Geçen yıl hisse senedi piyasasında büyük bir kayıp yasadım... ve iflas ettim. | Open Subtitles | في السنة الماضية تلقيتُ خسارة كبيرة في سوق الأسهم وكنتُ على وشك الإفلاس |
İflas planımızın kirayı hafifletme kısmı hakkında bilgin var değil mi? | Open Subtitles | أنتِ على دراية بالجزء الخاص بإغاثة الإيجار من خطة الإفلاس لدينا؟ |
İflas ettiğini söylüyor, ki yalan, biz de üstüne gidiyoruz! | Open Subtitles | يقول بأنه مفلس و هذا هراء، لذلك نحن نرد بالمثل |
Kalbi artık iflas etme noktasına geldiği için sol karıncık zayıfladı. | Open Subtitles | بطينه الأيسر كان قد ضعف نتيجة معاناته من فشل قلبي حاد |
Şüphesiz ki iyi bir askersiniz ve benim için de iyi bir yardımcıydınız, efendim, fakat kolay yoldan zenginliklerin peşinde iflas bayrağınızı çektiniz. | Open Subtitles | لا شك إنك جندي لطيف وكنت سكرتير جيد لي، يا سيدي لكنك أفلست نفسك في السعي لتحقيق الثروة السريعة و شوهت سمعتك كثيرا |
Neyse ki, iflas etmeden önce... - ...sigorta şirketimden paramı alabildim. | Open Subtitles | من حسن حظي أنني حصلتُ على مالي قبل إفلاس شركة التأمين |
Neredeyse iflas ediyordu, ve bir gün kapağa Miss Transistor'ü koydu. | Open Subtitles | أفلس تقريبا، وبعد ذلك بيوم واحد وضع الآنسة ترانسستور على الغلاف |
Bu kumlu boş arazi 10 yıl boyunca çoraklaşmıştı ve bize eğer 6 ay içinde bir müteahhit bulamazsak iflas edeceği söylendi. | TED | وهذه القفار الرملية قد صارت جرداء لعشر سنوات وقيل لنا، إلا إذا وجدنا مطور في غضون ستة أشهر، فإنها سوف تفلس |
Bay Chandling bir iflas avukatı. Şehir merkezinde bir firması var. | Open Subtitles | السيد شاندلر هو محامي في قضايا الافلاس ولديه شركة وسط البلد |
Ama büyük bir markanın... ...sözleşmesi fes edilirse... iflas etmek ya da iş dünyasında kalmak... …arasındaki farkta olurdunuz. | TED | لكن عندما يخسرون العقد مع شركة ذات علامة تجارية كبرى فإن هذا ما سوف يشكل الفرق بين الاستمرارية أو الإفلاس |
Bir şirketin iflas tehdidine nasıl tepki verdiğini düşünün ve imkansız görünen bir değişimin yapılıverilmesini. | TED | فكروا كيف تتجاوب شركة مع تهديد الإفلاس وكيف أن تغييرا بدى مستحيلا حدث بكل بساطة. |
İflas, evsizlik korkusu ve diğer mali yıkım korkularıyla daha fazla insanın ulaştığını görüyoruz. | TED | يتواصل معنا أناس خائفون من الإفلاس ومن التشرد أو أزمة مالية. |
Orada büyük bir başarıyla antika çömleklerini topluyordu, ben ise o sıralar iflas etmiştim. | Open Subtitles | و أنا كنت أحاول التنقيب عن البترول بترخيص كما تعلمون لكن بنجاح ضعيف جعلنى أمضى إلى الإفلاس |
Muz fiyatlarını düşürerek neredeyse iflas etmeme neden oluyordu. | Open Subtitles | جلبت لي تقريبا لخفض الإفلاس نصف السعر من الموز. |
Geldiğinde hiçbir şeyi yoktu-- tek bir valiz dışında-- ve iflas etmiş bir şirketi büyük bir imalat tesisi haline getirdi. | Open Subtitles | جاء هنا بدون شئ فقط حقيبته حوّل مصنع مفلس |
İflas eden bir işletmem vardı ve o hikayeyi anlatmak inanılmaz derecede zordu. | TED | خضت تلك التجربة. كان لدي مشروع و قد فشل. ومشاركة تلك التجربة كان صعبا للغاية |
Memphis, Tennessee'den bir küçük kadın o****u çocuklarını iflas ettirdi? | Open Subtitles | إمرأة وحيدة فقيرة من ممفيس,بتينيسي أفلست أولاد الملاعين |
Şık görünümlü ama iflas etmiş iki beyefendi. | Open Subtitles | إثنان من الرجال بمظهر أنيق فى حالة إفلاس |
Malvarlıklarına el koydular emekliliğimizi hiç ettiler ve şirketi iflas ettirdiler. | Open Subtitles | جردوها من الأصول قادوا صندوق معاشاتها للحضيض أفلس المكان |
Düşünüyorum da bir sigorta şirketi olsa bu hapishanede iflas eder. | Open Subtitles | أتعرف ، أنا كنت فقط أفكر أي شركة تأمين يمكن أن تفلس في هذا السجن |
Sertifika Kurumu -- daha doğrusu, öyleydi. geçen sonbahar iflas ediyorlardı | TED | من هولندا او في الواقع , كانت كذلك حيث اتجهت نحو الافلاس |
Maalesef hiçbir şey. Genellikle önce böbrekler iflas eder. | Open Subtitles | أخشى أنه لا يمكنني فعل شيء, عادة تفشل الكليتان أولاً |
Yanlış nefes bile alsan, yine iflas edebilir. | Open Subtitles | أنت حتى تتنفس بشكل خاطئ هذا ممكن أن يجعلك تنهار |
Babamın kanseri neredeyse bizi iflas ettiriyordu, ama annem bunu yapacaktı. | Open Subtitles | سرطان ابي أفلسنا لكنها ستعالج الكلب ايضا |
Hastanın ciğerleri ağır bir şekilde zarar görmüş. Karaciğer hala iflas ediyor. | Open Subtitles | رئتا المريض متضررتان بشدّة وما زال الكبد ينهار |
O benden daha kötü durumdaydı. Bana iki hafta içinde iflas edeceğini söylemişti. | Open Subtitles | لقد كان غارقاً في مشاكل أكثر منّي، أخبرني أنّه سيصبح مفلساً بعد أسبوعين. |
beş buçuk yıl sonra faşizm savaşı kaybedilerek Avrupa iflas etmiştir. | Open Subtitles | بعد خمس سنوات ونصف من الحرب على الفاشية أصبحت أوروبا مفلسة |
Bu verdiğimiz teklif ile, fabrika iflas edene kadar yıllar geçer. | Open Subtitles | بالمعدل الذي نسير به، سيفلس المصنع بعد سنوات |