Meksika'nın oralarda bir yere düşüp kocaman bir krater oluşturmuş. | Open Subtitles | إرتطم بالأرض فى مكان ما بالمكسيك وأحدث حفرة كبيرة |
Arabada yeterli patlayıcı olursa, krater oluşur. | Open Subtitles | ضع متفجرات كافية في صندوق سيارة وستحصل على حفرة بهذا الكبر |
Demek krater kubbede bir çatlak yaratmadı yani yeni bir tünel yok. | Open Subtitles | إذن الحفرة لمْ تخلق صُدع في القبّة، وليس هُناك أيّ نفق جديد. |
Böyle bir darbe suda 8 km genişliğinde ve 2700 m derinliğinde bir krater açıp tsunamiler oluşturur. | Open Subtitles | مثل هذا التصادم يمكنه أن ينتج فوهة بركان في الماء عرضها 5 ميل وعمقها 9000 قدم والتى من شأنها إطلاق تسونامي |
Bu krater kenarı oradaki ağızdan fırlatılan kayalarla dolu durumda. | Open Subtitles | حافة الفوهة هذه مغطاة بالصخور التي أُلقيت من الشق بالأسفل |
Herkes içeri girsin yoksa bu küçük uyduda yeni bir krater açarız. | Open Subtitles | كل شخص عليه أن يتراجع للداخل أو أننا سنحفر حفره جديده فى هذا القمر |
Eğer krater çıkış yoluysa, seni oraya götüreceğiz. | Open Subtitles | لو كانت الحُفرة هي المخرج، فإننا سنأخذكِ معنا. |
Patlama, 100 belki de 150 yard çapında bir krater oluşturdu... bu da nispeten zayıf bir bombaya işaret ediyor. | Open Subtitles | عرض مساحة حفرة الإنفجار يساوي تقريبا 100 وربّما 140 ياردة مما يعنى أداة تفجيرية منخفضة نسبيا |
Sonunda kaçış esnasında krater ağızlarında slalom yapan sarhoş Rus pilotlar tarafından kurtarılmış. | Open Subtitles | وأخيراً تم إنقاذي من قبل الطيارين الروس وأنا في حالة سكر، أتزلج حول ثقب في حفرة المدرج. |
Yerkabuğunda 30 kilometre derinliğinde bir krater açıldı. | Open Subtitles | تكوّنت حفرة بعمق 30 كيلومتر في قشرة الأرض. |
Gerçekten büyük bir krater var. Şuradaki gölgeyi görüyor musunuz? | Open Subtitles | هنالك حفرة كبيرة, تستطيع رؤية الظلّ هناك. |
Asteroit bile beş metre çaplık bir krater yaratır bunda krater yok ama. | Open Subtitles | حتى الكويكبات الصغيرة يبلغ قطرها 5 أمتار من شأنه أن يخلق حفرة ضخمة ولا يوجد هناك أي حفرة |
krater bombanın patlama etkisini roket başlığı gibi yönlendirecek. | Open Subtitles | الحفرة يجب أن توجة قوة أنفجار القنبلة مثل فوة الصاروخ |
krater içine giren kanllar var. | Open Subtitles | آلات الحفر تكشف النفق الذي يؤدي إلى الحفرة |
Taramalarım krater üzerindeki havada bulunan bileşiklerde biyolojik varlığa işaret ediyor. | Open Subtitles | الماسح الضوئي لدي يشير إلى وجود عدد من المركبات البيولوجية في الهواء فوق الحفرة |
Önemli olan kısmı krater içinde yeraltı magmasının doğrudan açığa çıkmasıdır. | Open Subtitles | إنها ذات أهمية خاصة، كما في داخل فوهة الحمم الممتدة إلى الأرض الداخلية يتم كشفها مباشرة. |
Önemli olan bir şey krater üzerindeyken lav gölün her an patlayabileceğidir. | Open Subtitles | شيء واحد مهم جداً أن نضعه في اعتبارنا عندما نكون في فوهة البركان هو أن بحيرة الحمم يمكن أن تنفجر في أي وقت، |
Bütün enerjisi ile aşağıda fantastik lav gölü olmasına rağmen yine de krater ağzına benzinle çalışan eski bir jeneratör getirmek zorunda kalıyoruz. | Open Subtitles | ومع وجود بحيرة من الحمم البركانية رائعة في الأسفل ومع تلك الطاقة، فما نزال نجلب مولدات البنزين القديمة لتصل إلى حافة فوهة البركان. |
Bu küçük krater son patlama sırasında oluştu. | Open Subtitles | هذه الفوهة الصغيرة تشكلت بعد ثوران البركان الأخير. تستطيعين رؤية الححم. |
10 metrelik bir krater, şerif. | Open Subtitles | خلف ذلك حفره من ثلاثين قدماً أيتها المأمورة |
Eğer Hounds Melanie'nin Zenith'te olduğunu söylerse bu da demek olur ki krater çıkış yolumuz. | Open Subtitles | لو أخبرونا أنّ (ميلاني) في (زينيث)، فذلك يعني أنّ الحُفرة هي طريق خروجنا. |
krater genişledikçe sütunu yukarı doğru iten basınç azalmaya başladı. | Open Subtitles | ، مع اتّساع فوّهة البركان أجبرت قوة الضغط تصاعد العامود البركاني |
Dışarısı fırın gibi olduğuna göre krater Gölü'ne gidip, biraz yüzebiliriz, Diye düşündüm. | Open Subtitles | الجو شديد الحرارة بالخارج لذا كنت أفكر بالذهاب للسباحة في بحيرة كريتر |
Evin olduğu yerde bir krater vardı. | Open Subtitles | لم يكن هناك سوى فجوة فى الأرض .. فى مكان منزلى تماماً |
Darius krater Gölü'nün dibindedir heralde. | Open Subtitles | داريوس من الممكن أن يكون في قاع بحيرة كراتر الأن |