Demek istediğim, bu konuşmanın aramızda kalacağı konusunda sana güvenebilir miyim? | Open Subtitles | ما أعنيه هل أستطيع أن أثق أن هذه المحادثة ستبقى بيننا؟ |
Onun yatağına girmen için sana kolaylık göstermemden sonra bana gösterebileceğin tek nezaket onu bu konuşmanın dışında tutmak olurdu. | Open Subtitles | يبدو أن المعروف الوحيد الذي ستسديني إيـاه بعدما أعطيتك نفوذ الوصول لسريرها هو أنّ تدور هذه المحادثة بيني وبينك دونها |
Eğer doğru şekilde konuşursanız, konuşmanın anlaşmak olmadığını çok açıkça belirtmiş olursunuz. | TED | اذا تحدثت بالطريقة الصحيحة سوف توضح الامور ان الحديث لا يعني الموافقة |
Bu onunla konuşmanın zor olduğu anlamına da geliyor olabilir. İnsanlar benim hakkımda da hep öyle şeyler söylerler. | Open Subtitles | يمكن أن يعني انه كان من الصعب الحديث معه يقول الناس اشياء من هذا القبيل عني في كل الأوقات |
Doğrumu söylemem gerekirse... ..telefonu kapatırsan memnun olurum... ..çünkü konuşmanın ortasındaydık. | Open Subtitles | لأقول الصدق سوف أقدر إذا أغلقت السماعة لأننا في وسط محادثة |
- Onunla konuşmanın bir yolunu bulmalıyım. - Ee ne diyeceksin? | Open Subtitles | ـ يجب أن أفكر في طريقة للتحدث معها ـ وتقول ماذا؟ |
Bu konuşmanın internette yayınlanacağının farkındayım. | TED | أنا أدرك أن هذة المحادثة سوف تظهر على الإنترنت. |
Bir konuşmanın dengesi dinlemek ve konuşmanın arasındaki dengeyi gerektirir, bu yolda bir yerlerde bu dengeyi kaybetmiş durumdayız. | TED | المحادثة تتطلب التوارن بين الكلام والاستماع ، وفي مكان ما على طول طريق، هذه المحادثة نفقد هذا التوازن. |
konuşmanın odağı, bu insani değerlerin neler olabileceğine kulak vermenin önemiydi. | TED | وارتكزت المحادثة على الإستماع بتركيز أكبر لما يمكن أن تعنيه تلك القيم. |
Şimdi biraz iyi haber verip bu konuşmanın sonunda size biraz umut vermiş olmayı diliyorum. | TED | الآن، توجد بعض الأخبار الجيدة، وأتمنى أن أعطيكم بارقة أمل بنهاية هذه المحادثة. |
Eğer bu konuda ikna olduysanız, konuşmanın kalanında iki şey yapmak istiyorum. | TED | إذا أقنعتكم بذلك، أريد أن أقوم بشيئين في بقية المحادثة. |
Doğrusu, tam da bu, bu konuşmanın en değerli dersi. | TED | في الواقع، هذهِ أهمّ فكرةٍ أودُّ مِنكم تذكُّرَها مِن هذه المحادثة. |
Şu konuşmanın arasına girmeseler mala vuracak olan yolunu kaybetmiş bir yabancı. | Open Subtitles | أجل. سائح ضل سبيله قد يركل مؤخرة أحد يسعى لعزلي من الحديث |
Eğer bunu bilmiyorsan, O zaman bu konuşmanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | إن كنت لا تعرف هذا فال فائدة من خوض هذا الحديث |
konuşmanın bu kısmında boru hattının Çevre Koruma Ajansı ve bağımsız danışmanlarım tarafından nasıl temiz raporu aldığından bahsedeceğim. | Open Subtitles | عند هذه النقطة من الحديث سأتحدث عن أن خط الأنابيب أتى تقريره نظيفاً من وكالة حماية البيئة ومستشاريي المستقلين. |
O izinde ellerini cebime atabileceğin yazmıyorsa kendini yasa dışı arama ve gasp suçu hakkında bir konuşmanın içinde bulursun. | Open Subtitles | مالم تنص تلك المذكرة على أن بإمكانك وضع يدك في جيبي، ستجد نفسك في محادثة عن التفتيش والمصادرة غير القانونية. |
Hayır değil. Gerçek, konuşmanın çocuk için çok değerli olduğu, çocuk sizinle böyle konuşabiliyor. | TED | الحقيقة هي، ان للتحدث قيمة كبيرة عند الطفل. لان الطفل يمكنه اكتساب الكثير من خلال التحدث معك. |
Anladım ki modellerle konuşmanın en iyi yolu nesneleri gösterip, onları tanımlamakmış. | Open Subtitles | اعتقد افضل طريقة للحديث مع العارضات فقط هو التوجه نحو الاشياء ووصفها |
Ama meseleyi telefonda konuşmanın iyi bir fikir olmadığını söyledi. | Open Subtitles | لكنها قالت انها ليست فكرة جيدة لمناقشة ذلك هاتفياً |
konuşmanın kötü yanı, yanlış bişeyler söyleyecek iken kimse sizi durdurmaz. | Open Subtitles | مشكلة الكلام هي أن أحداً لا يمنعك من التلفّظ بالأقوال الخاطئة |
Sen, konuşmanın çok azını hatırlayabildin. | Open Subtitles | أنا انجزته يا روس, أنت تذكرت جزءا صغيرا و بشكل مهزوز من خطابك |
ve konuşmanın bilimsel bir hal alması ihtimaline karşılık Phil'i de yanımda getirdim. | Open Subtitles | وجلبت فيل معي في حالة أصبح النقاش علمياً |
Kasten dört sene diyip seni de konuşmanın içine sürükledi. | Open Subtitles | لقد قالت أربعة سنوات قبلاً، عمداً لتجرّكِ إلى هذهِ المُحادثة. |
-Guy, hey seni arayıp bugünkü konuşmanın faydası olduğunu söylemek istedim sadece. | Open Subtitles | غاي , أهلا أردت فقط الاتصال وقول أن محادثتنا اليوم كانت مفيده جدا |
Ama Phoenix Adalarının geçmişine,... ...bu konuşmanın konusu olan. | TED | و لكن، لنعد إلى جزر فينكس، وهي موضوع حديثنا هذا. |
konuşmanın ne kadar iyi geçeceğini düşünsen de, sadece olayları kötüleştirecek. | Open Subtitles | مهما تخيلتي أن تذهب إليه هذه المحادثه ستجعل الأمر أسوأ فقط |
Yaptığım büyük konuşmanın jüriyi etkilediğini düşünmüştüm,.. | Open Subtitles | اعتقدت بأن خطابي أثر في هيئة المحلفين |
Los Angeles'a giderken konuşmanın yeni taslağını görebilir miyim Steve? | Open Subtitles | سأتحدث إليهم هل يمكنني يا (ستيف) أن ارى النسخة الجديدة لخطاب (إل إيه)؟ |