İyi haber şu ki, tüm belirtiler vazovajinal senkopa işaret ediyor. | Open Subtitles | حسناً, الأخبار السارة هي أن كل العلامات تشير إلى أنها إغماءة. |
Artı, anladılar ki tüm yılanlar zehirlidir. | Open Subtitles | بالاضافة إلى انهم يعلمون أن كل الأفاعي سامة |
Sana garanti ederim ki tüm hedefler... Ulusal güvenliğimizi sağlamak için. | Open Subtitles | وأضمن لك أن كل أهدافنا يشكلون تهديداً لأمننا العام |
Tabelayı kapıya astığım zaman sandım ki tüm davalarımda yardım için yalvaran ateşli ölümcül kadınlar kirli seks ve tehlike olacak. | Open Subtitles | عندما أعلق لوحتي أفكر في أن كل القضايا تبدأ مع فتاة تستجدي المساعدة لأخلصها من الخطر |
Tabii şüphesiz ki, tüm bunlar, bugün çiftçilerin harcamalarına rakip bir maliyetle mümkün oluyor. | TED | ولا يوجد مجال للشك أن جميع هذه الأشياء ممكنة بتكلفة منافسة جداً للتكلفة التي يتم إنفاقها على الزراعة حالياً. |
Sorun şu ki tüm birikimim hisse senetlerinde bağlı o yüzden şu anda nakit bakımından fakirim. | Open Subtitles | المشكلة هي أن كل أموالي على شكل أسهم لذا، ليس عندي مال نقدي الآن |
Öyle görünüyor ki; tüm Amerika... sekiz yıl önce, bu adamın başına ne geldiğini öğrenmek istiyor. | Open Subtitles | يبدو أن كل أمريكا تريد معرفة ماذا حصل لهذا الرجل قبل 8 سنوات |
Tamam, ama gerçek şu ki tüm bu durumun ne kadar yanlış olduğunu bile göremiyorsun. | Open Subtitles | حسنا , الحقيقة أنك لا ترين كيف أن كل هذا الوضع خاطئ |
Bu da demek oluyor ki tüm o korkunç şeyler olacak ve yapabileceğimiz hiçbir şey yok. | Open Subtitles | هذا يعني أن كل الأحداث الفظيعة ،ستحدث على أية حال .وليس بيدنا فعل شيء حيال ذلك |
Eğer tabii sen de istersen. Görünen o ki, tüm bunlar yeni haberleri herkesin kabullenmesini beklemeyerek yapılacak. | Open Subtitles | وأنه لمن المعلوم أن كل هذا سيحدث مع معرفة |
Kanıt olduğuna inanıyorum ki tüm bunların nedeni.. | Open Subtitles | أنوي أثبات أن كل الأشخاص الذين ذكرتهم غير مسئولون عن أفعالهم |
Affınıza sığınarak demeliyim ki tüm bunlar akla James Bond hikayelerini getiriyor. | Open Subtitles | اغفر لي، ولكن يبدو أن كل شيء قليلا جيمس بوند. |
Şunu anladım ki, tüm hapishane memurları yalnızca mahkumların iyiliğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | وأنا أعلم الآن أن كل موظف من موظفي السجن يهتم فقط في تأهيل، وتشغيل السجناء. |
Lupu'lu Lisa Tepeş o kadar ileri gitti ki tüm bunları ona Şeytan'ın yaptığını idrak edemedi. | Open Subtitles | ليسا تيبش من لوبو فقدت صوابها لدرجة أنها لم تستطع أن تدرك أن كل ما لديها كان من إبليس. |
Sebebi, tabii ki tüm bunların toplumumuz üzerinde çok fazla stres oluşturacak olması ve işlerin tüketicilere ekonomiyi sürdürebilmeleri için satın alma gücü sağlayan mekanizma olmasıdır. | TED | والسبب بالطبع، أن كل هذا سيضع درجة من الضغط على مجتمعنا، وأيضًا لأن الوظائف هي تلك الآلية التي تعطي القوة الشرائية للمستهلكين وهذا ما سيدفع عجلة الاقتصاد. |
Bu demektir ki, tüm erkekler eşcinsel. | Open Subtitles | هذا يعنى أن كل الرجال شواذ جنسياً. |
Eminim ki tüm bunlar yasadışı. | Open Subtitles | أراهن أن كل ما يحدث هنا غير قانوني |
Ancak Tanrı biliyor ki tüm tavsiyelerim Majestelerinin tahtını korumak içindi. | Open Subtitles | ... بالرغم أن الرب يعرف أن كل نصائحي كانت لضمان عرش فخامتكِ |
- Hey, senin için sevindim, çünkü ben biliyorum ki tüm hayranlarım, biliyorsun... | Open Subtitles | -هنيئاً لك ، لأنني أريد أن أعرف أن كل المعجبين بي .. أنت تعلم |
Ne yazık ki, tüm köpek ırkları yapay seçilimin ürünü iken bazıları diğerlerinden daha sağlıklıdır. | TED | للأسف، في حين أن جميع سلالات الكلاب هي نتاج الاختيار الاصطناعي، إلا أن بعضها أكثر صحة من غيرها. |