Ve orada, oturduk, ve orada Everest Dağı'nda neyin yanlış gittiğini sorguladık. | TED | وهناك، جلسنا أسترجعنا بسرعة ما حصل بصورة خاطئة هناك على جبل آيفرست |
oturduk ve güneş omuzlarımıza vururken özgür insanlar gibi içtik. | Open Subtitles | جلسنا نشرب و الشمس تدفىء أكتافنا كما لو كنا رجالا |
"Sonuçta ben ve birkaç arkadaşım onun üzerine oturduk." Yaklaşık 30 dakika... | Open Subtitles | لذا ما فعلته أنا وعدة أصدقاء أن جلسنا عليه لحوالي 30 دقيقة |
Sonra bu türden arabulucuk deneyimi olan kişilerin desteği ve yardımı ile bir çember içinde oturduk | TED | ثم جلسنا في دائرة مع دعم ,مع مساعدة من الناس من ذوي الخبرة في هذا النوع من المصالحة. |
Yıllardır birbirimize 1 km. uzakta oturduk ve sen bize hiç gelmedin. | Open Subtitles | عشنا طول حياتنا على بعد ميل واحد ولم تزوريني قط |
oturduk, bir su içtik, kimse konuşmuyor. | TED | ومن ثم جلسنا وشربنا الماء وكان كل شخص هادئ |
Yemekhanede oturduk ve tartıştık Başka hangi olaylar gerçekleştikleri tarihte söylenebilir | TED | لذا جلسنا في غرفة الطعام وناقشنا ما القصص الأخرى التي تستطيع الحديث عنها بينما هي في طور النشوء؟ |
Biz Prens Manvendra ile oturduk ve neden halka açılmaya karar verdiğini konuştuk. | TED | جلسنا مع الأمير مانفدرا وتحدثنا معه بشأن السبب وراء ظهوره العلني. |
İki saat boyunca o ve ben orada oturduk ve yaşamdan bahsettik ve ölümünde parmağım olduğu için beni affetmesini istedim. | TED | ولمدة ساعتين، جلسنا معاً نتحدث عن الحياة. وطلبت منه أن يسامحني لمشاركتي في إعدامه |
Ve orada öylece oturduk, her zaman yaptığımız gibi, sessiz ve sakin. | TED | وهكذا جلسنا هناك، بهدوء وصمت كما فعلنا دائمًا. |
Şurada oturduk Tv izledik ve saat beşe kadar şekerleme yaptık. | Open Subtitles | جلسنا هنا وشاهدنا التلفاز وأخذنا بعدها قيلولة.. |
Diyelim ki ben sadece orada oturdum ya da biz oturduk ve kızın hesabı kesişini izledik. | Open Subtitles | حسناً، لنفترض أنني جلست هناك، أو أننا جلسنا هناك وشاهدناها تنتهي. |
Üzerinde üç iyi kızkardeş gibi oturduk ve bizi Anna salladı, yavaşça ve nazikçe. | Open Subtitles | لقد جلسنا عليها كثلاث شقيقات صغيرات طيبات وكانت آنــا تؤرجحنا ببطء ورقة |
Masanın etrafına oturduk ve o acınası durumu unutmaya çalıştık. | Open Subtitles | ثم جلسنا جميعاً حول المائدة محاولين نسيان موقفنا البائس |
Evde ama şimdi sofraya oturduk. Bekleyemez mi? | Open Subtitles | بلى, لكننا جلسنا للتو لتناول الطعام, ألا يمكن للأمر أن ينتظر؟ |
oturduk ve karartıldık, Ses devam etti. | Open Subtitles | بعدما جلسنا ارتفع الظلام و استمر الصوت قائلا: |
Babam akşam eve gelince masaya oturduk ve her şey yolundaymış gibi yemek yedik. | Open Subtitles | و والدي عاد للمنزل على العشاء جلسنا حوله وأكلنا كأن شيئا لم يحدث |
oturduk ve güneş omuzlarımıza vururken özgür insanlar gibi içtik. | Open Subtitles | جلسنا نشرب البيرة والشمس على أكتافنا شعرنا و كأننا رجال أحرار |
Bu odada oturduk ve bunu defalarca konuştuk. | Open Subtitles | جلسنا هنا في هذه القاعة و ناقشنا هذه المسألة مراراً |
Babanla yıllarca dedenlerin yanında oturduk, ablan orada doğdu. | Open Subtitles | أباكِ و أنا عشنا مع . . الجد و الجدة لسنوات أختكِ ولِدت هناك |
Stüdyo ile masaya oturduk, yapımcılar, senarist, bana geldiler ve "Shekhar ne düşünüyorsun?" | TED | كنا جالسين إلى الطاولة في الاستوديو مع المنتجين والكاتب، وسألوني، "شيكار، ما رأيك؟" |
Biz seyircilere kulaklıklar verildi ve terminalin bir tarafına oturduk. | TED | تم توزيع سماعات رأس علينا، وجلسنا على أحد جوانب المحطة |
Newfoundland'ta karaya oturduk! | Open Subtitles | لقد ارتطمنا بأرض لم يعثر عليها بعد |
Onu ailem saydım, her Noel her Şükran Günü aynı masada oturduk. | Open Subtitles | و قد كانت عائلتي، جلست في جانب الطاولة معي في كلّ عيد شكر، في كلّ عيد ميلاد |