"oturmaktan" - Traduction Turc en Arabe

    • الجلوس
        
    • جلوسي
        
    • جلوسك
        
    Evet, tabi ki. Neyse, bizim gibi yaşlılarla oturmaktan sıkıldılar. Open Subtitles علي أي حال , سيملون من الجلوس معنا نحن العواجيز
    oturmaktan sıkıldıklarında; ki bu çok sık oluyordu, mutfağa gidip bisküvi alıyorlardı. Open Subtitles وعندما يملّون الجلوس والذي يكون بشكل دائم يذهبون للمطبخ لتناول بعض المقرمشات
    Ben de sizinle gelsem sorun olur mu? Masa arkasında oturmaktan öleceğim. Open Subtitles هل هناك مانع في مرافقتكم, سئمت من الجلوس طوال الوقت خلف المكتب
    Hatta, sana bilişim teknolojisi başkanınla oturmaktan memnun olacağımı söyledim. Open Subtitles في الواقع قلت لك سيكون كافياً الجلوس مع رئيس التقنية
    Yok, onu bir yere götürmüyormuşum yok evde oturmaktan sıkılmışmış! Open Subtitles كانت تقول انت لن تاخذني الي اي مكان لقد مللت من جلوسي في البيت ليله وراء ليله
    Bütün gün tahtta oturmaktan daha sıkıcı bir şey düşünebiliyor musun? Open Subtitles هل تَتَخيَّلُ شيئاً أكثرُ مللاً مِن الجلوس على عرش طوال اليوم؟
    Yine sizi örnek alıyor derdim ama koridorda oturmaktan bıkkınlık geldi. Open Subtitles كنت لأقول أنها تقلدكِ مجددًا، ولكني مللت من الجلوس في الردهة
    Üçüncü kişi oturduktan sonra ise, sonuncu kişiye dördüncü sandalyeye oturmaktan başka seçenek kalmaz. TED وبعد جلوس الشخص الثالث، لا يتبقى للشخص الرابع أي خيار سوى الجلوس في المقعد الرابع.
    Baxterlarla savaşmak, bir kasa dinamitin üstünde oturmaktan daha kötü. Open Subtitles هو أخطر من الجلوس على صندوق كبير من الديناميت
    Bütün gün o evde tıkılıp oturmaktan başka işin yok, değil mi Guzman? Open Subtitles إذن ,ما يجب عليك فعله هو الجلوس طوال اليوم,غازمان؟
    Jesse, son günlerde boş boş oturmaktan çok sıkılıyorum. Open Subtitles جيسي، أشعر بالملل كثيرا الجلوس وعدم القيام بأي شيء في الآونة الأخيرة
    Forma girmeliyim. Fazla oturmaktan vücudum bozuldu. Open Subtitles لقد اصبحت كا الشبح كثرة الجلوس افسدت جسدى.
    Forma girmeliyim. Fazla oturmaktan vücudum bozuldu. Open Subtitles لقد اصبحت كا الشبح كثرة الجلوس افسدت جسدى.
    Sen şisko kıçının üstünde oturmaktan başka birşey yapmak zorunda değilsin. Ama önce ben ve küçük bebek eski günleri yeniden yaşayacağız. Kahretsin Mick! Open Subtitles و لن تضطر لفعل شيئ سوى الجلوس على مؤخرتك السمينه اللعنه,ميك,لم تذكر شيئاً عن قتل الرئيس
    Dikkat et, o masada oturmaktan kıçın acıyacak. Open Subtitles احترس , مقعدتك ستتقرح من الجلوس على المكتب
    Özellikle de bütün gün oturmaktan başka bir şey yapmıyorsam. Open Subtitles خاصة أني لا أفعل شئ سوى الجلوس في المطبخ على كرسي طوال اليوم
    Sürekli buraya oturmaktan bacaklarım pas tutmuş. Open Subtitles قدماي اصبحتا مطاطيتان بعد تلك المدة من الجلوس
    Benim kicimda bu sandalyede oturmaktan bikti. Uyumaya gidiyorum ben. Open Subtitles ومؤخرتي قد تعبت من الجلوس هنا طوال الليل،سأذهب للنوم
    Zaten kamyonumda oturmaktan sıkılmıştım. Open Subtitles إلى جانب ذلك قد تعبت من الجلوس في كرسي السيارة
    Bugün hepinizin önünde oturmaktan gurur duyuyorum. Open Subtitles اليوم، أنا فخور لكي أكون قادر على الجلوس قبلك
    Sinemadaki koltuklarda oturmaktan, belim çok ağrıdı. Open Subtitles ظهري أصبح متصلباً بسبب جلوسي على مقعد السينما
    FBI sorgu odasında oturmaktan daha mı utanç verici? Open Subtitles أكثر إحراجاُ من جلوسك في سجن للأف بي آي؟

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus