hoşgörü hakkında ders veren bir kişiye göre, gerçekten çok tuhaf dostları var. | Open Subtitles | بالنسبة لشخص يعطي محاضرات عن التسامح من المؤكد أنه يحتفظ ببعض الشركات الشخصية |
hoşgörü yayar, özgürlük şampiyonudur, eğitimi parlak bir fikir gibi gösterir. | TED | يمكن للإبداع الجيد أن ينشر التسامح والحرية وأن يجعل التعليم يبدو وكأنه فكرة براقة |
hoşgörü her zaman iyi olmayabilir. Şeytana hoşgörülü olmak insanın da şeytan olmasını sağlar. | Open Subtitles | ليس التسامح جيد بالضرورة ، إن التسامح فى الشر يمكن أن يكون الشر فى حد ذاته |
Sıfır hoşgörü temelli programım sayesinde seçildiğimi biliyorsunuz. | Open Subtitles | هل تدرك بأنني أدير موقعاً خالياً من التساهل ؟ |
Ve başkalarına acı çektirmemek için yeterince hoşgörü ve olgunluğa ulaşmaya çalışacaksın. | Open Subtitles | وبعد ذلك سيجب عليك ان تجد بعض الحكمة والتسامح ليس لكى تسبب المعاناة للاخرين |
Artık aptallara karşı yüksek hoşgörü sahibiyim özellikle hayal kırıklığına uğramış aptallara karşı. | Open Subtitles | أنا أملك تسامح عالي للبلهاءالآنفقط، خاصهمعالبلهاءبخيبةأمل. |
Sadece ondan bir saat önce davranarak, bu kuruldan hoşgörü görmek umuduyla suçunuzu itiraf etmediniz mi? | Open Subtitles | وبأنّك ضربتها إلى اللكمة فقط بواسطة في السّاعة لكي يضمن درجة تساهل من هذا الجسم؟ |
Gerçek aşka giden yolu bulabilmek için, karşılıklı anlayış ve hoşgörü gereklidir. | Open Subtitles | يستغرق التسامح والتفاهم للعثور على قناة الحب الحقيقي |
hoşgörü, hepimizin eşit olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | لا يعني التسامح أن الجميع متشابهون، سيكون هذا غباءا |
O halde, bu yeni politik anlaşmanın sembolü olarak, hıristiyan olsun ya da olmasın, bütün dindar partiler için, hoşgörü politikasının süresini uzattıgımızı belirten bir bildiri yayınlayalım. | Open Subtitles | كرمز لهذه التسوية السياسية الجديدة، لنصدر مرسوماً يقرّ على سياسة التسامح |
Beyler, bu hoşgörü hepimizin sonu olabilir! | Open Subtitles | أيها السادة ، هذا التسامح سوف يطيح بنا جميعاً |
hoşgörü ve saldırganlık arasındaki denge, kavgaların törensel olmasını sağlıyor. | Open Subtitles | الشعرة الرفيعة بين التسامح والعدوان يؤدى إلى معركة مُطقسَة |
İş saldırıya geldiği zaman, asla hoşgörü göstermeyiz. | Open Subtitles | لدينا سياسة بعدم التسامح عندما يتطور الأمر للإعتداء |
Balıkçılar için en büyük erdemler sabır, hoşgörü ve tevazudur. | Open Subtitles | لصياد السمك, كل الفضائل هي الصبر, التسامح و الانسانية |
Suşi lokantaları, 60 ekran sinema salonu, hoşgörü Müzesi. | Open Subtitles | ،مطعم سوشي قاعة عرض بشاشة مقاس 60 إنش متحف التسامح |
Yarınki hoşgörü Festivali gecenin erken saatlerinde başlayacağından burada yatsam daha iyi olur dedim. | Open Subtitles | اعتقدت أنه من الأفضل أن أدفن نفسي هنا، بما أن احتفال التسامح يبدأ مساء الغد مبكرا. |
Fakat yarınki hoşgörü Festivali iptal edilmeyecek ve festival ruhuna bürünmüş ve hoşgörülü şekilde kameraların karşısında olacaksın. | Open Subtitles | لكن احتفال التسامح غدا سيستمر، ومن الأفضل أن تراك الكاميرات في مزاج احتفالي ومتسامح. |
"Farklı inançlara ya da olaylara anlayış ya da hoşgörü gösterme. | Open Subtitles | التساهل و التعاطف مع المعتقدات والممارسات التى تختلف أو تتعارض مع افكار او ممارسات الشخص نفسه |
Sizden ifadenizin karşılığında hoşgörü mü önerdiler? | Open Subtitles | هل عَرضوا عليك التساهل مقابل شهادتك؟ |
hoşgörü mü yoksa Net ve Ağır mı? | Open Subtitles | التساهل أو قوانين واضحه و عقوبات شديده. |
Sevgi ve hoşgörü duygularını arttırırken, öfkeyi azaltan bir hap. | Open Subtitles | انها حبة في الواقع تقلل الغضب وفي الوقت نفسه تعزز مشاعر الحب والتسامح |
Onlara göre bizim gibi yaşayan aykırılar için saygı hatta hoşgörü bile yok. | Open Subtitles | بالنسلة لهم، لا يوجد إحترام ولا حتى تسامح لغرباء مثلنا |
Mümkün olduğunca çok hoşgörü göstermeniz için size yalvarıyorum, Sayın Yargıç. | Open Subtitles | أنا أتوسل إليك حضرتك سيدي القاضي لإظهار أكبر تساهل ممكن في هذه القضية |