Bazı hayvanlar örneğin deniz kuşları bu karışıklık içerisinde dolanırlar. | TED | بعض الحيوانات مثل الطيور البحرية تقع في فخ هذه الفوضى |
Otoyolda karışıklık olduğuna dair bilgi var binlerce insan şehirlerden kaçtığı için. | Open Subtitles | هناك تقارير الفوضى' على الطُرق السريعةِ كآلاف الناسِ' يحاولْون الهُرُوب من المُدنَ. |
Bir şeyi itersin ve hiç beklemediğin şekilde karışıklık yaratır. | Open Subtitles | تدفع شيء ما هنا يؤدي الى فوضى لم تكن تتوقعها |
Eğer şirketin bu kısmının varlığı durdurulursa, kredi verenler için bir karışıklık olacak. | Open Subtitles | ،إن كان ذلك الجزء من الشركة لم يعد موجوداً فسـوف يصبح فوضى للدائنين |
- Akşamki karışıklık için özür dilerim. - Daha fazla yanlışı kaldıramayız. | Open Subtitles | ــ آسف علي خلط الأرقام ــ لا يمكننا تحمل المزيد من الأخطاء |
Koçun o yaşta bir kızla karışıklık yaratabilecek bir duruma girmemesi gerekir. | Open Subtitles | فتاة في هذا السن على المدرب ألا يقترب من أي وضع من إحتمالية الخلط |
Burada bir karışıklık ya da yanlış anlama oluşur ve gerilim ortaya çıkar. | TED | من هنا، يتشكل الارتباك و سوء الفهم، و ينشأ التوتر. |
Mantıksız olduğunu düşündüğün anda hayat rastgele bir karışıklık çıkartıyor. | Open Subtitles | عندما تعتقد انه لا نمط معين يظهر فى تلك الفوضى |
Bu Medellín kartelinde daha fazla kaos ve karışıklık yaratacaktı. | Open Subtitles | لإن ذلك يعني المزيد من الفوضى والإرتباك داخل منظمة ميدلين |
Birçok şehirde trafik zaten karmakarışık ve biz daha fazla karışıklık istemiyoruz. | TED | في العديد من المدن، المرور فوضوي جدًا، ونحن لا نحتاج إلى المزيد من الفوضى. |
Yakaladığımız mahkum, bir karışıklık olduğuna dair yalan söylememiş değil mi? | Open Subtitles | ان السجين الذى أمسكنا به لم يكذب بشأن هذه الفوضى |
Buradaki gibi bir karışıklık daha çıkarırsan itibarın kalmaz. | Open Subtitles | فوضى أخرى كالتى فعلتها هنا في وارسو و لن تكون لك سمعة لتحميها |
Ortada karışıklık varsa, ne istediğini bilen bir adamın istediği şeye... | Open Subtitles | حيثما تكون هناك فوضى فالرجل الذي يعرف ما يريد تقوم له فرصة سانحة لأخذها |
Başka bir karışıklık olacağını biliyordum. Her zaman haklı çıkıyorum. | Open Subtitles | كنت أعلم أنه سيحدث فوضى أنا دوماً على حق |
Faturayla ilgili bir karışıklık olmuş ve telefonumu kapattılar. | Open Subtitles | حسناً , كان هناك خلط فى الفاتورة واقفلوا تليفونى |
Üç kez dükkan soyma, düğünde birini yumruklama ve üçüncüde de başka birinin kimliğini kullanmakla ilgili bir karışıklık oldu. | Open Subtitles | ثلاث مرات سرقة, لكم شخصاً ما في زفاف و كان هنالك نوعاً من الخلط |
Portekiz kaşifler, krallık için Afrika'yı hızlı bir şekilde geziyordu. Ta ki karışıklık ve diplomasinin birleşmesiyle efsane gerçek olana dek. | TED | جاب المستكشفون الأوروبيّون إفريقيا بحثًا عن المملكة، إلى أن حوّل مزيجٌ من الارتباك والدبلوماسيّة الخرافة إلى حقيقة. |
Şehir ziyaretçilerden dolayı çok kalabalık. Bu yüzden bir çok karışıklık oluyor. | Open Subtitles | المدينة مزدحمة بالزوار, ويحدث الكثير من التشويش |
Olağandışı bir terslik veya karışıklık ile karşılaşılırsa gerçekten ilginç bir davranış ortaya çıkıyor: süsleme. | TED | وعندما نواجه بصعوبة محددة انتكاسات أو تعقيدات يظهر سلوك مثير للإهتمام بالفعل: الديكور |
Bütün bu karışıklık ve felaketlerin arasında... ..kadın tabii ki çektirdiği fotoğrafları unutmuş. | Open Subtitles | و في وسط الاضطراب و المصائب نسيت الأرملة أمر الصورة بالطّبع |
Bu sadece büyük bir karışıklık. | Open Subtitles | انه اختلاط للامر كبير هذا كل ما فى الامر |
karışıklık için özür dilerim ama yanlış bilgilendirilmişsiniz. | Open Subtitles | انا اسف على هذا الالتباس ولكن وصلك خبر خاطئ |
Karaya vardığınızda, karışıklık tasavvur etmiyorum. | Open Subtitles | بمجرد أن ترسو، أتخيل أنه لن يوجد أي إلتباس |
Ajansımın ofisinde bir karışıklık olmuş ama hâlâ televizyondayım ve bu iyi bir teşhir oldu. | Open Subtitles | كان هناك التباس في مكتب وكيلي لكني مازلت على التلفاز وهذا ظهور جيد |
O asteroitteki en küçük bir karışıklık gezegeni çok büyük bir mesafeyle kaçırmasına sebep olabilirdi. | TED | إذ أن أصغر اضطراب على سطح هذا الكويكب البعيد عن الأرض سينجم عنه تغيير مسار الكويكب بعيدا عن كوكب الأرض وبفارق كبير. |
Endüstriyel hastalığı tedavi ettiğimizde bir karışıklık oldu.e | Open Subtitles | كان هناك تعقيد عندما كنا نُعالجُ المرض الصناعي |
Bir karışıklık olmuş. Benim de, bu ekipte olmam lazım. | Open Subtitles | يبدو أن هناك سوء تفاهم من المفترض أن أكون هنا |