Çünkü masumluğumu kanıtlama sorumluluğuyla yetkilendirilmiş bu adamla olan bozulan ilişkimi tanımlıyor. | Open Subtitles | لأنها تصف علاقتي المتدهورة مع الرجل الذي يجب عليه أن يبرهن برآتي |
Lütfen beni baştan çıkarmaya ve ilişkimi durdurmaya çalışmaktan vazgeçer misin? | Open Subtitles | هل يمكنك رجاءً الخروج من علاقتي و التوقف عن محاولة إغوائي؟ |
Evlilik dışı ilişkimi itiraf etmedim... çünkü bunun beni suçlu göstereceğini biliyordum. | Open Subtitles | لم أعترف بخصوص علاقتي .. لأنّني كنت أعلم بأنّها ستظهرني بمظهرٍ سئ |
Neyin ne olduğunu anlamak için parçaları birleştirmeye başlıyorum sense ilişkimi baltalıyorsun. | Open Subtitles | تعلم، سأقوم بجمع كل هذا معا وأري حقيقته انت تحاول تخريب علاقتي |
Eşimle, arkadaslarımla, insanlarla olan ilişkimi düşündüm. | TED | و فكرت في علاقتي مع زوجتي اصدقائي و الناس بشكل عام. |
Meşrulaştırılmış bu ırkçılıkla bireysel karşılaşmam okumayla olan ilişkimi tamamen değiştirdi. | TED | هذه المواجهة الشخصيّة مع العنصريّة المؤسسيّة غيّرت علاقتي بالمطالعة للأبد. |
Yani bu Konfüçyus geleneğinden gelen kendimi suçlama tuzağından kurtulma ve anne-babamla ilişkimi yeniden başlatma konusunda benim aracım İncil oldu. | TED | لذا أصبحت أداتي للخروج من مصيدة الذنب الكونفوشيوسي وأيضا لاستئناف علاقتي مع والدي |
Programı babama adadım ve bu onunla ilişkimi ve hayatımı değiştirdi. | TED | أهديت البرنامج لوالدي، فقد غير علاقتي معه وغير حياتي كذلك. |
Ama onun yerine ilişkimi pek inanmadığım bir tür mite dönüştürdüm. | TED | ولكن الذي قمت به عوض ذلك هو تحويل علاقتي إلى نوع من الأسطورة التي لا أؤمن بها جدا. |
4 yıllık kemoterapi, uzun süreli erkek arkadaşımla ilişkimi olumsuz etkilemişti ve kısa süre önce taşınmıştı. | TED | لقد جنت تلك السنوات الأربع من العلاج الكيماوي على علاقتي بحبيب العمر، وتخلى عني مؤخرًا. |
Öte yandan, son zamanlarda, hayatımı ve kariyerimi etkileyen tuhaf bir şey başıma geldi. Bu tuhaf şey, bu meslekle olan ilişkimi yeniden düzenlememe yol açtı. | TED | لكن،حصل شيء نوعا ما غريب مؤخراً في حياتي ومسيرتي المهنية، مما دفعني لإعادة تقويم كامل علاقتي مع هذا العمل. |
Toplum yasal danışmanları benim hukukla olan ilişkimi kurtardı. | TED | لقد حافط مساعدو المحامون على علاقتي بالقانون. |
O öldükten sonra sanki hayatının bedelini ödüyormuş gibi hissettiğimden burayla ilişkimi kesmek istedim. | Open Subtitles | بعدما تُـوفِيّت، لقد فكرتُ بأن أنهي علاقتي مع هذا المكان لأنني شعرت وكأنني أدفع ثمن حياتها |
O yüzden mi Başkan'la ilişkimi sorup duruyordun? | Open Subtitles | لهذا السبب استمريت بسؤالي عن علاقتي بالرئيس؟ |
Onunla ilişkimi bitirseydim 11. bölüme göre, paramı geri alacaktım. | Open Subtitles | واضح أني إن فسخت علاقتي معه، قبل لجوئه إلى البند 11، كان بإمكاني إستعادة المال |
Bunların hepsi bir yana, Benim ilişkimi mahvediyorsun. | Open Subtitles | واعلى من ذلك كله دمرت علاقتي العاطفيه اعني, ماهو جديدك؟ |
Kim olduğum ... ve William Parrish'le olan ilişkimi... kendimize göre en uygun zamanda açıklayacağız. | Open Subtitles | علاقتي بالسيد باريش سيباح عن هذا فى الوقت المناسب أشكرك سيد بلاك |
Hem hala Anne ile ilişkimi sürdürmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | كما أنني مازلت احاول أن اصلح علاقتي مع آني |
Bu evliliğin herhangi bir şekilde dostlarımla olan ilişkimi bozmayacağını bilmenizi istiyorum, yemin ederim. | Open Subtitles | اريدكم ان تعلموا ان تلك الزيجه لن تمثل بأى حال اى خطرا على علاقتى بأصدقائى فى حدها الادنى |
İlişkimi nasıl yaşayacağım konusunda başka insanların fikir yürütmesini istemem. | Open Subtitles | لا اريد القانون يصنع حكماَ عما علي فعله بعلاقتي |
Yüzbaşı Taylor'a gelince insanlarla olan ilişkimi sana davranış tarzlarına göre belirleyecek değilim. | Open Subtitles | وبقدر تعلق الأمر بالنقيب تايلور، فأنا يجب أن أوضّح بأنّني لا أشكّل علاقاتي مع الناس إستناداً على كيفية تعاملهم معك |