Bu nedenlerden dolayı, mümkün olan en kısa zamanda bu yerden gitmek istedim. | Open Subtitles | لهذه الأسباب كلها، كنت أرغب في الخروج إلى الميدان في أسرع وقت ممكن. |
Lordun emri, mümkün olan en kısa zamanda çocuğu ele geçirmekti. | Open Subtitles | لقد كانت أوامر الرئيس هي أن نحضر الصبي بأسرع وقت ممكن |
Eğer buna yenilmemek istiyorsak mümkün olan en iyi gösteriyi ortaya koymamız gerekir. | Open Subtitles | حسناً، إن كانت هنالك فرصة للتغلب على هذا ستكون بالقيام بأفضل عرض ممكن |
Tüm bu tehditler, şiddeti gereksizce tırmandırmalar bu kehanetin mümkün olan en kötü sonucuna sürükleniyoruz. | Open Subtitles | كلّ تلك التهديدات، وهذا التصعيد غير الضروريّ للعنف تهوي بنا للمنتهى الأسوأ لهذه النبوئة. |
mümkün olan en kısa süre içinde onu dengi bir sınıfa vermeye çalışın. | Open Subtitles | حاولوا أن تدخلوه في نفس المرحلة الدراسية بأقرب فرصة ممكنة |
İşte o an kesinlikle karar verdim: Verilerde kesinliği sağlamanın tek yolu mümkün olan en çok sayıda insana ulaşılabilmesiydi. | TED | لذا شعرت أن الطريقة الوحيدة لجعل الأرقام أكثر دقة هو وجود عدد كبير بقدر الإمكان من الناس الذين نستطيع طرح أسئلة عليهم. |
Sana hak ettiğin şeyi veriyorum. Ama mümkün olan en külfetli şekilde. | Open Subtitles | إنني أمنحك ماتستحقه وحسب بأكثر طريقة غير مناسبة و ممكنة |
Biyolojik annesini mümkün olan en kısa sürede buraya getirmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نجلب أمها البيولوجية إلى هنا بأقرب وقت ممكن |
Tamam, mümkün olan en kısa sürede içeri girip çıkın. Tamam? | Open Subtitles | علينا فقط أن ندخل ونخرج بأسرع وقت ممكن ، حسناً ؟ |
Hayretler içinde kalmıştım, çünkü reklamcılığın, asıl düşüncesi, mümkün olan en fazla kişinin önüne ürününü koymak, mümkün olan en fazla kişinin onu görmesini sağlamaktı. | TED | وصدمت، لأني اعتقدت أن فكرة الإعلان كاملةً هي عرض منتجاتك أمام أكبر قدر من الناس لجعل أكبر عدد ممكن من الناس يرونه |
Sınırlı bir kapasiteniz var ve oraya ihtiyacınız olma ihtimali en yüksek olan şeyleri koymaya çalışmalısınız, böylece onlara mümkün olan en hızlı şekilde erişebilirsiniz. | TED | لديكم طاقة استيعاب محدودة، وعليكم أن تحاولوا حفظ الأغراض التي ترون أنكم ستحتاجونها أكثر للنفاذ إليها بأسرع وقت ممكن. |
Bunu eşime anlattığımda bana mümkün olan en iyi örneği verdi. | TED | عندما شرحتُ ذلك لزوجي، أعطاني أفضل مثال ممكن. |
Çünkü mümkün olan en geniş insan kitlesine ulaşmasını istiyordum. Yani sadece yüzde 49'un değil, herkesin uğraşmasını istedim. | TED | أردت أن أجعله مفتوحًا إلى أوسع نطاق ممكن من الناس، وليس فقط 49 في المئة الذين يمكنهم التعامل مع الأرقام. |
Bizde, mümkün olan en düşük maliyetle üretebilmek için kendimize bir yol çizdik. | TED | فأخذنا في الواقع طريق لمحاولة خفض التكلفة لأقل حد ممكن |
Tüm bu tehditler, şiddeti gereksizce tırmandırmalar bu kehanetin mümkün olan en kötü sonucuna sürükleniyoruz. | Open Subtitles | كلّ تلك التهديدات، وهذا التصعيد غير الضروريّ للعنف تهوي بنا للمنتهى الأسوأ لهذه النبوئة. |
mümkün olan en kısa sürede onunla konuşmam gerekiyor. | Open Subtitles | نرغبُ بالحديث معها في أقرب فرصة ممكنة |
Öyleyse oğluna mümkün olan en iyi yuvayı bulmaya ve annesinin kim olduğunu asla söylememeye söz veriyorum. | Open Subtitles | إذاً أنا أعدكِ أن أجد لإبنك أفضل منزل بقدر الإمكان و أن لا يخبره أحد من هي أمّه أبداً |
Bunu, mümkün olan en kaba şekilde söylemek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أقول هذا بأكثر طريقة فظه |