Hırsız kameranın yönünü değiştirdiğine göre geride bir şey bırakmış olabilir dedim. | Open Subtitles | وبما أن اللص قد ركل الكاميرا الخفية فكرت بأنه سيترك شيئاً خلفه |
Tabancanı kameranın önüne koy. Sonra bana nasıl ulaşacağını söyleyeceğim. | Open Subtitles | ضع المسدس أمام الكاميرا ثم سأخبرك عن وجهتك للوصول إلي |
Ve işte oradaydın o kameranın önünde durmuş tüm haksızlıklara karşı geliyordun. | Open Subtitles | وها أنتم ذا هنا تقفون أمام تلك الكاميرا تقفون ضد جميع المظالم |
Şimdi gördüğünüz şey kırmızı ışığın altındaki yoğunlaştırılmış kameranın görüntüsü ve Dr.Kubodera'nın görebildiği bu devin gelişiydi. | TED | والآن، ما ترونه هو منظر مكثّف من كاميرا تحت الضوء الأحمر وهذا كل ما استطاع د.كيبوديرا رؤيته عندما يقترب العملاق هنا. |
Ve işte bu kameranın gösterdiği de, gözlerimizin asla göremeyeceği bir şey. | Open Subtitles | وهذا ما تُظهره آلة التصوير الخاصة، شيئاً لم يمكن لأعيننا رؤيته أبداً. |
Çözdüm olayı Billy. Ben kameranın önünde 31 çekerim, sen sanar nasılsa. | Open Subtitles | كلا, يمكننا فعل ذلك, لكن ما سأفعله هو أن أستمني أمام الكاميرا |
Bana kameranın, benim ve Johnny'nin ormanda kayboluşumuzu çektiğini söylediler. | Open Subtitles | لماذا لقد أخبروني أن الكاميرا التي كانت تصورني أنا وجوني |
Ne yani, adam kameranın orada olduğunu biliyor muydu yani? | Open Subtitles | أنتظر , أتقول أن الرجل يعرف بوجود الكاميرا هناك ؟ |
Ve sol tarafta ise, onu görünmez yapan kameranın olduğu işlenmiş videoyu göreceksiniz. | TED | وفي الجهة اليسرى، سترون الفيديو المعالج حيث جعلته الكاميرا غير مرئي. |
Bu sırada, kameranın solunda oturan iki Danimarkalı genç, gülmekten kırılıyorlar. Bu durumun hayatlarında gördükleri en komik şey olduğunu düşünüyorlar. | TED | الآن في هذا الوقت، الشابان الدنماركيان اللذان على يسار الكاميرا يتداعيان من الضحك. يعتقدان أنه أكثر شيئ مضحك رأوه على الإطلاق. |
kameranın Scratch'e bilgi göndermesi yöntemiyle aynı şekilde mikrofonu da kullanabilirsiniz. | TED | بنفس الطريقة التي تستخدم بها الكاميرا لنقل المعلومات إلى سكراتش، يمكنكم استعمالها أيضا مع الميكروفون. |
Size bu kameranın neler yaptığına dair kısa bir video göstereceğim. | TED | دعوني أريكم فيديو قصير لما يمكن لهذه الكاميرا فعله. |
Öğrencilerimizden birine kameranın neyi ölçtüğünü sorduk. | TED | طلبنا من إحد الطلاب أن ينظر إلى ما تقوم الكاميرا بقياسه |
Doğrudan kameraya bakmak bile bu nörotransmiterlerin sayısını arttıracaktır, belki de kameranın yerini değiştirmek de faydalı olur. | TED | وشيء بسيط مثل النظر إلى الكاميرا بإمكانه زيادة الناقلات العصبية، او ربما تغير موقع الكاميرا. |
Aslında bu yörüngeden çekildi; kameranın yüzeye doğru yakın çekim yapmasını sağladık ve gerçekte yüzeyde Gezgin'i görüyoruz. | TED | لقد قمنا بجعل الكاميرا تقوم بتقريب الصورة إلى السطح من المدار و رأينا العربة الجوالة على السطح |
Ve kameranın estantane hızı aslında bu olayda onu daha az etkin yapıyor. | TED | علما بأن سرعة الغالق في الكاميرا تجعلها أقل فعالية في هذه الحالة |
Sonra, bebeğin görme keskinliğini taklit etmek için kameranın optik düzeneğini değiştirdik. | TED | إذن قمنا بتعديل عدسات الكاميرا لنحاكي الحدة البصرية للطفل. |
kameranın öteki tarafında olmanın nesi kötü? | Open Subtitles | ما الخطأ في أن تكون على الجانب الآخر من الكاميرا ؟ |
bu inanılmaz hayvanlardan bazılarını görüntüleyebilecek bir kamera ile karşımıza çıkageldi, ve şu anda ekranda gördüğünüz işte o kameranın görüntüleri. | TED | إستطاعت إختراع كاميرا قادرة على تصوير بعض هذه الحيوانات العجيبة و هو ما ترونه هنا على الشاشة |
Hiç konuşmam. Sadece kameranın sesini duyacaksın. - Ne? | Open Subtitles | لن أتكلّم على الإطلاق، ستسمعين وحسب الضجة الصادرة عن آلة التصوير |
Bunlar suikast esnasında konvoya odaklanan tek kameranın çekebildiği görüntüler. | Open Subtitles | نعم سيدي، هذه فقط هي خدع الكاميرا بالكاميرا الوحيدة ذات التركيز |
Bu örnekte, her bir görüntü kaydedilirken kameranın pozisyonu maviyle gösterilmekte. | TED | في هذه الحالة، لديكم موقع الكاميرات عندما تم التقاط كل صورة، كما هو موضح بالأزرق. |
Sanırım o bir kameranın parçası 21 No'lu yer sadece bir yayın yeri değil | Open Subtitles | أعتقد أنه جزء من آلة تصوير رقم 21 أليس فقط إستوديو للبث. |
kameranın kırmızı ışığı yandığında duyduğum heyecan... | Open Subtitles | التسرع عندما ذلك الضوءِ الأحمرِ الصَغيرِ على آلةِ التصوير تَفْتحُ. |
kameranın lensleriyle yüzleşmesi, aynen bir günah çıkarma seansına dönmüştü. | Open Subtitles | ,و بمواجهته للكاميرا ,بدأ بالإعتراف شيئا شيئا |
Bu, kuyumcudaki kameranın yakaladığı, düşük çözünürlükte, dijital bir görüntü. | Open Subtitles | وهذه سرقة ، من كاميرة محل المجوهرات قليلة الجودة |
Neden bu yeteneksiz figüranları kameranın karşısına koymuyoruz? | Open Subtitles | لماذا لا نضع هذان الكومبارس أمام العدسة اللعينة الضخمة؟ |
Ama en çok bağırana yakın çekim yapan tepedeki kameranın kaydetmesini yasaklıyorum. | Open Subtitles | لكني أمنعك من تصويرها بكاميرا ما فوق الرأس التي تقرب على أي احد يكون صوته الأعلى |