Burada karşı karşıya olduğumuz şeyi, sen, herkesten daha iyi biliyorsun. | Open Subtitles | انت وأكثر من اى شخص كُنت تعرفين ما الذى نواجهه هنا |
Yanınızda taşımanızı istedim ki, bu sayede neyle karşı karşıya olduğumuzu anlayabileyim. | Open Subtitles | لذا طلبتُ منكِ حملها، إبقيها معكِ، حتى يمكنني رؤية ما نتعامل معه. |
Şunu bilmeni isterim ki ekonomik bir faciayla da karşı karşıya olabilirsin. | Open Subtitles | اتصل فقط لأعلمك انك قد تكون على وشك مواجهة كارثة اقتصادية أيضا |
Bu değişen dünyada dengeyi gözetirken çok ağır seçimlerle karşı karşıya kaldık. | Open Subtitles | في سبيل إحداثِ توازنٍ مع هذا العالم الجديد نواجه اليوم خياراتٍ صعبة |
Saygısızlık olarak almayın ama neyle karşı karşıya olduğunuzu hiç bilmiyorsunuz. | Open Subtitles | بدون إستهزاء، أنتَ لاتعرف لديكَ ادنى فكرة عن الذي تتعامل معهُ. |
Tavsiyeyi verdin çünkü ne ile karşı karşıya olduğumu biliyordun ve bana yardım etmeye çalışıyordun. | Open Subtitles | هراء لقد فعلتها لأنّك تعرف مالذي أواجهه ، ولقد كنت تحاول مساعدتي |
Bir bilim insanı şu anda karşı karşıya olduğumuz sınavın çözülebilir bir düğüm olduğunu ve sürdürülebilir bir birliktelik olduğunu söyledi. | TED | شخص قال الاختبار الذي نواجهه الآن، أخبرني عالم ان كان المزيج بين اشارة الابهام و اللحاء الجديد يعتبر مزيجا قابلا للتطبيق. |
Çünkü bana göre, karşı karşıya olduğumuz en önemli konu bu soruya nasıl tepki vereceğimizdir. | TED | أريد القيام بذلك لأنه في نظري، الإشكال الأهم الذي نواجهه هو كيف نجيب على هذا السؤال. |
1912'ye 100 yıl öncesine dönün ve ülkemizin o zamanlar ne ile karşı karşıya olduğuna bakın. | TED | لكن بالعودة إلى 1912، قبل 100 سنة، انظروا إلى تلك النقطة ما نحن، دولتنا، نواجهه. |
Trene binip ne ile karşı karşıya olduğumuzu öğrenmemiz lazım. | Open Subtitles | أخفض سلاحكَ. علينا أن نصعد القطار ونكتشف مع ماذا نتعامل. |
Burada karşı karşıya olduğumuz şey yaşayan bir Diri Oluşum örneği. | Open Subtitles | ما نتعامل معه هنا عبارة عن عينة حية من النشوء الحيوي. |
Demek istediğim, dozajı en ufak miktarlarda dahi aşacak olursak, olağanüstü derecede zehirli seviyelerde bir yoğunlaşmayla karşı karşıya kalırız. | Open Subtitles | ما أقوله هو أنه لو أعطينا جرعة أكثر حتى ولو بأقل كمية فنحن نتعامل مع تركيزات ذات مستويات عالية من السّمية |
Ortaya çıkarmakta olduğumuz geleceğe doğru daha ciddi bir şekilde hareket ettikçe gerçekte iki çetrefilli zorluk takımıyla karşı karşıya geleceğiz. | TED | سنجد أنفسنا في مواجهة مجموعتين من التحديات كلّما غصنا أعمق نحو المستقبل الذي تقوم بإنشاءه. |
Şimdi, bu hareketlerle karşı karşıya kalarak son zamanlarda, Batılı konuşmaları çoğu zaman iki hatalı cevap sundu. | TED | بعد مواجهة هذه الحركات في السنوات الأخيرة ، قدّم الخطاب الغربي غالباً رأيين خاطئين. |
