| Kazanın ardından manastıra gittiğimde açık bir iş pozisyonu olduğunu öğrendim. | Open Subtitles | عندما وصلت إلى الدير بعد حادث التحطم، علمت بوجود منصب معين. |
| Hayır, iyi bir hayatı olabilmesi için onu evlatlık olarak bıraktım ve sonra beni manastıra geri almadılar. | TED | لا، وهبته للتبني حتى يتسنى له أن يحظى بحياة كريمة، بعدها لم يسمحوا لي بالعودة إلى الدير. |
| Teyzesinin onu manastıra göndermek istediğine dair şeyler duymuştum. | Open Subtitles | حسناً ، يبدو أننى أتذكر شئ قد قيل عن رغبة خالتها لوضعها فى الدير |
| Elbette buradaki herkesin manastıra gitmesini öğütlemiyorum. | TED | و بالطبع، أنا لا اقترح أن يذهب أي شخص هنا إلى دير. |
| Arabadan her şeyi çıkarın. manastıra geri dönmüyorum. | Open Subtitles | خذ كل شيء من العربة لن أعود للدير ثانيةً |
| Geri gönderirlerse tekrar manastıra katlanamamaktan korkuyorsunuz. | Open Subtitles | أتخافين أنّكِ لن تكوني قادرة على تحمّل الدير إذا أرسلوكِ للوطن. |
| Sanırım bir manastıra girmen için izin alabilirim. | Open Subtitles | سأتمكن من الحصول على إذن قمت بإرسال الى الدير |
| Üçü tutuklandı ya da öldürüldü, dördüncü bir manastıra sığınmış. | Open Subtitles | ثلاثة منهم تم اعتقالهم أو تم قتلهم و الآخر لجأ إلى الدير |
| Ailesi ölüp de o manastıra gönderildiğinde bana bu köpeği verdi. | Open Subtitles | عندما مات أهلها أرسلت إلى الدير لرعايتها وأعطتني هذ الكلب |
| Babası onu yok etmek için yardım istemeye bizim manastıra geldiğinden beri... 27 yıl onu izledim. | Open Subtitles | لكنى أضع أنظارى عليه منذ 27 عاما منذ أن حضر أبوه الى الدير عندنا ليسألنا المساعده فى القضاء عليه |
| İnanılmaz derecede dindardı, ...ve günahlarından arınmak istiyordu, bu yüzden beni manastıra gönderdi. | Open Subtitles | وهي متدينة للغاية وللتكفير عن الذنب، أرسلتني إلى الدير |
| Öyleyse, saltanattan çekilip, kendimi bir manastıra kapamalıyım. | Open Subtitles | فيجب علي إذاً أن أتنازل عن ولاية العهد, وأرتحل إلى الدير |
| Bu manastıra geldiğinden beri birçok şey keşfettin fakat labirentten geçen kısayol bunların arasında değil. | Open Subtitles | لقد اكتشفت أشياء كثيرة منذ وصولك إلى هذا الدير لكن الطريق المختصر إلى المتاهة لم يكن من ضمنها |
| Ama manastıra gittikten sonra bağlantıyı kaybettim. | Open Subtitles | لكنّي فقدتُ الإتّصال بك عندما أُرسِلتُ إلى الدير |
| Bu yeni felsefe, manastıra.. | Open Subtitles | والتي أوصلت الدير إلى هذا التقليد الحديث |
| Seninle bir kahve daha içse manastıra bile gelir var ya. | Open Subtitles | قدح قهوة آخر معك ويحطّ بها الرحال في دير |
| Fransa'ya dönecek ya da Afrika'da daha güvenli bir manastıra gideceğiz. | Open Subtitles | إما أن نعود إلى فرنسا أو نذهب إلى دير آمن في إفريقيا |
| Babam beni bir manastıra göndermekle tehdit etti. | Open Subtitles | حسناً ، لقد هدّدني أبي أنّه سيرسلني إلى دير للراهبات |
| Birden çıkıverdiler. Ama manastıra yardımı oldu. | Open Subtitles | صوروا المكان وحسب لكن هذا الأمر جيد للدير |
| 18 yaşıma geldiğimde manastıra gittim ve yemin ettim. | Open Subtitles | عندما كان سني 18 عام، ذهبت للدير حيث جعلوني أقول نذوري |
| Onun yerine beni manastıra gönderdiler. | Open Subtitles | فأرسلوني لدير للراهبات عوضَ ذلك. |
| manastıra girerken dünyevi giysilerimiz fakirlere verilir. | Open Subtitles | عندما نلتحق بالدير تذهب ملابسنا الدنيوية إلى الفقراء. |
| Akşam olup karanlık çökünce de... ..manastıra geri dönermiş. | Open Subtitles | و في المساء ,عندما كان يعمّ الظلام كان يعود إلى الدّير |
| manastıra kapanmak istiyor. | Open Subtitles | ترغب بالعيش حياة معزولة بداخل ديرٍ ما |
| manastıra benziyor. | Open Subtitles | يبدو مكانا ً مهولا ً |