. | Open Subtitles | لا، لا، إنه قمر هلال شمعي الليلة و أنت لست حمقاء |
Ayin için Drusilla'nın efendisi ve ay Hilal halindeyken bir kilisede yapılması gerekiyor. | Open Subtitles | الطقوس تتطلب وجود مولاها وأن يكون ذلك في كنيسة في ليلة القمر الجديد |
Tüm okyanusu göğüs yüzgeçleri ile geçer, kendini yükseltir ve Hilal biçimli kuyruğuyla hareketlerine güç verir. | TED | تطير عبر المحيط مستعينة بزعانفها الصدرية والتي تعينها على الرفع وتقوي حركاتها بواسطة ذيلٍ هلالي |
- Ayrıca artkafadaki Hilal şekilli morluk lavabo musluğuyla aynı boy ve aynı şekil. | Open Subtitles | وأيضاً... للكدمة الهلالية على العظم القذالي نفس حجم وشكل صنوبر حوض غسل. |