Bir kamyonetin olduğunu bilmek harika; ama herkesin ne düşündüğünü bilmemiz gerek, işte o zaman oldukça karışık bir problem hâline geliyor. | TED | معرفة أن هذه شاحنة نقل، رائع، لكن ما يجب حقا أن نعرفه هو ما يفكر به كل شخص، لذا أصبحت مشكلة معقدة. |
Bu çok karışık bir ağ sistemidir, ancak bilinçaltındaki asıl sorunun cevaplanmasına yardımcı olur: Bunu tekrar yapmalı mıyım? | TED | إنها شبكة معقدة لكنها تساعدنا على إيجاد إجابة على سؤال واحد من اللاوعي هل يستحسن أن أقوم بذلك مجدداً؟ |
Bu, 90 memurun gece gündüz çalıştığı karışık bir operasyon. | Open Subtitles | هذه عملية معقدة تشمل 90 ضابطا العمل على مدار الساعة |
Bu balayı sen içine etiği sokmadan zaten yeterince karışık bir durum. | Open Subtitles | شهر العسل هذا معقّد بمـا فيه الكفـاية بدون حشر أخلاق طبية إليـه |
Travma sonrası stres karışık bir rahatsızlıktır ve ordunun en iyi askerlerini etkilemiştir. | Open Subtitles | شدة ما بعد الصدمة إضطراب معقد يؤثر على العديد من أفضل رجالنا العسكريين |
"TKGP"de hiç bilmediğim bir Pakistan, kavradığımdan daha karışık bir ülke gördüm. | TED | في الشركة رأيت ان هناك باكستان حيث لم أدري دولة أكثر تعقيدا مما ظننت |
Ve tarama sonuçlarının gösterdiğine göre tamamen yetişkin durumda. Çok karışık bir durum. | Open Subtitles | و رغم هذا أجهزتنا تشير أنه بالغ و مكتمل النمو هذا محير للغاية |
Aslında karışık bir durum, ama reklam işinde başkalarını yargılamayız. | Open Subtitles | حسناً، إنها فكرة معقّدة لكن في مجال الإعلانات لا نحكم حقاً على الناس |
Ama doktor bunun zor ve karışık bir işlem olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت الطبيبة بأنها عملية صعبة ومعقدة |
Aslında geçenlerde renklerini değiştirmelerinin aslında bayağı karışık bir dil olduğu kanıtlandı. | Open Subtitles | تم الإثبات حديثاً إن تغيير ألوانه هو لغة معقدة ممتاز، أفضل حتى |
Aslında çok karışık bir derleme, bir şeylerin sıralı bir oluşumu olmamız bizim gerçek olmadığımız anlamına gelmiyor. | TED | الحقيقة أن كوننا في بعض الأحيان عبارة عن مجموعة معقدة من الأشياء المنظمة بطريقة معينة لا يعني أننا لسنا حقيقيين. |
Mesela Facebook gibi hackerlar tarafından kurulan şirketler bile konu hackerlara gelince karışık bir ilişki içindeler. | TED | أنه حتى الشركات التي أسست على يد مخترقين، مثل فيس بوك مازالت لديها علاقة معقدة عندما تتعامل مع المخترقين. |
Kıyaslarsak, inanılmaz karışık bir problem. | TED | انها حقا مشكلة معقدة بشكل لا يصدق عند المقارنة. |
Bunu söylemek zor, çünkü gerçekten karışık bir problem, fakat bunlar benim iki oğlum. | TED | حسنا، يصعب الحكم والسبب أنها مشكلة معقدة جدا، لكن هذان الاثنان ولدايّ. |
Lost'un üçüncü sezonundan beri bu kadar gereksiz karışık bir şey görmemiştim. | Open Subtitles | لم أرَ أيّ شيء معقّد غير ضروريّ ''منذ الموسم الثالث لـ ''لوست. |
Uyuşturucu lordları tarafından kontrol edilen varoşların karışık bir tarafı yok | Open Subtitles | شيء معقد حول أحد الأحياء الفقيرة التي يسيطر عليها تجار المخدرات. |
İslam güneye barışla geldi, kuzeye karışık bir şekilde farklı geldi. | TED | الإسلام حل بسلام في الجنوب، ربما انتشر بتاريخ أكثر تعقيدا نوعا ما في الشمال. |
Bence annenim hemşiresi olmanın karışık bir çantaya benzediğini fark edeceksin. | Open Subtitles | أعتقد أنك سوف تجدين الإعتناء بوالدتي .. شيء محير |
Arabayı başkası sürüyormuş ve bunu düzeltmeye çalışıyordu ama her şey çok karışık bir hal aldı. | Open Subtitles | شخص آخر كان يقود، و هي حاولت تصحيح الأمور. لكنّ الأمور أصبحت معقّدة جدّا. |
Tüm evren kadar karışık bir sistemi incelemek için astrofizikçiler ve uzmanlar büyük ve karışık veri setlerinden örnek modeller ve çözümler çıkarıyorlar. | TED | ولدراسة نظام بتعقيد الكون بأكمله، فإن علماء الفِيزِيَاء الفَلَكِيَّة خبراء باستخراج انماط بسيطة وحلول من مجموعات بيانات كبيرة ومعقدة. |
Aslında çok karışık bir konu bu, Nathaniel çok karışık birisidir. | Open Subtitles | حسناً، إنها مقالات مُعقده ناثانييل مُعقد. |
Uzun ve karışık bir diziden oluşuyor. Ama şifreyi görmüştüm. | Open Subtitles | له تسلسل طويل ومعقد ولقد سنحت لي فرصة بأن انظر إليه |
Çocuklar, kumar oynama kısmını geçeceğim. Dediğim gibi çok karışık bir oyundu. | Open Subtitles | يا أولاد سأتجاوز فترة المُقامرة لانه كما قلت هي لعبة مُعقدة جداً |
Normalde seni hastaneye götürürdüm ama şaşırtıcı şekilde karışık bir geçmişim olan bir adamın kolları arasındaydın. | Open Subtitles | ومن العاديّ، أنّي كنتُ لآخذكِ للمُستشفى، لكنّك كنتِ تسقطين في حضن رجلٍ أُشاركه ماضٍ مُعقّد للغاية. |
karışık bir şeydi ve bizimle hiçbir şey yapamazdı ve annene, Boston'ı yönetmende sana yardım edeceğime dair söz verdim. | Open Subtitles | لقد كان الموضوع معقدا و لم يكن له علاقه بنا و لقد وعدت الام اني ساساعدك في قياده بوسطن |
Yardım teklif etmeye çalıştım. karışık bir durum. | Open Subtitles | لقد حاولت تقديم يد المساعدة، ولكن الأمر كان معقداً. |
karışık bir kafa ahlaki değerlerden yoksundur. | Open Subtitles | الدماغ المتخبط لا يمتلك مبادئ أخلاقية |
Bu iş yetenek, bilgi, çok karışık bir planlama ister. | Open Subtitles | حسنًا، ذلك يتطلب مهارة ومعرفة كبيرة لأكبر التخطيطات تعقيدًا |