Senin elinden bu malları alıp seni dışarı atmayacağımı nereden biliyorsun? | Open Subtitles | ما الذي يجعلك تظن أنني لن آخذ البضاعة وأطردك من هنا؟ |
Ama önce malları elden çıkarabileceğimizden emin olalım. | Open Subtitles | ولكن أولاً علينا التأكد من إمكانية تصريف البضاعة |
Parayı topladıktan sonra, gitti ve malları getirmesini bekliyorduk. | TED | لذا بعد جمع المال، عندما غادر، كنا ننتظره ليجلب البضائع. |
Toplam toplumsal etki üzerinde en iyi performans gösteren tüketim malları şirketlerinin %11 prim değeri vardır. | TED | شركات البضائع الاستهلاكية التي تنجز الأفضل بشأن التأثير المجتمعي الكلي ترى علاوة تقييم بنسبة 11 نقطة مئؤية. |
Bu da bizim malları ve servisleri satın almadan daha kolay ve ucuza kullanmamızı sağlıyor. | TED | وهذا يجعل الوصول إلى السلع والخدمات في معظم الأحيان، أكثر راحة وأقل كلفة من امتلاكهم. |
Bu ülkede, çalınmış malları kabul ettiğiniz zaman, dava edilmiyor musunuz? | TED | في هذا البلد ، إذا كنت تتلقى بضائع مسروقة ، وأنت لم تحاكم؟ |
malları 24 saatliğine bana bırakın ertesi gün ödemeyi yaparım. | Open Subtitles | إترك لى البضاعة لمدة 24 ساعة وسأدفع لك فى اليوم التالى |
Evet, malları taşıyacak trendeki adamın adı Bavul Matthew trene Bordo' dan binecek ve bizde onunla trene binp... kaldığı kompartıöamı öğrenip Bordo' dan sonraki istasyonda trenden ineceğiz... 1923 sefer sayılı bu tren Fransa demir yollarının... en eski elektrikli trenidir. | Open Subtitles | البضاعة ستأتمن مع ماثيو الحقيبة لكننا في بوردياكس حاليا . هم متعقلون بما فيه الكفاية. |
Aynı zamanda, yapmamız gerektiği gibi bekleyip, malları almaya kimin geleceğini de öğrenebiliriz. | Open Subtitles | ، نستطيع أيضاً القيام بما يجب فعله ننتظر لنرى من سيستلم البضاعة |
Buraya gel! malları arabalarda bırakın! | Open Subtitles | تعالوا إلى هنا اتركوا البضاعة فى الشاحنات |
malları Pittsburgh'tan aldığım sürece, Paulie'nin durumu çakması imkânsızdı. | Open Subtitles | طالما كنت أحصل على البضاعة من بيتسبيرج كنت أعرف بأن بولي لن يكتشف الأمر |
malları Pittsburgh'dan aldığım sürece, Paulie'nin durumu çakması imkansızdı. | Open Subtitles | طالما كنت أحصل على البضاعة من بيتسبيرج كنت أعرف بأن بولي لن يكتشف الأمر |
Bu hasarlı malları satın alacağım anlıyor musun? | Open Subtitles | , أريد التحدث معه. سآخذ هذه البضائع المتضررة منه |
Tamam. Geldiklerinde malları kontrol eder sonra da beni uyandırırsın. | Open Subtitles | حسناً، افحص أنت البضائع عندما تصل، وبعدها أيقظني. |
Yolcu treninin icabına bak malları onunla getireceğim. | Open Subtitles | إعتن بقطار المسافرين وأنا سأتولى قطـار البضائع |
Bana öyle geldi ki, koskoca sivil toplum dünyasında birisinin çıkıp kamu malları piyasası diye bir şey yaratması gerekiyordu. | TED | ولقد وضح لي أنه في العالم الغير حكومي هذا، يحتاج الشخص ليفكر حول تنظيم أسواق السلع العامة. |
Göz açtırmıyorlar. malları almak gittikçe zorlaşıyor. | Open Subtitles | إنهم ضيقو الخناق ومن الصعب الحصول على السلع |
Makine parçası etiketli malları araştırılmadan gümrükten geçirmek için gemi taşımacılığındaki yetkinizi kullanarak. | Open Subtitles | لتدخل بضائع بدون جمارك شحنة أجزاء ماكينات |
Yavaşlamamız ve International ile malları ve müşterileri taşımayı bırakmamız gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | قال يجب علينا أن نبطئ, توقفوا عن نقل المنتج والحيل من خلال الدولي |
Belki de malları gümrüğün ilgisi azalana kadar saklamayı düşünüyordu. | Open Subtitles | ربما يظنُ أنَ بإمكانهِ إخفاء الشحنة حتى تفقدَ الجمارك الإهتمام |
Evlilik sırasında edinilen ortak malları eşit paylaşmalı tabii. | Open Subtitles | في الأصول المشتركة والتي تستحق خلال الزواج أتسمع ذلك ؟ |
malları aldığınızı söyle bana? | Open Subtitles | أخبرني أنّكم حصلتم على المُخدّرات. |
Siddim Vadisi zift kuyularıyla doluydu ve Sodom ve Gomorra kralları kaçtılar ve orada düştüler ve galipler esirleri ve malları alıp gittiler. | Open Subtitles | و كان وادى سديم ملئ بالمستنقعات والوحل و سقط هناك ملوك سدوم وعمورة وأخذ المنتصرون الأسرى و سلع ورحلوا |
Sekiz dolar karşılığında aldık malları ve sekiz dolara sattık. | Open Subtitles | اشترينا البضاعه بثمانية دولارات وبعناها بنفس السعر |
Diğer Han'ların aksine askerlerini liyakata göre terfi ettirdi ve yağmalanan malları aralarında eşit paylaştırdı. | TED | بعكس الخانات، قام تيموجين بترقية الجنود على أساس الجدارة ووزع الغنائم بينهم بالتساوي. |
Soygun, hırsızlık... çalınan malları yer değiştirmek gibi mi? | Open Subtitles | أنت تعني مثل سطو أو سرقة الاتجار في الممتلكات المسروقة ؟ قرأت سجلك الإجرامي |
Bütün malları çalıntı olduğu için, polisi aramayacağını biliyordum. | Open Subtitles | كنت متيقّناً من أنه لن يستدعي الشرطة لأن بضاعته مسروقة |
Yasadışı yoldan sağladıkları malları gelir gelmez harekete geçeceğiz. | Open Subtitles | سنبدأ بالتحرك عندما تصل شحنة الممنوعات القادمة |