O an harekete geçmek gerçek sorunla karşı karşıya kalmak ve kimseye güvenmeden kendi başımıza bunlarla savaşmamız demekti. | Open Subtitles | التعاون هو مانحتاجه الآن عندما لا نستطيع الإعتماد على أي أحد آخر علينا أن نقف و نواجه الموتى الأحياء |
Bildiğimiz yolla delikleri kapatabiliriz ve altından kalkamayacağız işlerle karşı karşıya kalırız. | Open Subtitles | لقد اصلحنا الحائط بأي شيء يمكننا إصلاحه عندما نواجه عمل لايمكننا التوقف |
Hunter, karşı karşıya olduğun bir tıp kurumu. | Open Subtitles | أليس كذلك ؟ إنظر . هنتر أنت تتعامل مع مؤسسة طبية |
Bir şeyler dönüyor gerçekten ve sana her şeyi anlatacağım. Ama önce neyle karşı karşıya olduğumu öğrenmem gerekiyor. | Open Subtitles | ثمّة شيء يحدث وسأنبئك به كاملًا، إنّما فقط أودّ فرصة لمعرفة ما أواجهه أوّلًا. |
Peter, eğer sana yardım edeceksem, neyle karşı karşıya olduğumu bilmeliyim. | Open Subtitles | بيتر, اذا اردت مني مساعدتك فعليك أن تقول لي ما أواجه |
karşı karşıya kaldığınız her seçimin kolay bir seçim olduğu bir dünya hayal edin, her zaman diğerlerinden iyi bir alternatif var. | TED | تخيل عالمًا فيه كل خيار تواجهه هو خيار سهل، بمعنى أنه دائما هناك بديل أفضل. |
Grönland'da şu an büyük zorluklarla karşı karşıya olan birçok İnuit topluluğunu ziyaret etme şansım oldu. | TED | حظينا بفرصة زيارة العديد من مجتمعات الإسكيمو في جرينلاند الذين يواجهون تحديا كبيرا. |
Tıpkı karşı karşıya konmuş iki aynaya bakmak, gibi bir şey. | Open Subtitles | هي سَتَكُونُ مثل النَظْر من خلال مرآتين، وضِعْت وجهاً لوجه. |
2012 yılında siyahi bir kadın doğum sırasında beyaz bir kadına göre 10 kat fazla ölme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. | TED | امرأة ذات بشرة سوداء في سنة 2012 واجهت خطر الوفاة أكثر من 10 مرّات عند الولادة مقارنة بامرأة ذات بشرة بيضاء. |
Hayatında zorluklarla karşılaşmış ve ya karşı karşıya kalmış olanlar ellerini kaldırsın. | TED | كلكم هناك، من يواجه أو سبق له أن واجه تحديًا فليرفع يديه. |
Sınavları tamamladığın zaman sana söz veriyorum çocuğunun kaybından sorumlu olan adamla karşı karşıya geleceksin. | Open Subtitles | عندما تكمل الاختبارات أعدك بأنك ستواجه الرجل المسئول عن موت ابنك |
Afrika'nın karşı karşıya bulunduğu mücadeleyi, yoksulluğun azaltılması denen bir çaresizlik mücadelesinden bir umut mücadelesi çerçevesine oturtmamız gerekiyor. | TED | نُريد إعادة تأطير التحديات التي تواجه أفريقيا من تحديات البؤس، البؤس الذي يُدعى الحد من الفقر، إلى تحديات الأمل. |
Düşünmeden bazı şeyler yaparsın çünkü karşı karşıya olduğun şeyi kabul etmek istemezsin. | Open Subtitles | فستفعلين أشياء بلا تفكير لأن الذى يتوجب عليكى مواجهته لا يمكن تصوره إطلاقا |